Haber Manşet Gazetesi

Yazar Özer, “İkna odalarında çekilen görüntüler nerede”

GENEL

Gazeteci-Yazar Halime Kökce’nin moderatörlüğünü yaptığı Hafızanda Ne Var? programına katılan Gülşen Özer 28 Şubat sürecinde yaşadıklarını anlattı. O dönem eğitim hakkı elinden alınan ve Psikolojik Bir İşkence Metodu Olarak İkna Odaları kitabını yazan Özer “2000’lerin başında bir gün TV’de Nur Serter’in ikna odalarında kızlarla çay, kahve içip sohbet ettik dediğini duyunca kendimi tarihe karşı sorumlu hissedip bu kitabı yazmaya başladım” dedi. İkna odalarındaki görüntülerin nerede olduğunu da soran Gülşen Özer, o dönemle ilgili sadece askerlerin yargılanmasının yetersiz olduğuna dikkat çekti.

Gazeteci-Yazar Halime Kökce’nin moderatörlüğünü yaptığı Hafızanda Ne Var? programına katılan Gülşen Özer 28 Şubat sürecinde yaşadıklarını anlattı. O dönem eğitim hakkı elinden alınan ve Psikolojik Bir İşkence Metodu Olarak İkna Odaları kitabını yazan Özer “2000’lerin başında bir gün TV’de Nur Serter’in ikna odalarında kızlarla çay, kahve içip sohbet ettik dediğini duyunca kendimi tarihe karşı sorumlu hissedip bu kitabı yazmaya başladım” dedi. İkna odalarındaki görüntülerin nerede olduğunu da soran Gülşen Özer, o dönemle ilgili sadece askerlerin yargılanmasının yetersiz olduğuna dikkat çekti.

15 Temmuz Derneği’nin düzenlediği Hafızanda Ne Var? programının Şubat ayı konuğu Eğitimci-Yazar Gülşen Özer oldu. Gazeteci-Yazar Halime Kökce’nin moderatörlüğünde yapılan programda 25. Yılında 28 Şubat süreci konuşuldu. Hafızanda Ne Var? 15 Temmuz Derneği’nin Youtube kanalında yayınlandı. 28 Şubat dönemini konuşurken kendi jenerasyonunun mutsuz olduğu belirten Gülşen Özer, herkesin acısının dün gibi taze olduğunu belirtti. 28 Şubat’ın uzun süre post-modern darbe olarak adlandırıldığını ancak yargılama sürecinde verilen mahkumiyetlerle bunun darbe olduğunun tescillendiğini ifade eden Özer “28 Şubat davalarında verilen cezalar yetersizdi. Yaşları geçmiş askerler üzerinden değerlendirilmesi de eksikti. O dönem medya da bu darbeyi büyük oranda destekledi. Herkes için mahkumiyet, hapis düşünmüyoruz ama en azından o dönemde darbeyi destekleyenlerin teşhir edilmesi, bugün önemli makamlarda olmaması gerekirdi” şeklinde konuştu.

“Fatih Altaylı gibi isimlerin itibar görmesi bizim ayıbımız”

28 Şubat döneminde başörtülüleri iffetsizlikle suçlayan Fatih Altaylı gibi isimlerin bugün medyada itibar görmesinin büyük ayıp olduğunu belirten Halime Kökce, 28 Şubat davalarına geniş katılımın sağlanmamasının altında psikolojik travmalar olduğunu söyledi. Halime Kökce sözlerine şöyle devam etti; “O dönemi yaşayan biri olarak şunu söyleyebilirim başörtülüler bizzat sorunun kendisi gibi algılanıyordu. İş arıyorsun, okumak istiyorsun ama yok. Benliklerimiz örselendi ve bunun rehabilitasyonu yapılmadı maalesef.”

İkna odalarındaki görüntüler nerede

28 Şubat yargılamalarıyla ilgili başörtülülerin intikamcı, kindar diye lanse edildiğini ifade eden Gülşen Özer “Biz bu dünyada adaletin tesis edilmesini istiyoruz. İkna odalarını kuran Nur Serter hakkında davalar açıldı. Ben ona çok büyük cezalar verilmesini değil mesela ikna odalarında bir erkek kameraman var. Kızların başını açtırarak orda kayıt aldı. Bunu devlet için yaptıysa bu kayıtların devlette olması gerekir. Devlet için yapmadıysa devletin üniversitesinde bunu nasıl yapar? Bu görüntüler nerede? Bunun sorulması en azından zihnimizdeki dosyaların sağlıklı kapatılması için yapılması gereken şeyler” dedi.

