Ankara’da 2 Eylül 2020’de eşi tarafından kendisini aldattığı iddiasıyla öldürülen Sibel Köksal’ın babası Hikmet Çetin ve annesi Gülizar Çetin, 22 Nisan günü yapılacak karar duruşmasında adaletin yerini bularak katilin ağır ceza almasını istediklerini ifade etti.
Ankara Mamak’ta 2 Eylül 2020’de meydana gelen olayda çiğ köfte dükkanı işleten İbrahim K. (45), kendisini aldattığını iddia ettiği eşi Sibel Köksal’ı (43) evde çıkan tartışmada telefon kablosuyla boğarak ve ekmek bıçağı ile bıçaklayarak öldürmüştü. Tutuklu yargılanan sanık hakkında görüşünü açıklayan savcı, sanığın ’eşe karşı kasten öldürme’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapsini talep etti. Sibel Köksal’ın ailesi ise 22 Nisan günü saat 09.30’da Ankara Adalet Sarayı’nda görülecek karar duruşması öncesi İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine yaptıkları açıklamada adaletin yerini bulmasını istediklerini belirtti.
“’Ben Mamak’tan polis, kızınızı kocası öldürdü, buraya gelir misiniz’ dedi”
Kızının eşiyle gayet iyi anlaştıklarını anlatan baba Hikmet Çetin, İbrahim K.’nın işlettiği çiğ köfte dükkanını beraber açıp kapattıklarını ve bunun 7 yıl böyle sürdüğünü belirtti. Çetin, gelen bir telefonla olayı öğrendiklerini, önce kendilerini dolandırdıklarını zannettiklerini, ancak olay yerine giderek neticenin gerçek olduğunu anladıklarını söyledi. Çetin, “Saat 4 ve 3 buçuk tam hatırlamıyorum ama bir telefon geldi Mamak’tan hanımın telefonuna. ‘Ben Mamak’tan polis Mehmet’ mi öyle bir şey, ismini hatırlayamıyorum şimdi. Bu da bizi dolandırıcılar arıyor diye telefonu kapattı. Ondan sonra tekrar telefonu aldı, bu bana verdi telefonu. ‘Ben Mamak’tan polis, kızınızı kocası öldürdü, buraya gelir misiniz’ dedi. ’Ne diyorsun sen ciddi misin?’ dedim, ‘Gelince görürsün’ dedi. Aynen böyle telefonu kapattı. Biz elimizde telefon halen birisi bizi dolandırdı gayesiyle arabayla vardık ama oraya vardığımızda netice gerçekmiş. Ambulans, olay yeri ekibi falan gelmişlerdi, bizi içeri almadılar. Çocuğu katletmiş orada” diye konuştu.
“Çocuk boğmaya çalışınca sersemleşiyor, ondan sonra mutfaktan bıçağı alıyor kalbine vuruyor”
Baba Çetin, kızının nasıl öldürüldüğün de şöyle anlattı:
“Çocukları dükkana gönderiyor, hatta kız çocuğu diyor ki ‘Anne beni ağlayarak gönderdi, kalkmak istemiyordum’ diyor. O zaman çocuk daha 6 yaşlarındaydı. Dükkana gidince bunlar eve zaten vardığımızda halen mutfakta kahvaltı yapıyorlarmış, orada tartıştık diyor oğlan ifadesinde. Tartışınca bu herhalde yüzüne tükürmüş bizim kız ifadesine göre. Orada biz olmadığımız için nasıl geliştiğini bilemiyoruz. Telefon kablosuyla boğmaya çalışıyor. Yalnız çocuğun alnında bayağı bir morluk vardı, ya kapıya çarptı veya kuru sıkı tabanca varmıştı onun kabzasıyla vurmuştur, belki öyle de olabilir. Bizim tahminimiz bu. Çocuk boğmaya çalışınca sersemleşiyor, ondan sonra mutfaktan bıçağı alıyor kalbine vuruyor ve bıçağı çekiyor bir de. Çocuk orada ölünce bıçağı gidip mutfakta yıkıyor. Sigara içiyor, ondan sonra yeğenini arıyor.”
