Isparta’da 10 Ağustos 2017 tarihinden beri kayıp olan Zehra Çaycı’nın annesi Keziban Çaycı ölü ya da diri çocuğuna kavuşmak ve yerini bilmek istediğini söylerken, bir yakını ise Zehra Çaycı ve arkadaşı Korhan’ın öldürüldükten sonra kıyma makinesiyle ortadan kaldırıldığını iddia etti.
Isparta’da 19 yaşındaki üniversite öğrencisi Güleda Cankel’in ayrılmak istediği eski sevilisi tarafından katledilmesi sonrasında, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü dolayısıyla, kadın cinayetlerine ‘Dur’ demek için bir araya gelen Isparta Kadın Meclisleri Kaymakkapı Meydanı’nda basın açıklaması yaptıktan sonra düdük çalarak belediye önüne kadar yürüdü.
Kentte, 10 Ağustos 2017 tarihinden beri kayıp olan Zehra Çaycı’nın annesi Keziban Çaycı ile bir yakını da eyleme katılarak, kızlarının bulunmasını istedi. Zehra Çaycı’nın annesi ölü ya da diri çocuğuna kavuşmak ve yerini bilmek istediğini belirtirken, bir yakını ise Zehra Çaycı ve arkadaşı Korhan’ın öldürüldükten sonra kıyma makinesiyle ortadan kaldırıldığını iddia etti. 2017 yılında 2 çocuğunu bırakıp bir anda ortadan kaybolan Zehra Çaycı’nın öldürüldüğünü düşündüklerini söyleyen annesi ve yakını, halen ölü veya dirisinin bulunmadığını, çocuklarına her zaman yalan söylemek zorunda kaldıklarını anlattı.
Korkunç iddia: “Uzun süre evde kıyma makineleri çalışmış”
Kadın cinayetlerinin durdurulması için konuşan Zehra Çaycı’nın yakını, “Komşuların dediği şey, uzun süre (Besici Ali’nin evinde) kıyma makineleri çalışmış. Dedikleri şey şu, ‘Bulun da görelim, ispat edin’. Çünkü, ceset yoksa, kanıt yoksa, hiçbir şey yapılamıyor. Bir kasap kendisi, etlerle çok içli dışlı, ne yapacağını çok iyi biliyor çünkü ve bulunamıyor” dedi.
“Zehra’nın çocukları, ‘Annen işte’ diye uzun süre kandırıldı”
“Kimin yanından kaybolduğu belli ama yok” diyerek devam eden yakını, “Adalet yok. 2 tane çocuğu var. Zehra’nın çocukları, ‘Annen işte’ diye uzun süre kandırıldı. Annesi bekledi, en son annesinin gelmeyeceğini kabullendi. Ama kimse ‘Annen öldü’ diyemiyor. Cesedi yok, mezarı yok, hiçbir şeyi yok. Adalet yok. Çünkü, ceset yoksa cinayet yok deniliyor. Bundan vazgeçilsin. Kaybolan o kadar kişi var, yoklar. Bir yerlere gömülüyorlar, bir şekilde ortadan kaldırılıyorlar. ‘Bunu yapanlar yüzde 100 budur’ diyorsun ama kanıt ceset olunca, o da olmayınca, bir süre sonra insanlar salıveriliyorlar. Bunu istemiyoruz. Zehra’nın annesi burada, her gün torunlarına ne cevap vereceğini düşünüyor” diye konuştu
Çaycı: “Çocuklarımız yaşıyorsa burada, yaşamıyorsa ‘Mezarı bu’ denilmesini istiyorum”
Zehra Çaycı’nın annesi Keziban Çaycı ise, “Çocuklarım, annelerini arıyorlar. Ben çocuğumun bulunmasını istiyorum, başka bir şey istemiyorum. Dibinde bir erkek daha kayıp, onun da bulunmasını istiyorum. İkisinin de bulunup, çocuklarımız yaşıyorsa burada, yaşamıyorsa ‘Mezarı bu’ denilmesini istiyorum. Bilmiyorum, hiçbir şey bilmiyorum ben” şeklinde konuştu.
“Cumhurbaşkanımızın beni duymasını istiyorum”
‘Ben, adaletin sağlanmasını istiyorum” diyerek sözlerini sürdüren Keziban Çaycı, “Nasıl söylenecekse, benim çocuğumun yerinin söylenmesini istiyorum. Benim çocuğumun yerini göstersinler. Ölüyse ölüsünü, diriyse dirisini istiyorum, başka hiçbir şey istemiyorum ben. Ben Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, herkesten yardım istiyorum. Cumhurbaşkanımızın beni duymasını istiyorum. Adalet Bakanımız ve bakanların beni ve benim sesimi duymalarını istiyorum. Ben böyle kanun istemiyorum” ifadelerini kullandı.
“Ne ölüsü, ne dirisi hiçbir şeyi yok, ‘Arayın bulun’ diyorlar”
Yaklaşık iki buçuk sene önce, 10 Ağustos 2017’de kızının kaybolduğunu anlatan acılı anne şöyle devam etti: “Ne ölüsü, ne dirisi hiçbir şeyi yok. ‘Arayın bulun’ diyorlar. Ben öldürüldüğünü düşünüyorum. Çünkü, o bir anne ve benim çocuğum bu kadar uzun süre hiçbir yere gitmez. Öyle düşünüyorum”.
