Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, "Yargı Türk milleti adına karar veren, çok önemli adımlar atan bir hale gelmiştir" dedi.
Yargıtay tarafından düzenlenen "Yargıtayın Kurumsal Kapasitesinin Güçlendirilmesi Projesi”nin açılış töreninde konuşan Adalet Bakanı Gül, Yargıtayın kuruluşundan bu yana çok önemli hizmetlerde bulunduğunu hatırlatarak, "Hükümleri temizen inceleyerek karar veren Yargıtay, farklı yargı mercilerince verilen kararlar arasındaki uygulama birliğini sağlamak ve benzer olaylarda aynı çözüm tarzını benimsemesini sağlamak konusunda çok önemli bir misyonu bulunmaktadır" ifadelerini aktardı.
Adliyenin kapısının adaletin kapısı olduğunu söyleyen Bakan Gül, "Adalet dünyamızın direği, toplum ve devlet hayatımızın ana mihveridir. Adalet değer merkezi medeniyetimizin özü, insanlığın en yüce erdemidir. Mazlumun gözyaşını silmek, haklının hakkını vermek, vicdanları adaletle teskin etmek en büyük ve en önemli vazifedir ve Türkiye bir hukuk devleti olarak da temel misyonunu hukukun üstünlüğüne adamıştır. Hukukun üstünde hiçbir gücün olmaması demek, insanın üstün olduğu, adaletin üstün olduğu bir yapı demektir. Hukuk üstünse ekonomi güçlüdür, hukuk üstünse insan güçlüdür, hukuk üstünse insan erdemiyle, onuruyla daha güzel ve güçlü yarınlara bakabilmektedir" diye konuştu.
"Yargı Türk milleti adına karar veren, çok önemli adımlar atan bir hale gelmiştir"
Hukuk devletinde herkesin kendini güvende ve emin hissettiğini belirten Bakan Gül, "Hukuk devletinde herkes kendini emin ve güvende hisseder. Tüm çabamız, bu projenin de yakın zamanda Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanan Yargı Reformu Strateji Belgesi’nin de temel amacı budur. Elbette Türkiye’de yargı adına çok önemli gelişmeler olmuştur. Özellikle bir dönem yargıyı kendi amaçları doğrultusunda kullanan terör örgütü mensuplarının yargıdan temizlenmesiyle birlikte yargı Türk milleti adına karar veren, çok önemli adımlar atan bir hale gelmiştir. Elbette her geçen gün daha iyiye gitmektedir. Ama bu konuda bizim temel yaklaşımımız hiçbir şekilde mazeretin olmadığı ve adaletin tüm yönleriyle tecelli ettiği bir sistemi el birliğiyle kurmaktır" şeklinde konuştu.
"Kamuoyu ile paylaştığımız gibi hakim ve savcılarımızın teminatını artıracak şekilde güvenceler de önümüzdedir"
Yargının hukuk ve demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından biri olduğunu aktaran Bakan Gül, "Yargının yasama ve yürütmeden ayrı bir kuvvet olarak varlığını devam ettirmesi, yargı mensuplarının bağımsız ve tarafsız olarak karar verebilmelerinin en önemli güvencesidir. Bu çerçevede özellikle Yargı Reformu Belgesi’nde de kamuoyu ile paylaştığımız gibi hakim ve savcılarımızın teminatını artıracak şekilde güvenceler de önümüzdedir. Bu konuda da hem uygulama hem diğer mevzuat konularıyla ilgili yol haritaları belirlenmiştir" dedi.
Hakimlerin teminatının hukuk devleti olduğunu aktaran Bakan Gül, "Hakimler kendilerini ne kadar güvende hissederse, hukuk devleti daha güçlü ve kendisine güven içinde elbette yargı sistemine kavuşmuş olacaktır" ifadelerini kullandı.
"Geciken adalet, adalet değildir"
"Geciken adalet, adalet değildir" diyerek yargılama süreçlerine değinen Bakan Gül, "Yargılama sürelerinin makul sürede tamamlanması için yargıda hedef süre uygulaması da başarıyla uygulanmaya çalışılmaktadır. Elbette derhal değil, gerekli ve makul sürede yargılanması burada amaçlanmaktadır. Sistemden kaynaklanan personel eksikliği, mevzuattan kaynaklanan sebeplerle davaların 30 yıl, 40 yıl, 10 yıl gibi çok uzun sürelerde tamamlanmaması hususundaki tedbirler burada bir laboratuvar gibi çalışılmaya başlanmıştır" diye konuştu.
