Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Ya kabul edeceksiniz ya da nefret çukurunda debeleneceksiniz”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Ya bu ülkenin bağımsızlığını, bu ülkenin vakarını, bu devletin büyüklüğünü kabul edeceksiniz ya da nefesiniz tükenene kadar içinde çırpındığınız kibir ve nefret çukurunda debelenmeye devam edeceksiniz” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Ya kabul edeceksiniz ya da nefret çukurunda debeleneceksiniz”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Ya bu ülkenin bağımsızlığını, bu ülkenin vakarını, bu devletin büyüklüğünü kabul edeceksiniz ya da nefesiniz tükenene kadar içinde çırpındığınız kibir ve nefret çukurunda debelenmeye devam edeceksiniz” dedi.

Cumhurbaşkanlığı Kabinesi toplantısı sonrasında kameraların karşısına geçen Cumhurbaşkanı Erdoğan, gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. 10 ülkenin büyükelçilerinin Osman Kavala ile ilgili yaptığı açıklama ve bu açıklamaya içeriden verilen desteğe ilişkin yaptığı değerlendirmenin ardından, “Önümüzdeki dönemde güvenlikten ekonomiye pek çok sorunumuz ile birlikte bu hastalıklı zihniyetten de kurtulacağız. Esasen ülke ve millet olarak bu tür çarpıklıklarla uluslararası medyasından siyasetçisine kadar farklı kesimler üzerinden ilk defa karşılaşıyor da değiliz” açıklamasında bulunan Erdoğan, Gezi olaylarında Türkiye’den yapılan canlı yayınları hatırlatarak, “Benzer hadiseler çok daha vahim boyutlarda Avrupa başkentlerinde yaşandığında aynı çevreler tek bir karenin bile dışarıya sızmasına izin vermiyorlar. Ülkemizin yakın tarihlerindeki en büyük ihanetleri olan 17-25 Aralık emniyet yargı darbe girişiminin ardından kopartılan fırtınaları hatırlayın, PKK’nın çukur eylemleri ve HDP’nin 6-8 Ekim kanlı sokak olayları sırasında yaşananları da hatırlayın. DEAŞ ve PKK’nın sınırlarımız boyunca ve sınırlarımız içinde gerçekleştirdikleri kanlı eylemleri, 15 Temmuz darbe girişimini hatırlayın. Bunların hangisinde ülkemize her fırsatta demokrasi ve hukuk diskuru çekenlerin haktan, adaletten, meşruiyetten, insanlıktan yana tavır aldığını gördünüz mü? Tam tersine bu hadiselerin hepsinde de terör örgütleri ve darbecilerin sırtları sıvazlanmış, Türkiye’nin seçilmiş yöneticileri diplomasi ve medya kıskacına alınarak pes ettirilmeye çalışılmıştır. Hamdolsun Allah’ın yardımı ve milletimizin desteği ile tüm bu oyunları bozduk, tuzakları boşa çıkarttık, hevesleri kursakta bıraktık. Hangi engelle karşılaşırsak karşılaşalım ülkemizi 2023 hedeflerine ulaştırma hedefimizden zerre kadar geri adım atmadık. Terörle ve darbe ile yapamadıklarını ekonomiyle yapmak için başlattıkları sinsi saldırıları da çok ciddi bedeller ödeme pahasına engelledik. Ülkemizin izlediği ekonomi politikasının sebebini ve amacını hala anlamamış olanlar dönüp Milli Mücadele’ye, Türkiye’nin 70 yıllık çok partili siyasi hayatında yaşadıklarına, özellikle son 8 yılına bakmalıdır. Şayet tarih ve vicdan penceresinden bakılırsa bize yapılanların da, bizim yaptıklarımızın da gerisindeki asıl fotoğraf gayet iyi görülecektir” diye konuştu.

“Bu hedefe çok yaklaştık”

