Şeker hastalığı, beslenme ve ilaçla kontrol altına alınabiliyor

Acıpayam Sağlıklı Hayat Merkezi Diyetisyeni Ayşe Çoban, diyabetin beslenme ve doğru ilaç kullanımı ile kontrol altında tutulabildiğini açıkladı.

Şeker hastalığı, beslenme ve ilaçla kontrol altına alınabiliyor

Acıpayam Sağlıklı Hayat Merkezi Diyetisyeni Ayşe Çoban, diyabetin beslenme ve doğru ilaç kullanımı ile kontrol altında tutulabildiğini açıkladı.

Acıpayam Sağlıklı Hayat Merkezi Diyetisyeni Ayşe Çoban, şeker hastalığı olarak bilinen diyabet hastalığı konusunda yazılı açıklamalarda bulundu. Diyabetin vücutta insülin salınımının bozulmasıyla karakterize kronik bir hastalık olduğunu belirten Diyetisyen Ayşe Çoban, tip 1 ve tip 2 olmak üzere iki tip diyabet hastalığı olduğunu ve tip 2 diyabetin daha sık görüldüğünü söyledi. Çoban: “Diyabetin tam adı diyabetes mellitüs’tür, idrarda şeker anlamına gelmektedir. Kandaki şekerin hücre içine alınamamasından dolayı şeker idrara geçer. Şekerin hücre içine alınmasını insülin hormonu sağlar. Sağlıklı bireylerde açlık kan glukoz düzeyi 70-100 mg/dL aralığındadır. 2 tip diyabet hastalığı vardır en sık görüleni pankreastan salınan insülinin fazla kiloya bağlı yeterli gelmemesi veya yüksek şeker tüketimine bağlı vücut dokularının insüline duyarsızlaşmasıyla ortaya çıkan tip 2 diyabettir. Son yıllarda tip 1 diyabetin görülme prevalansının arttığı da gözlenmiştir. Tip 1 diyabet kiloya veya beslenmeye bağlı değildir. Tip 1 diyabette dışarıdan insülin alımı zorunludur. Genetik geçişli olabildiği için diyabet tanısı almış yakını olanların beslenmesine daha dikkat etmesi gerekmektedir” diye konuştu.

Çoban, diyabeti etkileyen beslenme yanlışlarına dikkati çekerek en önemli etkenin karbonhidrat tüketimi olduğunu vurguladı ve şu önerilerde bulundu: “Diyabeti etkileyen beslenmedeki karbonhidratlardır. Karbonhidratlar bileşik ve basit karbonhidratlar olarak 2 ye ayrılır. İstenilen glisemik indeksi düşük olan bileşik karbonhidrat tüketiminin arttırılıp basit karbonhidratlardan kaçınılmasıdır. Kan şekerinin istenenden yüksek olması uzun vadeli tahribata yol açarken düşüklüğü daha tehlikeli olduğundan beslenmede karbonhidrat alımı sıfırlanamaz. Mutlaka lif içeren bileşik karbonhidratlar tüketilmelidir. Kepekli tüm ürünler, kurubaklagiller, sebzeler bileşik karbonhidratlara örnektir. Günde 3 ana öğün alınıp bu ana öğünlerden ortalama 2 saat sonra ara öğün olarak bileşik karbonhidrat tüketilmelidir. Früktoz (meyve şekeri) bağırsaktan en hızlı emilen karbonhidrat olduğu için meyveler tek başına ara öğün değildir, yanında ya kepekli galeta, sarı leblebi gibi lif kaynağı ya da ayran, yoğurt, kefir gibi protein de içeren ürünlerle tüketilmelidir. Glisemik indeksi yüksek olan üzüm, incir, kavun, patates, pirinç, makarna, tatlılar, şeker pancarlı ürünlerin bağırsaklardan geçiş hızı çok hızlı olduğu için istenmeyen şeker yüksekliğine neden olurlar. Tip 2 diyabette şeker yüksekliğine bağlı retinopati, neropati, nefropati görülmesi daha yaygınken tip 1 diyabette diyabetik ketoasidoz daha yaygın görülür. İki durumdan da korunmanın yolu glisemik indeksi yüksek besin tüketmemektir. Beslenme tek başına tedavi etmez, özellikle tip 1 diyabette dışarıdan insülin alımı şarttır. Doğru beslenme ve ilaçların düzenli kullanımı ile diyabet kontrol edilebilir bir hastalıktır” dedi.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER