Tam kapanmada evde kalanlara "ümitlerinizi tazeleyin" uyarısı

Hasan Kalyoncu Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi (HKÜ SEM) ve İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü iş birliğiyle ’Dijital Çağda Çocuk ve Gençler için Psikolojik Dayanıklılık’ konulu webinar düzenlendi. Webinara konuşmacı olarak katılan HKÜ Psikoloji Bölüm Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Dinç, ebeveynlerin 17 günlük kapanma sürecinde çocuklarının zarar görmemelerini istiyorlarsa ilk yapması gereken şeyin ümitlerini tazelemek olduğunu söyledi.

Tam kapanmada evde kalanlara "ümitlerinizi tazeleyin" uyarısı

Hasan Kalyoncu Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi (HKÜ SEM) ve İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü iş birliğiyle ’Dijital Çağda Çocuk ve Gençler için Psikolojik Dayanıklılık’ konulu webinar düzenlendi. Webinara konuşmacı olarak katılan HKÜ Psikoloji Bölüm Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Dinç, ebeveynlerin 17 günlük kapanma sürecinde çocuklarının zarar görmemelerini istiyorlarsa ilk yapması gereken şeyin ümitlerini tazelemek olduğunu söyledi.

Çevrimiçi düzenlenen ve moderatörlüğünü HKÜ Rektör Yardımcısı ve SEM Müdürü Prof. Dr. Özge Hacıfazlıoğlu’nun yaptığı webinarda Dinç, salgın sürecinde 17 gün boyunca evde kalacak vatandaşların nelere dikkat etmesi gerektiği konusunda katılımcılara bilgi verdi. Bu dönemin kimsenin beklemediği ve hazır olmadığı bir dönem olduğunu belirten HKÜ Psikoloji Bölüm Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Dinç, "Neredeyse tüm dünya ülkelerinin karşı karşıya kaldığı pandemi süreci, bu çağ insanlarının küresel çapta daha önce yaşamadığı bir durum olduğundan çok sayıda araştırmanın da konusu oldu. Burada insanların kaygılanması ve telaşlanması normal. Yaşadığımız günler zor günler olabilir ama üstesinden gelebilecek güce, ümide, heyecana, ideale sahip olabiliriz yeter ki yarına dair inancımızı kaybetmeyelim. 17 gün boyunca evdeyiz. Bu değiştirebileceğimiz bir şey değil. Kavga edip karamsar olmak, ümitsiz olmak, perişan ve mutsuz olmak kime zarar verecek? Kendinden başka kimseye zarar vermeyecek. Yani kızdığım, küstüğüm, darıldığım insanlara zarar vermeyecek ama bana, çevremdekilere zarar verecek. Değiştiremeyeceğimiz gerçekler karşısında küsmek, darılmak, hayalimizi, heyecanımızı, ümidimizi kaybetmek yolunu seçiyorsak en başta kendimize zarar veririz. Sonra da en yakınımızdaki sevdiklerimize, çocuklarımıza, eşimize, dostumuza zarar veririz. Çünkü hal bulaşıdır. O yüzden birimizden birisinde karamsarlık, kaygı, mutsuzluk varsa diğerimize bulaşacaktır. Çocuklarımızın bu süreçten zarar görmemelerini istiyorsak ilk yapmamız gereken şey kendi ümitlerimizi tazelemektir. Heyecanımızı yükseltmektir. Çünkü onlara bulaşacak. Çocuklar ve gençler için hayat yeni öğrendikleri bir şeydir. Dolaysıyla nasıl bir insan yeni girdiği bir ortamda ne yapacağını bilmiyorsa etraftaki insanlara bakarak onlar nasıl davranıyorsa öyle davranırsa çocuklarda, gençlerde aynı bu şekilde davranır. Bu dönemde çocukların zarar görmesini istemiyorsak biz önce kendimizi toparlayalım. Biz ezberlerimizi gözden geçirip, duruşumuzu hayata ve diğer insanlara karşı netleştirelim. Bu noktada bir zafiyet gösterirsek çocuklar bundan mutlak suretle olumsuz etkilenecektir. Bu noktada sağlam durursak ve bir şekilde bu adaptasyon sürecini halledip hayata geri dönersek çocukların da bu süreci gözlerinde büyütüp kaygıya kapılmayıp üstesinden gelmeleri daha mümkün. Çünkü çocuklar ve gençler bizden küçük" dedi.

"Boş durmak kadar insana zarar veren bir şey yok"

Evde kaldığımız süre içerisinde uyuma ve uyanma saatleri, gün içerisinde yapılması gerekenlerle ilgili bir rutin oluşturma tavsiyesinde bulunan Dinç,"Rutine döndükten sonra yeni bir şeyler yapalım. Boş durmak kadar insana zarar veren bir şey yok. Zihnimizde bazı şeyler yanlış oturmuş. Mesela mutlu olan insanlar derdi olmayan insanlardır. Hayır bu yanlış. Dertsizlik mutluluk demek değil. Dert, sıkıntı, zorluk mutsuzluk demek değil. Pandemi döneminde zorluklar var ama mutsuz olmak zorunda değiliz. Bu bizi mutsuz etmek zorunda değil. Bunu kabul edelim. Dinlenmek demek boş durmak değildir. Dinlenmek demek bir şey yapmaktır. Boş durmak insanı daha çok yorar. Tatil demek yan gelip yattığımız, hiçbir şey yapmadığımız, hiçbir şey düşünmediğimiz bir dönem değildir. 17 günlük bir süre var. Bu süre içerisinde yan gelip yatalım mı? Kendimizi tv ve sosyal medyaya mı verelim? Böyle yaparsak bu süreçten yorgun, ümitsiz, karamsar, mutsuz olarak çıkmamız çok büyük ihtimal" diye konuştu.

Programa katılımcı olarak öğrenci ve öğretmenlerin yanı sıra İzmir İl Milli Eğitim Müdürü Dr. Ömer Yahşi’de katıldı.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER