“Cumhuriyet, kadın-erkek eşitliğiyle anlamlıdır”

CUMHURİYETİN BÜTÜNÜYLE BİR KADIN DEVRİMİ OLDUĞUNU BELİRTEN ÖĞRETİM ÜYESİ DR. GÜLHAN SEYHUN, ATATÜRK’ÜN KADIN ÖZGÜRLÜĞÜ KONUSUNDAKİ BİLİNÇLİ ÇABALARINA DEĞİNEREK “CUMHURİYET DEMOKRASİYLE, LAİKLİKLE, HAK VE ÖZGÜRLÜKLERDE KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİYLE ANLAMLIDIR. YOKSA ADINDA CUMHURİYET OLUP KADINI GÖRMEZDEN GELEN REJİMLER DE VAR” DEDİ.

“Cumhuriyet, kadın-erkek eşitliğiyle anlamlıdır”

Cumhuriyetin bütünüyle bir kadın devrimi olduğunu belirten Öğretim Üyesi Dr. Gülhan Seyhun, Atatürk’ün kadın özgürlüğü konusundaki bilinçli çabalarına değinerek “Cumhuriyet demokrasiyle, laiklikle, hak ve özgürlüklerde kadın-erkek eşitliğiyle anlamlıdır. Yoksa adında Cumhuriyet olup kadını görmezden gelen rejimler de var” dedi.

Altınbaş Üniversitesi Ortak Dersler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Gülhan Seyhun Cumhuriyetin ilanından kısa bir süre önce 3 Nisan 1923’te yapılan bir oylamayı örnek göstererek “Erkek nüfusunun 50 binden 20 bine düşmesi nedeniyle yenilenen milletvekili seçimlerde kadınların aile reisine oy verdiği düşünülmüş, seçim hakkı tanınmamış. Aynı oturumda frengi hastalığının önüne geçmek için kadınların da kontrol edilmesi gerektiği kabul edilmemiş. Kadının hem sosyal hakları hem de sağlık gibi önemli bir konudaki hakkı yok sayılmış” diyerek önemli hatırlamalar yaptı.

“Kadını toplumda görünür kıldı”

Atatürk’ün kadını toplum içinde görünür yaptığını kaydeden Seyhun, “Kadına şiddet olaylarında cinsiyetçi yaklaşımın etkilerinin açıkça anlaşıldığı günümüzde Atatürk, yüz yıl önce var olan, kalıplaşmış cinsiyetçi yaklaşımları, toplumsal cinsiyet eşitliğinin uygulayıcısı olarak topluma rol model olmuştu. Kadınlar cesaret bulmuş, eğitimde, iş ve sosyal hayatta görünür olmuşlar, sonuçta içinde yaşadıkları toplumun bir üyesi olmaktan gurur duymuşlardı” dedi.

Atatürk’ün yaptığı devrimi, kadın devrimi olarak tanımlayan Dr. Seyhun, “Yeni topluma, yeni erkek ve kadın modelleri kazandırması gerektiğini biliyordu. Aslında yapmak istediği zihinsel değişiklikti. Erkekler için şapka kanunu çıkarılmış, ama kadının giyimi konusunda kanun çıkarılmamıştır. Süreci hızlandırmak için özellikle eşi Latife Hanım ile yurt gezilerine çıkmıştı. Bu gezilerde, kendilerine eşlik eden veya karşılayanlar arasında kadınlara ayrı, erkeklere ayrı toplantılar düzenlemek isteyenler olmuş, ancak böyle bir ayrılığa izin vermemişti. Halka hitaben yaptığı konuşmalarda kadının nasıl olması gerektiği konusunda telkinlerde bulunmuştu” hatırlatmalarını yaptı.

Seyhun, Atatürk’ün, alışılagelmiş nikah töreniyle de topluma, kadının eşinin yanı olduğunu mesaj verdiğini ileri sürerek “Latife Hanım’ın da eşinin yanımdaki duruşu, kıyafeti ve kültürüyle Türk kadınına örnek olmuş, sohbetlerinde modern giyimli kadınlar yer almış, kadın öğretmenler, bürokrat eşleri ve memurlar bu yolda öncü rol almışlardı” diye konuştu.

1923’te ilk kez kadın-erkek bir arada, film izlendi

Seyhun, kadının topum içinde görünür kılınmasına yönelik 1923’te İzmir’de yaşanan bir olayı örnek gösterdi. “Atatürk ve Latife Hanım’ın, Cemil Bey (Filmer) ve Sabahat Hanım’ın davetiyle Ankara Sineması’na gitmişlerdi. Atatürk, içeri girip locaya oturduktan sonra salona bakıyor ve herkesin erkek olduğunu görüyor. Neden hiç kadın olmadığını sorduğunda, kadınların sadece salı günleri içeri alındıkları cevabını alıyor. Bunun üzerine yaverine dönerek, kendilerini karşılamak için gelen kadınların hemen içeri alınmasını istiyor. Dışarıda bekleyen kadınlar, alkışlarla salona giriyor ve koridorlar bile tıklım tıklım kadın doluyor. İlk kez kadın-erkek bir arada, film izlenmişti.”

“Türk kadını, Cumhuriyet’le özüne döndü”

Dr. Gülhan Seyhun, Türk kadınının, Cumhuriyet’le asırlık rollerinden sıyrılıp özüne döndüğü değerlendirmesini yaptı. “Bu değişimin ana gücü, anlatan, ikna eden, yeri geldiğinde zorlayan, cesaret veren, örnek olan, yönlendiren bir lider olan, Atatürk’tü” diyen Seyhun, Cumhuriyetin kadına verdiği hakları şöyle sıraladı:

“Kadına erkekle eşit vatandaşlık, seçme ve seçilme hakkı ve karma eğitimle bütün eğitim kademelerinden yararlanma hakkı sağlandı. Bu durum kanunlarla güvence altına alınsa da kadını evden çıkmaması gereken bir varlık olarak kanıksayan bir toplumda, kadının sosyal hayatta yer alması hiç de kolay olmadı.”

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER