Bitlis Eren Üniversitesi (BEÜ) Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Adem Palabıyık, 28 Şubat zulmünün toplumun birçok kesimini etkilediğini belirterek, “28 Şubat zulmü seküler Kürtlere değil dindar Kürtlere uğradı” dedi.
Doç. Dr. Adem Palabıyık, gündeme ilişkin İHA’ya yaptığı açıklamada, 28 Şubat 1997 yılında Meral Akşener’in İçişleri Bakanı olduğu dönemde gerçekleşen postmodern darbenin, özellikle bölgedeki dindar Kürtler için bir felaket olduğunu söyledi. 28 Şubat’ın unutturulmaması gerektiğini ifade eden Palabıyık, “28 Şubat 1997 yılında gerçekleşen ve alınan kararlarla birlikte başlayan vesayet süreci özellikle dindarlara yönelik ciddi toplumsal yaraların açılmasına sebep oldu. 28 Şubat ilginç bir biçimde seküler kesime dokunmadı ve tüm hesabını dindarlarla gördü. Rahmetli Erbakan’a, Doğu ve Güneydoğu’da gönül veren önemli bir Kürt toplumsal kesim vardı. Bu Kürtler dindar ve muhafazakâr niteliğe sahiptiler. Hatta Van, Bitlis, Hakkâri, Şırnak ve birçok bölge ilinde belediyeler Refah Partisini tercih etmişti ve uzun yıllar da Refah Partisi yönetiminde kaldı. Elbette PKK’da boş durmuyordu ve Refah Partisine karşı çeşitli kozlar arama derdindeydi. Erbakan Hoca bunu görmüştü ve bu sebepten Kürtler için özellikle İslam’ın önemli bir harç olduğunu iyi biliyordu. Fakat 28 Şubat günü ortaya çıkan vesayet rejimi bütün gidişatı alt üst etti ve çatışmalar sonrası yaşanan göç dalgasıyla o güne kadar Refah Partili olan belediyeler önemli oranda güç kaybetti. Belediye seçimlerinde bir süre sonra DEHAP ve HADEP partileri etkili olmaya başladı ve PKK’nın şehirleşmesinde önemli rol oynadılar. Erbakan Hocanın güç kaybetmesi, bölgedeki PKK unsurlarının ara yol bulabilmesine sebep oldu. PKK’yı destekleyen kesim o sürece kadar etkin değilken, 28 Şubat sürecinden sonra güçlenmeye başladı ve bu gelişme bugün HDP’nin ve PKK’nın etkisiyle hala devam ettirilmeye çalışılıyor. 28 Şubat seküler Kürtleri değil dindar Kürtleri mağdur etti ve dindar Kürtler zulme uğradı” ifadelerini kullandı.
28 Şubat’ın olumsuz etkisinin ve vesayet rejiminin ancak AK Parti ile bitebildiğini sözlerine ekleyen Palabıyık, “AK Parti bu ülkede bir milattı, çünkü 28 Şubat sonrası ortaya çıkan zulmün bitiş tarihi olarak kabul edilebilir. Çünkü AK Parti’yi var eden esas koşullar, dindar ve muhafazakâr tabanın yıllardır yaşadığı sorunların birikimidir. Elbette sadece dindar ve muhafazakâr taban değil ülkemizde her anlamda sorun yaşayan vatandaşlarımızın kendisini hem tarihsel hem de modern açıdan yakın bulduğu tek parti AK Parti’dir. AK Parti’nin hem üst sınıf hem orta sınıf hem de toplumun diğer kesimlerinden aldığı destek aslında 28 Şubat’a verilen en büyük cevaptır. Özellikle orta sınıfın desteğini kaybetmeyen AK Parti, siyasal açıdan merkeze yerleşti ve ülkemizdeki vesayet rejimi ile ciddi bir mücadele başlattı. 2007’de yaşanan parti kapatma krizini de başarılı biçimde aşan AK Parti, darbe geleneğinin son girişimini de demokrasiyi koruyarak saf dışı bıraktı. Tüm bunlarla birlikte AK Parti’nin siyaset sahnesine girişi, 28 Şubat zulmünün bitiş tarihi olarak kabul edilebilir” diye konuştu.