FABRİKATÖR MEHMET BEY. (ARABOSMAN)
Yıl 1897...
Malatya’lıların İstanbul’a gitmek için yaylı tabir edilen arabalarla önce Sivas’a, ardından Amasya’ya sonrasında Samsun’a gitmek zorunda oldukları, oradan gemi ile 18-20 günde ancak İstanbul’a vardıkları günlerde, 20 yaşında vizyon sahibi Malatya’lı bir genç okyanusları aşarak, aylar süren yolculuk sonunda yeni dünya diye tabir edilen Amerika’ya (ABD) ulaşır.
Değişik işlerde çalışan bu vizyon sahibi genç en sonunda hayalindeki işi bulur ve işin tüm inceliklerini öğrenip bu teknolojiyi Malatya’ya getirmek için her yolu dener. Çalıştığı süre içinde sağır ve dilsiz taklidi yaparak işin tüm inceliklerini öğrenir ve günü geldiği vakit bir de jeneratör ve bir sinema makinesi alarak Malatya’ya döner.
Bu genç, “Havlucuzade Arab Osman’ın yeğeni Mehmet Bey” den başkası değildir.
Amerika dönüşünde, fabrika binasının altından akan dere üzerine kurduğu çark sistemi ile getirdiği jeneratörü faaliyete sokarak elektrik üretmiş ve bu elektrik sayesinde Malatya’nın ilk dokuma fabrikasını kurmuştur.
Bu tarihten sonra isminin başına Fabrikatör ünvanını alan Mehmet Bey, dört sene seferberlikte ve Birinci Dünya Savaşında, (1915-1919) Askeriye’ye Asker elbisesi, çadır bezi, kaput bezi ve iç çamaşırlar dokuyarak hizmette bulunmuştur. Seferberliğin başlangıcından itibaren Osmanlı Ordusunun kışlık ihtiyacının karşılanması amacıyla 1797 arşın (1221 m) kumaş bağışlamıştır. Bu hizmetleri karşılığında, padişah tarafından dördüncü rütbeden Mecidi Nişanı verilerek ödüllendirilmiştir.
O yıllardan ilginç bir şey hatırlatayım...
Seferberliğin o zor yıllarında üretimi arttırmak için çıkarılan “Fabrikada çalışanlar askerden muaf tutulur” kanunu gereğince fabrikada çalışanlar askerden muaf tutuluyordu. Üretim yapmak askerlik kadar kutsal ve önemli idi.
Bu arada 1912 yılında yapılan en büyük camimiz Teze cami cemaati, Fabrikatör Mehmet Beyden cami için de elektrik vermesini rica ederler. Hayırsever bir kişilik olan Mehmet Bey, derme çatma direklerin üzerinden kablo geçirerek Teze cami’nin bahçesine ve caminin içine üç beş ampül yakacak elektriği vermiş ve bu olay, o yıllarda çok büyük sansasyon yaratmıştı.
19 Temmuz 1340 (1924) tarih ve 39 sayılı Malatya gazetesi, Bayramın birinci günü gündüz üçten altıya kadar, hanımefendilere ve saat sekizden onbire kadar beylere olmak üzere en müstesna filmler temaşa edilecektir diye bir haber duyurmuştu.
Haberin orijinal metni şöyleydi:
ÂSÂR-I NAİM FABRİKASINDA MİLLİ SİNEMA
Bayramın birinci gününden itibaren, gündüz alaturka saat (3) üçden altıya kadar hanımefendilere ve saat sekizden- onbire kadar da beylere ve geceleri ise yine saat birden- dörde kadar beyefendilere mahsus olmak üzere bu def’a mücaddeten celbedilen (yeni olarak getirtilen) emsâli nâ-mesbuk (benzeri bulunmayan) filmleri mevki-î temaşaya vâzedecekdir.(Gösterime konulacaktır)
Bando, muzika sinema arasında terennüm (çalacaktır) edecekdir.
İkinci vesika, 19 Temmuz 1340 (1924) tarih ve 39 sayılı Malatya Gazetesi’nde yayınlanmıştır.