Türkiye gibi misyon sahibi bir ülkede hiçbir hadisenin rastgele yaşanmadığını, hiçbir kararın tesadüfen alınmadığını, hiçbir eylemin bilinçsiz yapılmadığını kaydeden Erdoğan, “Biz ne yaptığımızı da, niçin yaptığımızı da, bunun sonucunda nelerin ortaya çıkacağını da gayet iyi biliyoruz. 20 yıldır neredeyse dünyada birlikte çalışmadığımız lider, içinde bulunmadığımız platform, arka planına vakıf olmadığımız hadise kalmadı. Avrupa’nın ve dünyanın en kıdemli lideri olarak tüm bu tecrübeler ışığında ve kurduğumuz güçlü alt yapı üzerinde başlattığımız demokrasi ve kalkınma hamlesini sonuçlandırarak büyük ve güçlü Türkiye’yi inşa etmeye çalışıyoruz. Milletimiz emin olsun ki, bu hedefe çok yaklaştık. Dışarıda ve içeride artan gürültülerin sebebi bu gerçeğin herkes tarafından bilinmesidir. Dünyanın en güçlü sağlık alt yapısını biz kurduk. Şehir hastaneleri gibi eşi benzeri olmayan bir modeli hayata geçirdik ve korona virüs salgını döneminde meyvelerini toplamaya başladık. Üretim alt yapısını geliştirmek için ülkemizin her şehrini sanayi bölgeleriyle, fabrikalarla donattık, yeniden inşa hareketini devam ettirdik, bu hafta Eskişehir’de 52 fabrikanın açılışını yaptık. 106 tane fabrika açılışını yaptık. Bunlar kendiliğinden olmuyor. Hani bir şey yapılmıyordu. Eskişehir’e git Bay Kemal, hepsini gör. Çin’den dünyanın en önemli markası geldi orada kurutma makinası, çamaşır makinası tesisini modern bir şekilde kurduk. Ülkemizde hidroelektrik, termik, doğal gaz, güneş ve rüzgar santralleri ile donatarak kurulu enerji gücümüzü 3 katından fazla artırdık. Çoğalan nüfusa ve üretim kapasitesine rağmen elektrik sıkıntısı çekmeyerek bu yatırımlarımızın meyvelerini toplamaya başladık. Karayoluyla, havayoluyla, denizyoluyla, demiryoluyla ulaşım alt yapımıza tarihimizde görülmemiş yatırımlar yaptık. Dünyanın üretim merkezinin değişmeye başlamasıyla lojistik avantajımızın meyvelerini toplamaya başladık. Ülkemizin her şehrine yaydığımız üniversitelerimizle yeniden ayağa kaldırmaya başladığımız mesleki ve teknik eğitimimizle yetişmiş insan kaynağımızı güçlendirdik. Her alanda meyvelerini toplamaya başladık. Adam utanmadan, sıkılmadan, ’81 vilayete niçin üniversite kuruyorsunuz’ diyor. Söyleyeyim sana niçin kurduğumuzu, biz 81 vilayetteki evlatlarımızın ülkemizin bir ucundan diğer ucuna gitmemesi için bunları kurduk. Ne çileler çekti bu ülkenin evlatları. Niye bundan rahatsız oluyorsun. 207 üniversite ile biz şuanda ilim irfan dağıtıyoruz. Sizin yapamadıklarınızı biz yaptık, yapıyoruz” şeklinde konuştu.

“Diplomasinin de, siyasetin de, ekonominin de dilini çözeli çok oldu”

“Büyük ve güçlü Türkiye’nin siluetinin şekillenmeye başladığı şu dönemde ülkemizi 2023’te yeniden eski düzene, yani siyasi kaos, ekonomik yıkım, sosyal çatışma iklimine döndürmek isteyenler var” ifadelerini kullanan ve bunların CHP’liler olduğunu söyleyen Erdoğan, “CHP deyince çılgına dönüyorlar. Dışarıda ve içeride tek bir koro halinde yürütülen kampanyanın amacı bizden kurtulmak değil, bizim ülkemizin hanesine yazdırdığımız demokrasi ve kalkınma yatırımlarını yok etmektir, dertleri bu. Bayraklar farklı, lisanlar farklı, çehreler farklı, ifadeler farklı olabilir ama amaç aynı. O da büyük ve güçlü Türkiye hedefinin önünü kesmektir. Onların bilmediği bir şey var, milletimizle birlikte diplomasinin de, siyasetin de, ekonominin de dilini çözeli çok oldu. Başaramayacaksınız. Ya bu ülkenin bağımsızlığını, bu ülkenin vakarını, bu devletin büyüklüğünü kabul edeceksiniz, ya da nefesiniz tükenene kadar içinde çırpındığınız kibir ve nefret çukurunda debelenmeye devam edeceksiniz” dedi.

“Terörle mücadele ile işsizlikle mücadele bizim için aynı mesafededir”

Dünyayı ve Türkiye’yi okurken vatandaşların yaşadığı sıkıntıları asla görmezden gelmediklerini, sıkıntıların çözümü için çalışmaktan geri durmadıklarını ifade eden Erdoğan şöyle konuştu:

“Ülkemizin güvenliği ve hedefleri için yedi düvel ile mücadele ederken, insanımızın sofrasındaki ekmeğinin, aşının evindeki elektriğinin, doğal gazının, suyunun, kapısındaki aracın yakıtının, içindeki kazancının, kendisi ve ailesi için kurduğu hayallerin de derdi ile dertleniyoruz. Utanmadan, sıkılmadan ‘aşı yok, evine götürecek ekmeği yok’ diyor. Kim bunu diyen? CHP’lisi İP’lisi. Bunlar korkulması gereken yüceler yücesinden de korkmuyorlar ki. Bunlarda edep haya yok.”