Akşahin: “Tam 423 kadın arkadaşımız bu hayattan koparıldı”
Diğer yandan, Zehra Çaycı’nın da bulunması ile daha önce Türkiye’de katledilen kadınlar için bir basın açıklaması yapan Isparta Kadın Meclisleri’nden Fadime Akşahin, “Güleda Cankel, Emine Bulut, Şule Çet, Ecem Balcı, Helin Palandöken, Özgecan Aslan, Münevver Karabulut, Ayşe Paşalı bu ülkede öldürülen yüzlerce kadından bir kaçı. Bu ülkede 440 kadın, 2019 da bugüne kadar 423 kadın arkadaşımız öldürüldü. Tam 423 kadın arkadaşımız bu hayattan koparıldı. Bu arkadaşlarımız bir felaket. Bir doğal afet ve felaket sonucu ölmedi. İstanbul sözleşmesi ve kadınların şifresi olan 6284 sayılı Koruma Kanunu etkinlik bir şekilde uygulansaydı yüzlerce kadın hala hayatta olabilirdi. Kadınların yaşaması için önleyici ve koruyucu tedbirleri hayata geçirmek, kadınları güçlendirici politikalar geliştirmek ve her alanda eşitliği sağlamak şarttır. İşte, tam da bu yüzden tam ve etkin uygulanan bir İstanbul Sözleşmesi kadınları yaşatın diyoruz” dedi.
“Tüm toplum kadın cinayetlerine karşı ayağa kalkıyor”
“Yasaların uygulanmadığı her gün erkekler bundan güç alıyor” diyen Akşahin, ayrıca şunları söyledi:
“Kadınlar hayatlarına dair karar verme hakkını kendilerinde görüyor. Erkek egemenliğe cesaret veren bu koşullar topyekün ortadan kaldırılmalıdır. Daha bu hafta Güleda Cankel arkadaşımız, ayrılmak istediği erkek tarafından öldürüldü. Güleda tam 17 saat hayatta kalabilmek için mücadele etti: Emine Bulut’un son nefesinde ölmek istemiyorum diye haykırışını kadınların hayatta kalabilmek için son nefeslerine kadar nasıl mücadele ettiği görüyor musunuz? Bakın, bu onlarca, yüzlerce kadın bir aradayız. Tüm toplum kadın cinayetlerine karşı ayağa kalkıyor, bir tek bu ülkeyi yönetenler kadınları duymuyor. İktidar kadınlara kulak verip, 6284’ü ve İstanbul sözleşmesini etkinlik bir şekilde uygulamalı.”
“İstanbul Sözleşmesi’ne ve 6284 sayılı Koruma Kanunu uygulatacak ve kadın cinayetlerini durduracağız”
“Kadın cinayetlerini durduracağız” diyerek açıklamayı sürdüren Akşahin, “Biz bugün Rabia Naza Ne oldu diye sormak için de buradayız. Biz bugün, plazanın 20. katından atılan, cinayetinin üstü örtülmeye çalışılan Şule Çet’e adalet demek için de buradayız. Son nefesinde ölmek istemiyorum diyen Emine Bulut’un çığlığını duyurmak ve başka Emine Bulutlar olmasın demek için buradayız. Artık toplumun her kesiminden kadının katıldığı, toplumun her kesiminin yükselttiği bir kadın cinayetlerini durdurma mücadelemiz var. Tek bir kadın dahi öldürülmediği bir ülkeye kavuşana kadar elbette durmayacağız. Kararlılıkla ve örgütlüğümüzle mücadele edeceğiz. Güleda Cankel, Emine Bulut, Şule Çet, Ecem Balcı, Helin Palandöken, Özge Can Aslan, Münevver Karabulut’u ve öldürülen kadın kardeşlerimizi asla unutmayacağız ve unutturmayacağız. Sadece unutturmamakla kalmayacağız, onlara verdiğimiz sözü tutup her yerde yılmadan mücadeleye devam edeceğiz. İstanbul Sözleşmesi’ne ve 6284 sayılı Koruma Kanunu uygulatacak ve kadın cinayetlerini durduracağız” diye konuştu.
Öte yandan grup, daha sonra Zehra Çaycı’nın annesi ve yakını ile birlikte kol kola düdüklü yürüyüş yaparak, belediye önüne kadar ellerindeki pankartla ilerledi.
Grup, daha sonra burada, “İstanbul Sözleşmesi yaşatır, kadınlar için 6284 - Asla yalnız yürümeyeceksin - Yaşasın Kadın Dayanışması - Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz - Kadın, yaşam özgürlük - Kadın cinayetleri politiktir - Aklama, saklama, adaleti sağla - Kadınlar yaşasın, çocuklar gülsün - Zehra Çaycı bulunsun” şeklinde sloganlar attıktan sonra olaysız olarak dağıldı.