Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde Yerel Tarih Araştırmacısı Recep Çetin, Orhangazi’nin Kdz. Ereğli ilçesine fethi sonrasında bölgede görev yapan ve halk arasında ‘Hacı Baba’ olarak bilinen Seyit Nasrullah Efendi’nin gerçek türbesinin Çeştepe’de olduğunu tespit ve tescil ettirmek için mahkemeye başvurdu.
Kdz. Ereğlili Yerel Tarih Araştırmacısı, Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Recep Çetin, Hacı Baba Türbesi’nin halk arasında bilindiği gibi Göztepe’de değil Çeştepe’de olduğunu iddia etti. Çetin, Osmanlı dönemi belgelerinden elde ettiği bilgiler doğrultusunda Hacı Baba Türbesi’nin Çeştepe’de olduğunu kanıtlamak için çalışma başlatarak, mahkemeye başvurdu. Konuya ilişkin olarak açıklamalarda bulunan Çetin “Bugün Kdz. Ereğli’nin en tarihi noktasındayız. Bulunduğumuz türbe, Osmanlı Arşivlerinde Hacı Baba Türbesi olarak belirtilmektedir. Kdz Ereğli’de (Hacı Baba) adıyla 2 ayrı türbeden bahsedilir. Biri Göztepe üzerinde diğeri de Çeştepe üzerinde. Ama Göztepe’de bir tabela ile belirtilen Hacı Baba Türbesi bilgisi yanlış olup, buna dair hiçbir arşiv belgesi yoktur. Biz bu durumu, araştırmalarımız ve yazılarımızda uzun zamandır belirtiyoruz. Kdz. Ereğli’deki Hacı Baba Türbesi burasıdır (Çeştepe’dedir). Hacı Baba olarak belgelerde adı belirtilen kişi bu mezarlıkta medfundur. Osmanlı Arşiv belgelerinde burada Hacı Baba Tekkesi, Hacı Baba Zaviyesi ve Hacı Baba Türbesi belirtilmektedir. Arşiv belgelerinde bunlar görülmekte olup, tüm bunlar burada bulunan Fener kulesi ile birlikte belirtilmektedir. Yani burada manevi görev ifa edenler aynı zamanda Fenerde de görevli konumda olmuşlardır. Ben bu konu hakkında uzun zamandır araştırmalar yapmaktayım. Yine bu konuyu devletin ilgili kurumlarına aktarmış bulunmaktayım. Birkaç yıl önce ilk olarak CİMER’e başvurdum. Başvurumuz Kastamonu Şeyh Şaban-ı Veli Müzesine ve Karabük Kültür Varlıklarını Koruma Kuruluna gitti. Ama Kastamonu’dan buraya gelip ilk inceleme yapan yetkililer, konuyu sanat tarihi olarak incelemeye tabi tutmuşlar ve sonrasında konu türbenin bina-yapısı üzerine odaklandırılmış olarak sürdürüldü ve tescil işlemi gerçekleştirilmedi. Oysa bizim talebimize göre, bu zat ve bu türbe hakkında Osmanlıca belgeler üzerinden sürdürülmeliydi. Karabük KVKK olumsuz karar verince, biz de Ankara Anıtlar Yüksek Kurulu olarak belirtilen kuruma itiraz başvurusunda bulunduk. Ama onlar da alt birimlerden gelen kararlar sonrasında olumsuz bir karar verdiler ve bu türbenin tespit ve tescil edilmesi işlemi gerçekleştirilemedi. Ve biz de bu konuyu Zonguldak İdare Mahkemesine taşıdık. Ben Hacı Baba ve Ereğli’nin Osmanlı fethi hakkında birkaç defa Prof. Dr. Enver Konukçu ile istişarelerde bulundum. Onunla bilgi alışverişlerimiz oldu. Bu istişarelerimiz sonrasında bu hocamız, İzmit belediyesinin tarih sempozyumunda 2018 de Kdz. Ereğlisi - Seyyid Nasrullah ve Orhan Bey başlığıyla bir bildiri sundu ve yayınladı. İşte o bildiri ve makalede bu türbe hakkında her şey açıkça belirtilmişti. Ama bugüne kadar Kdz. Ereğli’de bu türbenin tespit ve tescili yapılmamıştır. Mahkemeye bu yönde bir dava açmak zorunda kaldım ve dava devam ediyor. 5 Mart 2021 günü Zonguldak İdare Mahkemesi heyetine ve bilirkişi olarak tayin edilen uzmanlara yönelik olarak, bilgi ve belgelerimizi sundum. Bundan sonra takdir mahkemenindir. Bilirkişi olarak tayin edilen uzmanlarındır. Ama sonuçta her ne çıkarsa çıksın, Osmanlı Arşiv Belgeleri elimizde olduğu müddetçe, Ereğli tarihinin önemli bir zatının yok sayılmasının mümkün olmadığına inanıyorum. Bu durumu Kdz. Ereğli insanına aktarmak zorundayız” dedi.
