Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Rehberlik ve Psikolojik Danışmanı ABD Başkanı Doç. Dr. Fuat Tanhan, korona virüsü ile mücadele kapsamında evde kalan vatandaşlara tavsiyelerde bulunarak, "Evde geçirilen zaman planlanmalı ve bu planlama içinde hem eğitsel, kültürel, hem eğlenmeye dayalı aktivitelere mutlaka uyulmalıdır" dedi..
Çin’de başlayan ve daha sonra dünyanın birçok ülkesine yayılan korona virüsüne karşı mücadele çalışmaları devam ederken uzmanlar, evde kalan vatandaşlara önemli tavsiyelerde bulundular. Dünyada ve ülkemizde can kaybına neden olan korona virüsünün insanlar ve topluluklar için önemli bir stres kaynağına dönüştüğünü ifade eden uzmanlar, bunun temelde üç nedenden kaynaklandığını söylediler. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Rehberlik ve Psikolojik Danışmanı ABD Başkanı Doç. Dr. Fuat Tanhan, “Virüsün insan vücudu üzerinde neden olduğu tahribatlar, virüsün medyada yer alış biçimi ve bunun yaşattığı korku pandemisi ve virüsü önlemek adına alınan tedbirler kapsamında kişilerin kapalı ortamlarda kalma halinin neden olduğu streslerdir. Korona virüsünün insan vücudu üzerinde bıraktığı fiziksel ve biyolojik etkilerin tıbbi alanları ilgilendirdiğini dile getiren Tanhan, ”Doğal olarak virüsün bilindiği kadarıyla insan vücudu üzerindeki öldürücü etkileri kabul edilebilir bir korku kaynağıdır. Ancak virüsün özellikleri henüz tam olarak tanımlanmamış olması, hastalığın yayılmaya devam etmesi; virüse karşı koruyucu bir aşının ve tedavi edici ilaçların henüz bulunmamış olmasının yaşattığı belirsizlik de önemli bir stres kaynağı olarak karşımızda durmaktadır. Bu durum virüsün kendisine ilişkin olarak yeterli bilgi birikimine sahip olmamanın açığa çıkardığı belirsizliğin neden olduğu bir stres söz konusudur. Strese dönüşen bu belirsizliğin giderilmesi, bireyin söz konusu durumla baş edebilmesinde oldukça önemlidir” dedi.
Korona virüsünün uluslararası bir salgına dönüşmesi ve ülkelerin ekonomileri üzerindeki olumsuz etkilerinden dolayı sürekli olarak medyanın gündeminde yer aldığına vurgu yapan Tanhan, “Ancak medyanın korona virüs haberleri hem biçimi hem de içeriği açısından sürekli ve yoğun bir biçimde ölümler ile ilişkilendirilmesi büyük oranda ölüm kaygısını ve korkusunu tetiklemektedir. Böylesi bir hal ölüm korkusunun toplumun her katmanına yayılması anlamına gelmektedir. Ancak böylesi bir durumda da maalesef ölüm kaygısıyla baş etmede önemli bir strateji olan inkâr, özel olmaya ilişkin düşünceler yaygınlık kazanır. Böylelikle virüsün yaygınlaşmaması için alınan önlemlere uymayan, bunları anlamsız ve değersiz gören bir davranış biçiminin yayılmaya başlandığı da görülür. Bu durum virüse karşı özellikle güçlü kalması gereken bağışıklık sistemi üzerinde yıkıcı ve zayıflatıcı etkileri söz konusu olabilmektedir. Bu açıdan medyanın virüsle ilişkili haber içeriği ve sunma biçimi üzerinden bir sorgulama başlatmalıdır. Medyanın haberleri verme biçimi, içeriği açısından psikolojinin verilerine uygun hareket etmesi durumunda söz konusu stresle baş etmede bireye önemli bir zemin sunacaktır” ifadelerini kullandı.
Korona virüsün yayılmasını önlemek adına alınan tedbirlerin her geçen gün biraz daha yoğunlaştığına dikkat çeken Tanhan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Okulların tatil edilmesi, toplantıların, sportif, kültürel ve toplu aktivitelerin iptal edilmesi gibi önlemler söz konusudur. Kişilerin evlerinde kalması, dışarıya mecbur kalmadıkça çıkmamaları yönündeki uyarılar her geçen gün biraz daha yoğunlaşmaktadır. Kişilerin evlerinde geçirdikleri zaman miktarı arttıkça bunun neden olabileceği olumlu ve olumsuz etkilerinden söz edilebilir. Evde kalmanın olumsuz etkilerine maruz kalmadan olumlu etkilerini yaşayabilmek için bazı durumlara dikkat etmek gerekmektedir. Eğer ailede 12 yaşından küçük çocuk varsa, bu çocukların evde kalmaları durumunda, fazla televizyon izlemeleri, tehdit edici ve korkutucu haber içeriklerine maruz kalmaları durumunda bu çocuklarda akut travma belirtileri görülebilir. Uykuları bozulur, uykuya dalmakta zorlanabilir veya uykularından aniden uyanabilirler. Rüya içerikleri bozulur. Yalnız kalmaktan tedirginlik ve korku duymaya başlayabilirler. Gerileme davranışları görülebilir. Çocuklarda altını ıslatma, kabızlık gibi davranışlar gözlenebilir. Lise çağı çocuklarında öfke, özgeci riskli davranışlarda artış görülebilir. Tüm bu durumlar karşında daha yapıcı, sabırlı, çözüm odaklı yaklaşımların sergilenmesi yerinde olacaktır. Bunların yerine evde nitelikli zaman geçirmenin yolları aranmalıdır. Kitap okunmalı, oyunlar oynanmalı, mümkün olabildiğince doğada kısa yürüyüşler yapılmaya çalışılmalıdır. Bütün bunların başarılabilmesi evde yardımlaşma ve planlama mutlaka gerçekleştirilmelidir. Bu doğrultuda evde geçirilen zaman planlanmalı ve bu planlama içinde hem eğitsel, kültürel, hem eğlenmeye dayalı aktivitelere mutlaka uyulmalıdır. Bunun dışında her bir aile ferdinin kedisi için de özel sayılacak bir zamanı istediği gibi geçirebilmesi de bu planlamaya dahil edilmelidir.”