Haber Manşet Gazetesi

Mimarlar Odası Aydın Temsilcisi Cemre Şahin Kazıcı; “Mesleğin ahlakı yok, kişilerin ahlakı var”

AYDIN

İzmir’de yaşanan 6,6 şiddetindeki depremin ardından Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Mimarlar Odası Aydın Temsilcisi Cemre Şahin Kazıcı, Aydın’daki binaları değerlendirerek, “Mesleğin ahlakı yok, kişilerin ahlakı var” dedi.

İzmir’de yaşanan 6,6 şiddetindeki depremin ardından Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Mimarlar Odası Aydın Temsilcisi Cemre Şahin Kazıcı, Aydın’daki binaları değerlendirerek, “Mesleğin ahlakı yok, kişilerin ahlakı var” dedi.

Geçtiğimiz haftalarda İzmir’in Seferihisar ilçesi açıklarında meydana gelen 6,6 şiddetindeki depremde 115 kişi hayatını kaybetti, bin 39 kişi de yaralandı. İzmir’deki deprem Aydın’da da şiddetli bir şekilde hissedilirken, bazı binalarda hasar oluştu. Depreme dayanıksız olduğu gerekçesi ile Aydın Atatürk Devlet Hastanesi idari binası ve İl Emniyet Müdürlüğü A hizmet binası boşaltılırken, yine depreme dayanıksız olduğu tespit edilen ve yıkım kararı verilen okulların yıkımına başlandı. Atatürk Devlet Hastanesi’nde ve İl Emniyet Müdürlüğü hizmet binalarında eski binaların sağlam yeni yapılan binaların ise çürük ve depreme dayanıksız olması dikkat çekti.

TMMOB Mimarlar Odası Aydın Temsilcisi Cemre Şahin Kazıcı, inşaatlarda yer seçiminin önemine dikkat çekti. Kazıcı, Aydın’da olası bir depremin yıkıcılığı nedir? Nelerden etkilenir? sorularının bir çok parametresi olduğunu ifade etti. Kazıcı, “Elbette ki bu durumun öncüsü yer seçimi. Maalesef tüm ülkemizde imara açılan alanlarda yer seçimi yapılırken, daha çok ranta dayalı politikalar izlenmekte. Dolayısıyla bu da yıkımı biraz daha ağır sonuçlarla karşılaşılmasına sebep oluyor. Yapının depremden etkilenmesinin tek etkeni yapının yapım yılı değil, ancak yapım yılının da önemi var. Çünkü yapı inşası, yönetmeliklere göre sürüyor. Bizim 1999 depreminden sonra daha da güçlendirilmiş yönetmeliklerimiz var. Dolayısıyla yeni bir bina belki o süreçte o yönetmeliğe uygun yapılsa bile hem proje ve tasarım süreçlerindeki ya da binanın denetleme sürecindeki bazı sıkıntılardan dolayı eskisi kadar sağlıklı ilerlemiş olmayabilir. Yap-satın olmadığı zamanlarda, daha doğrusu binayı yapan kişinin binanın yapılıp da kendisi tarafından kullanılacağı zaman o yönetmeliklerdeki minimum şartın üzerinde uygulamaya dönüşüyor. Ama artık yap-satcılık geldiği için yapan kişi bu binayı kendi kullanmayacağından minimum şartları sağlamayı kendisine yeterli buluyor. Çünkü onun o zamanki motivasyonu bu binayı yapayım ve satayım oluyor” dedi.

“Vatandaşlar riskli yapılarda konaklıyor”

Mesleğin ahlakının olmadığını kişilerin ahlakının olduğunu ifade eden Kazıcı, “Farklı zaaflarla zemin etüt raporlarında ya da statik projelerde belki de şantiye denetimlerinde olması gerekenler uygulanmayabiliyor, Olması gereken zemin değerleri yüksek gösterilebiliyor, alınması gereken önlemler o değerlere göre çeşitlendiğinden daha düşük kalabiliyor. Dolayısıyla vatandaşlarımız geçmişinde bu tür olaylar yaşamış bir yapıda konaklıyor olabiliyorlar. Kamu yapılarında da baktığımızda aslında doğrudan projeyi çizen, projelendirme ve tasarlama sürecinde yer alan mimar ve mühendislerin doğrudan müteahhit ile karşı karşıya gelmemiş olması aslında projelendirme sürecinin daha güçlü olmasını sağlıyor. Kamu yapılarında müteahhitin sürekli zemin değerlerini yüksek gösterirsek maliyet düşük olacak ya da beton ve demiri biraz daha az gösterirsek maliyet düşük olacak diye mimar ve mühendise yapmış olduğu baskılardan biraz kaçmış oluyoruz. Bu sefer de kamu bütçesi karşı karşıya kaldığımız bir konu. O da her kamu binasında özellikle kamunun hem projeyi denetleyecek hem de kullanacak bir kamu ile karşı karşıya isek elbette ki bütçe de önemli oluyor. Ancak burada da kamu idarecilerinin malzemeden kaçmak ve benzeri gibi bir eğilimle projelerin farklı yapılması önerdiklerini zannetmiyorum. Sadece bu yapılacak tasarımda kullanılamaz malzemelerin kalitesi ile değil de örnek vermek gerekirse daha maliyetli bir cephe kaplama sistemleri ve ona benzer maliyetlerin düşürülmesine yönelik olacaktır. Ama kamu yapıları genellikle tüm vatandaşların kullandığı ve dolayısıyla daha dikkatli inşa edilmesi gereken yapılar. Bunu da kullanılacak o yönetmeliklerde belirlenen minimum değerlerin de üzerinde bir yapım tekniğinin uygulanmasını önermek uygun olacaktır” diye konuşarak o yapıların hepimizin yapıları olduğunu ve yap-sata dönecek bir uygulamanın olması yanlış olacağını kaydetti.
Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.