“Tarihte çok önemli yere sahip”
Çetin, belgelerde yer alan bilgileri mahkemeye sunduklarını belirterek şu ifadelere yer verdi;
“Kdz. Ereğli ve bulunduğumuz bu bölge, çok değerli bir tarihe sahiptir. Burada Roma, Bizans, Ceneviz tarihi var ama işte Kdz. Ereğli, tarihteki bu önemi nedeniyle de Türkler için de önem arz etmiş ve burası böylelikle bizim kentimiz olmuştur. Ve Ereğli Türk İslam tarihi için de Osmanlı tarihi için de önemli bir yerdir. İşte bu zatlar da bu yöreye bu anlam ile bu amaç ile gelmişler ve bölgenin Türk ve İslam toprağı olması için gayret göstermişlerdir. Halk arasında Hacı Baba olarak belirtilen bu zatın, 1300’lü yıllarda Kdz. Ereğli’de Orhan Gazi ile görüşüp konuştuğu kaynaklarda mevcuttur. Ve daha da önemlisi bu yöndeki bilgiler Osmanlı Arşiv belgeleri ile desteklenmektedir. Biz bu belgeleri Mahkemeye sunduk.”
“Halkımızca bilinmeli ve tanınmalıdır”
Hacı baba hakkında araştırmalarını kitaplaştıracağını söyleyen Eğitimci-Yazar Recep Çetin, mahalle sakinlerinin ifadelerini şöyle değerlendirdi: “Hacı Baba olarak Osmanlı Arşivlerinde belirtilen bu zat, bölgemize Türk İslam büyüğü olarak gönderilmiştir. O günlerde Anadolu’ya gönderilen bu kişilere Kolonizatör Dervişler denilmiştir. Bunlar bölgenin Anadolu’nun Türk ve İslam toprağı olmasını sağlamışlardır. Burada yaşayan insanlar Ezan ve Kur’an sesinden de mahrumdur. Kentimizin bugüne gelişinde emeği olan bu gibi manevi önderler halkımızca bilinmeli ve tanınmalıdır. En önemlisi de bu yöndeki resmi çalışmalarımız destek bulmalı ve bu türbe tespit ve tescil edilmelidir.”
Hasçelik: “Türbe ahşaptı biz bu halini inşa ettik”
Türbenin bahçesinde yer alan tarihi mezar taşının 1200 yıllarından kalma olduğunu söyleyen Çeştepe sakinlerinden Ziya Hasçelik (82), türbe hakkında bilgiler verdi. Hasçelik açıklamasında, “Küçüklüğümde bu türbe ahşaptı. 1957-58 yıllarında ahşap iken biz biriket-betonarme yaptırdık. Köylülerimizin imkânlarıyla yaptık. Yine ben 12 yıl önce Umreye gitmiştim. O yıl da bu türbede bakımlar yaptırdım. Ramazanda 1 ay namazlarımızı burada kılıyoruz. Hocayı kendi imkânlarımızla tutuyoruz. Bir ara buraya Müftülük hoca vermişti ama daha sonra, bize Müftülükten, “Orası askeri bölge olduğu için oraya Hoca veremeyiz” dendi. 23-24 yıldan beri kendimiz hoca tutuyoruz.” dedi.
Fener ile ilgili bilgiler de veren Hasçelik, “Önceden gemilerde pusulalar yoktu. Burada gaz yakılırmış. Buradaki Fener’i askeri komutan Çetin Apatay yaptırdı. Köye giriş çıkış serbest yaptırdı, o gittikten sonra yeniden yasak geldi. Köye gelen araştırmacılar eski mezarları inceledi. Köydekiler de tarihi eserlere ilgilenemedi. İşten geldikten sonra da bağı bahçesi ile uğraştı. Kömür gemileri İstanbul’a gitmeden önce, geminin arkasını Ölüce Feneri’ne yaslayarak doğru Kefken adasında giderdi. Eskiden burada mevlit okunurdu, kadınlar şeker dağıtırdı. Bu uygulama şimdi devam etmiyor. Çünkü buraya giriş yasak. Bu mahallede yaşayan herkesin buraya giriş çıkış kartı var." İfadelerini kullandı.