Çok sayıda hukuk fakültesinin olduğunu ve bundan kaynaklı eğitim kalitesinin düştüğünü aktaran Bakan Gül, "Kontenjanın azaltılması ve başarı ortalamasının daha yukarıya çıkartılmasıyla ilgili Yargı Reformu açıklandıktan sonra ilk işimiz YÖK’e bu konuda yazılan yazı olmuştur. İlk yazımızı YÖK’e yazdık. Kontenjanın azaltılması ve başarı puanının daha yukarı çıkartılması yönünde olmuştur" ifadelerini aktardı.
Hukuk fakültelerinin 5 yıl olması konusunda kamuoyundan olumlu dönüşler aldıklarını anlatan Bakan Gül, hemen bu uygulamaya geçemeyeceklerini, müfredatın ve eğitim kadrosunun buna hazır olması gerektiğini kaydetti.
"Adli yargının bütününü kapsayan proje, tüm adalet aktörlerinin tam bir uyum ve işbirliği içinde çalışması esasına dayanmaktadır"
Açılış programında konuşan Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit ise, açılışını yaptıkları projede emeği geçen herkese teşekkür ederek, "Bangalor Yargı Etiği İlkeleri’nin önsözünde belirtildiği üzere adaletin doğru yönetilmesinde temel sorumluluk her bir ülkedeki yargı organına aittir. Biz yargıçlar, adaletin etkili, şeffaf ve topluma karşı hesap verebilir şekilde yönetilmesi konusunda hem bireysel hem de kolektif olarak topluma karşı sorumluluğumuzun bulunduğu aşikardır. Bu sorumluluğun bilinciyle, hem ulusal hem de uluslararası alanda bugüne kadar önemli reformları gerçekleştirdik, diğer reformları da projelendirdik. Projelendirdiğimiz çalışmaların en önemlilerinden biri de şu an açılışını yaptığımız ’Yargıtayın Kurumsal Kapasitesinin Güçlendirilmesi Projesi’dir. Adli yargının bütününü kapsayan proje, adaletin etkin ve verimli bir şekilde yerine getirilmesi için tüm adalet aktörlerinin tam bir uyum ve işbirliği içinde çalışması esasına dayanmaktadır" şeklinde konuştu.
Yüksek mahkemelerin işlevi ile proje arasındaki ilişkiye değinen Cirit, şunları kaydetti:
"Birinci olarak içtihat tutarlığı, kanun önünde eşitlik ve hukuki öngörülebilirliğin sağlanmasıdır. Bilindiği üzere, tarihsel ve kurumsal olarak yüksek mahkemelerin, hukukun tüm ülkede eşit şekilde uygulanmasını sağlamak ve hukuki denetim yapmak üzere iki temel görevi vardır. En üst derecedeki yüksek mahkemeleri karakterize eden asıl husus, hukuki denetim yapmanın ötesinde, ’hukukun ülkede eşit şekilde uygulanmasını sağlamaktır’. Hukukun ülkede eşit sağlanması en önemli amacımızdır. Zira bir Yüksek Mahkeme kararı, sadece o davanın taraflarına yönelik ’sübjektif bir işlev’ ile sınırlı değildir. Yüksek mahkeme kararlarının, herkese yönelik olması sebebiyle ’objektif bir işlevi de vardır. Bu işlev, Anayasa’nın 10’uncu maddesinde düzenlenmiş olan ’Kanun önünde eşitlik’ ilkesinin bir sonucudur. Bir hukuk kuralı, yurdun bir bölgesinde farklı, başka bir bölgesinde farklı uygulanırsa, eşitlik ilkesi ihlal olur aynı zamanda hak ihlali sonucunu doğurur. Aynı düşünceyle, bir hukuk kuralının benzer olaylarda değişik biçimlerde yorumlanması da eşitlik ilkesini bozar ve bireylerin hukuk sistemine olan güven duygusunu zedeler. Adalet duygusunun gevşediği ve önemini kaybettiği dönemlerde, toplumların nasıl bir çöküş yaşadığını tarihe baktığımızda açık bir şekilde görebilmekteyiz. İşte bu sebeple, Yargıtayın en önemli görevi ve topluma karşı en büyük sorumluluğu, hukuki güvenliği, kanun önünde eşitliği ve hukuki öngörülebilirliği sağlamak amacıyla içtihat birliğini gerçekleştirmektir. İşte bu nedenle, ’Yargıtayın Kurumsal Kapasitesinin Güçlendirilmesi Projesi’nin en önemli hedefi, içtihat tutarlılığının daha çok güçlendirilerek hukuki öngörülebilirliğin ve kanun önünde eşitliğin sağlanmasıdır. Cumhuriyet tarihinde en çok içtihat toplantısı son iki yıllık dönemde oldu."