“Benim çocuğumu ‘beni aldatıyor’ diye suçlamaları çok ağırımıza gidiyor”
İbrahim K.’nın kızlarının kendisini aldattığı suçlamasının çok ağırlarına gittiğini vurgulayan baba Hikmet Çetin, “Sonra bizim zorumuza giden benim çocuğumu ‘beni aldatıyor’ diye suçlamaları çok ağırımıza gidiyor. Benim çocuğum canını verir namusunu vermez, kesinlikle bu böyledir. İsterseniz komşularına tek tek sorun bu çocuk nasıldı diye. Pazarcıyla aldatıyor dedi. Hayatında pazar yüzü görmemiştir. Sabahleyin kasayla marulu dükkana bırakır, erkenden bunlar marulu alır kasayla içeri koyarlar. Çocuk pazara gidip de marul, kıvırcık almaz. Pazar yüzü bilmez. Markete gidip gelemiyordu, yanında market vardı, oraya zaman bulup da gidip çocuklara bir şeyler alıp gelemiyordu. Bir de aldatıyor demesi bizim ağırımıza gidiyor. Benim çocuğumu katletmiş orada, bir de ona suç takması, aşağılaması çok ağırımıza gidiyor. O çocuk çünkü kendisini savunamıyor, ağzı yok dili yok, öbür dünyada. Ama bunların bunu yapmaları bence adice bir şey” ifadelerini kullandı.
Baba Çetin, adaletin yerini bulmasını isteyerek, “Biz adaletin yerini bulmasını istiyoruz. Bu bizim çocuğumuz için değil, televizyonlarda olayları seyrediyoruz. Ceza verilmiyor, yani gereken cezayı almıyorlar. Bu da bunlara destek oluyor. Olaylar artıyor böyle. Ağır ceza almaları lazım ki benim çocuğum katledilmiş ama bir vatandaşın çocuğu katledilmesin. Bu herkesin başına gelebilir. Onun için cezaların ağırlaştırılmasını istiyorum, bir de bunun da cezasını almasını diliyorum” dedi.
“Sağlığımız yıprandı”
Parkinson hastası olduğunu ve bu olaydan sonra hastalığının iyice arttığını anlatan anne Gülizar Çetin, “Maddi manevi sıkıntıya girdik. Sağlığımız amcanla yıprandı. Çocuklar dersen zor durumda, psikolojik olarak kendilerine gelemediler. Gerçi annelerini o durumda görmemişler ama biliyorlar. 4 tane çocuğu, 3 erkek, bir kız vardı. Önce 4’ü de bendeydi. 2-3 ay ben baktım, sonra ben bunların hepsine bakamayacağım. Rahatsız olduğum için ikisini o tarafa gönderdik, o tarafa gitmek istediler. İki tanesi küçüklere biz bakıyoruz şimdi” diye konuştu.
“O gün inşallah adalet yerini bulacak, hak ettiği cezayı alacak”
Anne Çetin, İbrahim K.’nın hapse girince yeğenine vekalet verdiğini ve evin birini, dükkanı, arabayı satın dediğini söyledi. Çetin, yaptığı açıklamada adaletin yerini bulması ve katil zanlısının hak ettiği cezayı almasını istediklerini söyleyerek, “Hepsini satıyorlar, o paralarla ne yaptılar bilmiyorum. Borçları da kızın BağKur borcu varmış öyle. Evin yatırmamışlar, kredi çekmişler. O borçlar öyle. Avukat tuttuk, ona biraz maddi manevi para vermek zorunda kaldık. Sıkıntıya girdik yani. Ruhen de çöktük, psikolojimiz bozuldu. Amca rahatsız, ben rahatsız. Kararı vermediler, 22 Nisan’da verecek. Bir pazarcı var dediler, onu getirdiler o ifadesini verdi. Bir numara var dediler, o numarayı bizim avukat araştırılmasını istedi. O numaranın araştırılması için 22 Nisan’a attılar. O gün inşallah adalet yerini bulacak, hak ettiği cezayı alacak diyorum. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’ndan psikolog geliyor zaten onlarla görüşüyor. Kızın önceden psikolojisi bozuktu, korkuyordu, ‘Beni yuvaya vereceksiniz, ben gitmek istemiyorum’ diye benden ayrılmıyordu. Onu hiçbir tarafa bırakamıyorduk. Evde dahi olsa yalnız kalmak istemiyordu. Ama şimdi alıştılar bize. Umutları da kesildi, artık bizim oldu” diye konuştu.