Erdoğan, “Şu anda her evde araba var, kapıcısında araba var, şu anda ikinci el araba yetişmiyor. Bunları nasıl görmemezlikten geliyorsunuz. Ama bunu televizyon ekranlarından vatandaşa anlatıp, vatandaşı kandırabilirsiniz ama bizi kandıramazsınız. Biz hepsinin istatistiklerini tutuyoruz. Korona virüs salgınından iklim değişikliğine kadar nice küresel krizin ülkemize etkileri ile uğraşırken kadınlarımızın, gençlerimizin, yaşlılarımızı, işçilerimizin, işverenlerimizin, garip gurebanın seslerine de kulağımızı ve kalbimizi açık tutuyoruz. Büyük vizyonlara ve hedeflere odaklanırken gözümüzün önündeki, burnumuzun dibindeki meselelere sırtımızı dönmüyoruz. Terörle mücadele ile işsizlikle mücadele bizim için aynı mesafededir. Küresel krizlerin üstesinden gelmekle içerideki pahalılığın, yoksulluğun, haksızlığın, adaletsizliğin önüne geçmek bizim için aynı derece mühimdir. Bunların hepsi de aynı makinenin farklı parçaları gibi birbiri ile yakından ilişkilidir. Hepsini birden hal yoluna koymazsak yolumuza devam edemeyiz. Bu dönemdeki talihsizliğimiz küresel kriz ile ülkemize yönelik saldırıların aynı dönemde zirve yapmış olmasıdır. Salgınla birlikte bozulan küresel ekonomik dengeler yaygın kullanımı olan pek çok ürünün hammaddesinde, üretiminde, dağıtımında çok ciddi fiyat artışlarının yaşanmasına yol açtı. Türkiye bu fiyat artışlarını halkına en az yansıtan ülkelerin başında geliyor. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin pek çoğunda durum çok daha vahimdir. Bu sıkıntılı sürecin olumsuz etkilerini dünyada önümüzdeki dönemlerde daha fazla göreceğiz. Türkiye olarak artan üretim ve lojistik gücümüzle yaşanan sıkıntıları kendimiz için ir fırsata dönüştürme yolunda emin adımlarla yürüyoruz. Tabi bu arada yaşanan fiyat artışları ve diğer sıkıntıların insanlarımızı bunaltmaması için gereken tedbirleri alıyoruz. Tarım ürünlerinde belirlediğimiz oldukça yüksek alım fiyatları bu tedbirlerden biridir. Kamu işçi ve memurlarının ücretlerinde yaptığımız artışlarda da bu durumu dikkate alarak çıtayı bir hayli yüksek tuttuk. Elektrik ve doğal gaz fiyatlarındaki maliyet satış oranlarında devlet olarak ciddi seviyede sübvansiyon yapıyoruz. Sosyal yardım sistemimizi etkin şekilde işleterek geliri olmayan ve çok düşük gelirli vatandaşlarımızı sahipsiz bırakmıyoruz. Önümüzdeki dönemde bu doğrultuda atacağımız ilave adımlarımız olacak. Salgın döneminde zaten fedakarlık yapan vatandaşlarımızın üzerlerine daha fazla yük binmemesi için gereken tedbirleri almakta kararlıyız. Maliyetlerdeki yükselişin ötesinde fırsatçılık yapanlara da kusura bakmasınlar göz açtırmayacağız. Bu konudaki denetimleri ve müeyyideleri sıkılaştırıyoruz. Geçtiğimiz hafta Meclise sunduğumuz, yarın Plan Bütçe Komisyonunda müzakereleri başlayacak 2022 bütçemizi de bu anlayışla hazırladık” dedi.

Erdoğan, konuşmasının sonunda şu ifadeleri kullandı:

“Bugünkü Kabine gündemimizde talimatımızla ülkemizin 58 ilindeki bin 585 cemevi ziyaret edilerek hazırlanan kapsamlı bir çalışmayı da görüştük. İnsan Hakları Eylem Planı’nda yer alan azınlık vakıflarının seçim usulü ile ilgili hususu da değerlendirdik. Hangi kökene, hangi inanca, hangi meşrebe sahip olursa olsun Türkiye’nin 84 milyon vatandaşımızın her birinin meselesi bizim meselemizdir. Bu anlayışla milli birlik ve beraberliğimizi güçlendirecek her adımı atmayı sürdüreceğiz.”

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER