Dr. Metehan Özgür, dermal dolgular hakkında bilgi verdi.
Medikal Estetik Hekimi Dr. Metehan Özgür, Medikal Estetik’in tüm dünyada belki de en yüksek hızla gelişen tıp alanını oluşturduğunu ifade ederek, “Gerek teknolojik gelişmelerin her geçen güne yeni bir tedavi fırsatı oluşturması, gerekse konvansiyonel bir perspektifin tedavi etkinliğini ve çeşitliliğini sürekli geliştirmesi cerrahi dışı estetik uygulamalarının hayatımızdaki payını sürekli arttırmaktadır. Dermal dolgu uygulamaları da medikal estetikte çok büyük bir yer kaplamaktadır. Yüz anatomisinin ve orantısının değerlendirilmesinde enjektabl dolgular yoluyla orantısızlığı, asimetriyi ve yaşlanmayı düzeltmeyi amaçlıyoruz. Unutulmamalı ki hiçbir yüz tam olarak simetrik değildir. Doğada gözümüze güzel gelen birçok şey “altın orana sahiptir biz bunun farkında olmasak da beynimiz altın orana uygun olan nesneleri daha iyi algılar ve güzel bulur. Dolgularla, yüzümüzün oranını doğadaki altın orana uygun hale getirmeyi hedefliyoruz. Yaşlanma ile beraber yüzümüzdeki yağ dokusu azalır, azalan yağ dokusunun destekleyici etkisi ortadan kalktığında da yerçekiminin etkisi ile sarkmalar baş gösterir. Dolgular basit bir şekillendirmenin yanı sıra azalan yağ dokusunu yerine koyan hacimlendirmeyi sağlayan destek elemanları olarak da kullanılır. Ayrıca su tutup, cildin kaybettiği nemi dengeleyici özellikleri vardır. Dolguların en yaygın endikasyonları alın, şakaklar, elmacık kemikleri, nazolabial katlantılar, üst ve alt dudak, kukla çizgileri, alt çene ve yanak şekillendirme ve tabi ki genel olarak haçimlendirmedir” dedi.
Dr. Metehan Özgür, dolguların bir sınıflama çeşidi Biyo-çözünür olan yani zamanla kaybolan ve biyo-çözünür olmayan yani kalıcı dolgular olarak iki şekilde olduğunu belirterek,” Daha sağlıklı olduğunu düşündüğüm, bizim günümüzde daha sık olarak kullandığımız dolgular biyo-çözünür olan dolgulardır. Dolguların içeriğinde “hyalüronik asit” vardır. Hyalüronik Asit tüm vücut dokularında bulunan ve yaşamsal aktiviteleri gerçekleştiren bir bileşendir. Cildin yaşlanmasını engellemek için hyalüronik asit seviyesini düzende tutmak önemlidir. 30’lu yaşlarla birlikte cildin hyalüronik asit üretimi giderek yavaşlar, cildin kolajen yapısının bozulmasının ana sebebi, kolajeni destekleyen hyalüronik asit stokunun azalmasıdır. Yaşlanmaya bağlı olarak, çeşitli faktörler ile birlikte üst derideki hyalüronik asit seviyesi düşer ve neticede cilt yaşlanır, incelir. Bu incelme ile cildin nemi azalır, esnekliği ve gerginliği kaybolur. Yaşlanma etkilerinin geciktirilmesi, kırışıklık görünümünün azaltılması, ciltteki sarkmaların önlenmesi, güneş ve diğer çevresel olumsuzluklara karşı cildin korunması gibi önemli konularda hyalüronik asit büyük rol oynar” açıklamalarında bulundu.
Dr. Özgür, tamamen doğal olarak üretilen dolguların kalıcılığı, kişiden kişiye değişmekle beraber, ortalama bir buçuk sene olduğunu kaydederek, “Hastaların ihtiyaçlarına ve tıbbi teşhise yönelik algıları düşündüğümüzden çok daha farklıdır. Bunun bir önemli nedeni hastaların genellikle aynada karşı açıdan bakarken gözlemcilerin (doktor dahil) onlara değişik açılardan bakmasıdır. Pozisyon ve açılardaki farklılıklar hem hastalar hem de doktorlar için estetik ihtiyaçların öncelikle dirilmesinde farklılıklara yol açmaktadır. Her hasta özeldir bu yüzden, standart bir işlem yerine, kullanılacak dermal dolgunun çeşidi ve miktarı her hastanın ihtiyacına göre muayene sırasında özel olarak analiz edilmelidir. Bu muayene esnasında hastamızın ne istediğini anlayıp, hasta ile beraber karar veriyor, yol haritasını beraber çiziyoruz. Aynı yüzde farklı bölgelere farklı özellikle ve miktarda dolgularla kişiye özel çalışılması çok önemlidir. Bunun yanı sıra Botulinum Toksin ve Mezoterapi uygulamaları ile kombine tedavilerle daha verimli sonuçlar elde edilecektir. Dolayısıyla bize çok sorulan “Şu bölgeye ne kadar miktarda dolgu uygulanması gerekir?” sorusunun muayene edilmeden, görmeden, analiz edilmeden ezbere cevaplanması doğru değildir. Lütfen unutmayalım ki güzellik ve estetik algısı kesinlikle görecelidir, içinde yaşadığımız çağa, coğrafyaya ve bunların oluşturduğu kültürel yapıya ve de en önemlisi kişinin kendisine göre farklılık gösterir. İşte bu yüzden her insan özeldir. Yalnız unutulmaması gereken önemli bir nokta var ki ;Tüm medikal estetik uygulamaları, Tıp Fakültesi mezunu, anatomi bilen, kamu sağlığını koruma bilincine ve komplikasyon yönetimi becerisine sahip tıp doktorları tarafından yapılmalıdır” şeklinde konuştu.