Şah damarı kaynaklı inme vakaları için Türk profesörün geliştirdiği Hibrit Yöntemler tıp literatüründe ilkler arasında yerini aldı. Yöntemle hem anjiyo, hem stent uygulaması hem de açık cerrahi aynı anda yapılabiliyor. Prof. Dr. Yusuf Kalko,” Kitabi olarak açılamaz denilen pek çok damarın bu yöntemle açılabildiğini gördük” dedi.
Şah damar kaynaklı inme, damar sertliğinin olumsuz sonuçlarından biridir. Günde güne artış gösteren inme vakalarının son yıllarda genç yaşlara kadar indiği görülüyor. İnmede ilk 6 saatlik kritik dönem tedavinin olumlu seyri açısından büyük önem taşıyor. Bu süre zarfında en yakın inme merkezine başvurmak gerekiyor. Bu sürenin aşılması durumunda ise standart tedavi protokolünde inme geçiren hastalar genelde bekletiliyor ve hastalığın seyri gözlenerek buna göre gerekirse yeni bir tedavi planı hazırlanıyor. Geçtiğimiz yıllarda Türk profesörün şah damarı kaynaklı inme hastaları için geliştirdiği cerrahi teknikler tıp literatüründeki ilkler arasında yerini aldı. Bunlardan biri inmeden bir hafta, on gün sonra dahi uygun hastalara cerrahi ile tedavi imkanı sunun “İnme Cerrahisi”. Bir diğeri de hem anjiyo, hem stent uygulaması hem de açık cerrahiyi aynı anda kullanma imkanı sunan “Hibrit Yöntemler”.
Şah damarı kaynaklı inmelerle ilgili çarpıcı veriler paylaşan Prof. Dr. Yusuf Kalko, ”Ülkemizde her yıl 150 bin kişi inme geçiriyor, bunlardan yaklaşık yüzde 70’ini şah damarı kaynaklı inmeler oluşturuyor. Şah damarı kaynaklı inmelerde ilk 6 saatlik kritik süreç hayati öneme sahip. Kitabi olarak bu ilk müdahale sürecine yetişemeyen hastalar genelde bekletilir ve tıp literatüründe, şah damarı tıkanıklığı nedeniyle felç geçirmiş hastalara 6’ncı saatten sonra müdahale yapılmasının kayda değer yarar sağlanamayacağına dair yerleşik bir kanı vardır. Ancak bu durum geliştirdiğimiz tekniklerle değişti. Uyguladığımız inme cerrahisi yöntemiyle hastalarda 10’uncu güne kadar başarı sağlanabiliyor; değişik derecelerde inme geçirmiş hastaları yeniden yaşama bağlayabiliyoruz. Bu başarı; hastanın genel durumuna göre bazen konuşma yetisinin geri gelmesi bile söz konusu olabilirken, bazen hastalarımızın ayağa kalkmasını bile sağlayabiliyoruz. Sonuç ne olursa olsun, her halükarda hastalarımızın hayatına olumlu katkı sağlıyoruz’’ dedi.
Damar tıkanıklığı ameliyatlarında yaşın öneminin olmadığını dile getiren Prof. Dr. Kalko, sadece lokal anestezi ile her türlü damar ameliyatını yapabildiklerini belirtti ve en yaşlı hastalarının 103 yaşında olduğunu söyledi. Lokal anestezi ve minimal invaziv damar cerrahisi tekniği ile gerçekleşen ‘İnme cerrahisi operasyonu’, ileri yaş ve ilave kronik rahatsızlığı olan hastalara da uygulanabiliyor. Yöntemle aynı zamanda yüzde 100 tıkalı damarlara da müdahale şansı doğuyor.
Lokal anestezi altında yapılan inme cerrahisi ameliyatları sırasında hastanın bilincinin açık tutulduğunu ve şah damarı kaynaklı felç ile kaybedilen hissiyatın geri gelişini bu şekilde kontrol edebildiklerini belirten Prof. Dr. Yusuf Kalko, “Hastanın maruz kalabileceği riskler lokal anestezi kullanımıyla minimuma indirgeniyor. Bu şekilde genel anestezinin komplikasyonlarından kaçınıyorsunuz. Ameliyat esnasında hastanın şuurunu gözlemliyoruz. Bu da özellikle ileri yaştaki hastalar için büyük önem teşkil ediyor. Çünkü bu durumdaki hastalar sadece damar sorunları ile değil; aynı zamanda şekerden tansiyona, kalpten, akciğer sorunlarına kadar pek çok rahatsızlıkla da mücadele ediyor. Şah damarı ameliyatında hastanın sadece boynunu uyuşturarak yaptığımız bu ameliyat sırasında onlarla sohbet ediyoruz. Bu sohbet onları dinç tutuyor ve şuur kaybını önlüyor. Şuurda ufak da olsa bir bozulma olması durumunda hemen bir kanül yardımıyla beyne kan gönderip hastanın dinç kalmasını sağlıyoruz. Bu esnada damarın içini temizleyip hızlı bir şekilde kapatıyoruz. Operasyon 30-50 dakika arasında tamamlanmış oluyor. Bu ameliyatlar stentin uygun olmadığı hastalarda da avantaj sağlıyor” şeklinde konuştu.
Son dönemde uyguladıkları hibrit yöntemlerle tıp literatüründe bir ilke daha imza attıklarını belirten Kalko,”Her ne kadar damar sağlığı hakkında koruyucu hekimliği ön plana çıkarmaya çalışsak da erken tanıya dikkat çekmeye çalışsak da maalesef gelen hastalarımızdan da gördüğümüz kadarı ile insanlar hastalık ilerlediğinde ancak hekime başvuruyorlar. Bu da tedavide ciddi zorlukları beraberinde getiriyor. Biz yaklaşık 10 yıldır minimal invaziv cerrahi yöntemlerle lokal anestezi altında hasta ile konuşa konuşa yaptığımız ameliyatlarda uygun hastalarda çok sayıda damarı açmayı başardık. Gerek bacak damarlarına yönelik gerekse şah damarına yönelik operasyonlarla damar cerrahisinde ülkemiz adına ciddi aşama kat ettik. Son dönemde uyguladığımız Hibrit yöntemlerle ise hem açık cerrahi, hem anjiyo ve stent işlemlerini aynı anda uyguluyoruz. Çok komplike vakaları ve kitabi olarak ‘açılamaz’ denilen damarların bu yöntemle açıldığını gördük. Tabi bu kişiye özel bir tedavi planı çerçevesinde ilerliyor. Tüm hastalarda aynı yöntemden bahsedemeyiz. Bazı hastalarda sadece cerrahi ile bazılarında girişimsel yöntemle bazılarında da Hibrit yöntemlerle sonuca ulaşılabiliyor. Tecrübeli ekip, tecrübeli cerrah ve hastaya uygun yöntem tedavi planlamasının önemli kriterleri arasında yer alıyor" ifadelerini kullandı.