"Yüksek mahkemeler, sadece önlerine gelen dosyaların okunduğu ve bir karar verildiği yerler değildir"
Yargı organının topluma karşı hesap verebilirliği konusuna da değinen Cirit, "Yüksek mahkemelerin yukarıda değindiğim klasik ve asli görevinin yanında, yakın zamanda yüksek mahkemeler yeni ve önemli roller de üstlenmeye başlamıştır. Uluslararası belgelerde çağdaş toplumun adalete ilişkin beklentilerinin karşılanması konusunda yüksek mahkemelerin ’açıklık ve duyarlılık göstermeleri’nin önemi vurgulanmaktadır. Demokratik toplumlarda yüksek mahkemeler evrensel düzeyde kabul edilen en ileri adalet standartlarını uygulamalı, bu amaçla adalet politikalarına katkı sağlayarak gerektiğinde yol gösterici olmalıdır. Yüksek mahkemelerin tarihsel süreç içinde gelişen eğitici görevi, Yargıtayın da kendisini sürekli yenilemesini ve adalete ilişkin sorunların çözümü için yeni ve evrensel stratejiler geliştirmesini zorunlu kılmıştır. Daha açık bir anlatımla yüksek mahkemeler, sadece önlerine gelen dosyaların okunduğu ve bir karar verildiği yerler değildir. İşte bu nedenle Yargıtay, yol göstericilik görevinin gereği olarak adli yargının tamamına yönelik şekilde bu projeyi hayata geçirecektir" dedi.
"Toplumun yargıya güven duymadığı bir hukuk sisteminde yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanamaz"
Halkın yargıya olan güveninin artırılmasına ilişkin Cirit, şöyle konuştu:
"Kamusal alanlar, insanların kişisel ya da grup çıkarlarını, görüşlerini, hayata bakış açılarını bir kenara bırakıp, sadece kamu hizmetinin daha iyi işlemesi için zaman ve emeklerini harcadıkları ortamlardır. Yargı mensupları için ise ’kamusal alan’ kendisini mesleğine adamak, mesleği ile özdeşleşmek ve halkın yargıya olan güvenini en üst seviyede tutmak için yoğun çaba sarf etmek anlamına gelmektedir. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, Anayasa’nın yargı mensuplarına bir lütfu değil, halkın güvenine layık olunarak kazanılacak bir konumdur. Bu güven, yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığın en önemli teminatıdır. Daha açık bir anlatımla, toplumun yargıya güven duymadığı bir hukuk sisteminde, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanamaz. Toplumun yargıya güven duyması, ne kendiliğinden oluşan tesadüfi bir algıdır ne de sübjektif ve konjoktürel bir durdur. Kamunun adalet sistemine duyduğu güven, yargı organının büyük bir özveri ile sistematik şekilde çalışıp elde edilebileceği bir sonuçtur. Bu konuda hiçbir şey yapmadan toplumun yargıya güvenmesini veya mevcut güveninin artmasını beklemek büyük bir gaflettir. İşte bu amaçla 3 yılı aşan bir hazırlık aşamasından sonra, en ileri adalet standartlarının uygulanması için ’Yargıtayın Kurumsal Kapasitesinin Güçlendirilmesi Projesi’ uygulamaya konulmuştur."
Yargıda şeffaflığının ve hesap verebilirliğin sağlanması
Yargı bağımsızlığı ilkesinin hakimlerin bağımsızlığını koruduğunu, aynı zamanda sorunların çözümünde hakimlere sorumluluklar yüklendiğini vurgulayan Cirit, "Bunlardan bir tanesi de yargının şeffaflığının ve hesap verebilirliğinin sağlanmasıdır. Tüm Yargıtay kararlarının kamunun erişimine açılması da dahil olmak şeffaflık bakımından önemli reformlar yaptık. Bugün itibariyle Yargıtayımızın 5 milyona yakın kararı kamunun erişimine açılmıştır. Sitemize girdiğinizde basit bir arama sonucunda her dairemizin kararına rahatlıkla ulaşılabilmektedir. Şeffaflık bakımından bu bir reformdur. Son olarak, Birleşmiş Milletlere üye 192 ülkenin temsilcileri, Yargıtayın ev sahipliğinde geliştirilen Yargıda Şeffaflığa İlişkin İstanbul Bildirgesi’ni ve İstanbul Bildirgesinin Etkili Biçimde Uygulanması İçin Tedbirleri oy birliği ile kabul ettiler. Birleşmiş Milletler Suçun Önlenmesi ve Ceza Adaleti Komisyonunun 20-24 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirilen 28. oturumunda kabul edilen karar ile tüm ülkelere İstanbul Bildirgesi ve Uygulama Tedbirlerini iç hukuk sistemlerine dahil etmeleri konusunda çağrıda bulunuldu. Bu şekilde Yargıtayın insan haklarının gelişmesine evrensel düzeyde emsalsiz bir katkı sunduğunu belirtmek isterim" diye konuştu.