Gece Eğlenceleri
Malatya’da
ÂSÂR-I NAİM FABRİKASINDA MİLLİ SİNEMA
Bayramın dördüncü gününden itibaren geceleri saat ikiden- dörde kadar beyefendilere mahsus olmak üzere bu def’a müceddeten celbedilen emsâli nâ-mesbuk filmler mevki-i temaşaya vâzedilecekdir.
Bando ve muzika sinema arasında terennüm edecektir.
Bu filmlerin gösterildiği yer, Mehmet Bey’in fabrikasıydı. Daha sonraki yıllarda, Mehmet Bey, mahallede komşularına film gösterimi yaptı.
Malatya halkı ilk elektrik ve ilk sinema gösteriminden oldukça memnundu.
Girişimci bir ruha sahip olan Mehmet Bey, Malatya’nın o yıllarda çok ihtiyacı olan ilk hızar atelyesini de açarak hizmetlerine devam etti.
O yıllarda otel olmadığı için Malatya’ya gelen misafirler ya Fabrikatör Mehmet Beyin evinde ya da Belediye Başkanı Mehmet Rıfat Arpacı’nın konağında kalıyorlardı. O yıllarda şehrimize gelen Enver Paşa ve Talat Paşalar Fabrikatör Mehmet Beyin evinde misafir olmuşlardır. Ayrıca İngiliz Binbaşısı Novel’de Malatya’ya geldiğinde bu evde misafir olmuştur...!
Aradan geçen yıllarda, kurtuluş savaşı bitmiş, Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştu. Mehmet Beyin orduya yaptığı işlerden 4 yıllık 360.000 lira alacağı birikmişti. Fakat savaştan yeni çıkmış henüz emekleme dönemindeki Türkiye Cumhuriyeti ekonomik sıkıntılarla boğuşuyordu. Ekonomik sıkıntı had safhadaydı...
Bu zor yıllarda işçi maaşlarını ödeyebilmek, ham madde temin edebilmek ve fabrikada çalışmayı sürdürebilmek için bir İngiliz Bankasından kredi alan Mehmet Bey, parasını tahsil edip borçlarını ödemek için Atatürk’ün huzuruna çıktı ve durumunu anlattı. Atatürk, Mehmet beyi dinledi ve sorununu çözmesi için İsmet İnönü’ye gönderdi. İsmet Paşa, Türkiye’nin sıkıntılı bir dönemden geçtiğini, devletin kasasında yeterli paranın olmadığını anlatıp bu borcu nakit olarak ödeyemeyeceklerini ancak kendisine istediği yerde (Adana, Osmaniye, Diyarbakır) arsa vermeyi teklif etti.
İngiliz bankası kredi borcunu bu şekilde ödeme teklifini kabul etmeyince, arsanın hemen nakte dönüştürülemeyeceğini düşünen Mehmet Bey bu teklifi kabul etmedi.
Ve Mehmet Bey için artık çöküş başladı...
Elinde ne var ne yok alacaklılar tarafından satıldı...
Ermeni tehciri sırasında evine alıp sakladığı bir Ermeni ailenin Zenne adlı kızıyla üçüncü evliliğini yaptı...
İflas ettikten sonra, yardıma muhtaç durumda 1932 yılında hayata veda etti...
Fabrikatör Mehmet Bey, Malatya’mızın önemli radyo tamircilerinden rahmetli Muzaffer Gürsel’in babası, Jale Şener, M. Nurettin Gürsel ve rahmetli Kemal Gürsel’in dedesidir.
Sancaktar mezarlığında bulunan mezarı, yol genişletme çalışması nedeniyle yıkılmıştır. Şu anda maalesef mezarı yoktur.
Fabrikaya gelecek olursak; kapandıktan sonra uzun süre boş kalmış ve daha sonra tütün deposu olarak kullanılmıştır.
Fabrika binası, şu anda Arabosman kavşağı dediğimiz yerde yani çevre yolunun altında sanayiye dönen kavşakta bulunmaktaydı.
Mekanı cennet olsun...
Yine bir değerimizi andık ve de sizlere hatırlattık...
Selam olsun Malatya’mın güzel insanlarına...