28 Şubat sürecinde hukuksuz bir şekilde bir gecede okullarından ve mesleklerinden olduklarının altını çizen Özer, iş bunu düzeltmeye gelince epey zorluk yaşandığını söyledi. Memuriyete dönenlerin afla döndüklerini belirten Gülşen Özer “Arkadaşlarımız affedilmeyi gerektiren bir şey mi yaptı? Bunun düzeltilmesini istiyorum” şeklinde konuştu.

Psikolojik Bir İşkence Metodu Olarak İkna Odaları kitabının da yazarı olan Gülşen Özer kitabı yazmaya nasıl karar verdiğini şöyle anlattı: 2002 veya 2003’tü. Yasakçıların çok güçlü olduğu bir dönemdi. Bir gün televizyonda Nur Serter’in açıklamalarını gördüm. Biz kızlarla sadece sohbet ettik, çay içtik diyordu. Benim gördüğüm tabloda ise kızlar o odadan çıkıyor ağlıyor, perişan olmuş haldeler. Psikolojileri bozulmuş durumda. Tehdit ediliyorlar ya başını açacaksın ya da okula gelemezsin. Başın açık çok güzelsin deniyor kızlara. Nur Serter’in o açıklamasını dinleyince kendimi tarihe karşı sorumlu hissettim ve kitabı yazmaya başladım. O günlerde ümitli değildik. Gelecekte bizim çocuklarımız ne olduğunu bilsin belki bunun üzerine film yaparlar, roman yazarlar diye düşündüm. Ellerinde bir veri olması için İkna Odalarını yazdım.

“Yaşadıklarımız yeni nesle inanılmaz geliyor”

Yeni neslin 28 Şubat’a bakışını değerlendiren Gülşen Özer, yasaklar kalktığında uzun süre okula gidemediğini söyleyerek ekledi “Yıllar sonra okuluma gittiğimde kantinde her telden genç vardı. Başörtülüler, sakallılar çok rahattı. Herkes olması gereken gibi bir problem alanı olmadan yaşıyordu. Bu atmosferin içinde doğan çocuklara bizim yaşadıklarımız inanılmaz geliyor.”

Gülşen Özer 28 Şubat dönemini gençlere sinema üzerinden anlatmak gerektiğini ifade ederek, o dönemden bu kadar iyi bir noktaya gelineceğini tahmin etmediğini belirtti. Özer “Cumhurbaşkanımıza vefamız çok büyük. Cumhurbaşkanımız dişlerimizi, yumruğumuzu sıkarak sabrettik demişti. İlk yıllarda yasağın kalkmamasını biz de anlamıyor, beklentilerimizi dillendiriyorduk. Bir şey olmuyordu. Sonra bir gün çıkıp kamuda başörtüsü serbesttir dediğinde evet vaktini beklemiş, aklındaymışız, gönlündeymişiz dedik. Bu çok önemliydi” şeklinde konuştu.

Meclis’te komisyon kurulup tüm haklar iade edilmeli

28 Şubat dönemindeki dosyaların sağlıklı kapanması için bir de çağrı yapan Gülşen Özer “Farklı katmanlarda mağdur olan ya da haklarını alamamış olan arkadaşlarımız var. Memurların özlük hakları, öğrencilerin belli kademelerde atanması bu kapsamda. Bunu kişilerin bireysel çabalarına bırakmak yerine Meclis marifetiyle bir komisyon oluşturulabilir ve bu komisyon inceleme yaparak son kalmış, hakları teslim edilmemiş kişilere bunu iade edebilir ki bu çok şık olur” dedi.

FETÖ üyelerinin 28 Şubat’ta sadece başörtüsü mücadelesini kırmadıklarını samimiyetsizliklerini ve iki yüzlülüklerini net bir şekilde ortaya koyduklarını dile getiren Gülşen Özer, “O dönem bizim var olamadığımız alanlarda güçlendiler ve 15 Temmuz’a kadar geldik. 15 Temmuzda ise herkesin meydanlara çıkmasının arka planında yatan düşünce kimse 28 Şubat ve öncesindeki günlere dönmek istemedi. En önemli saik buydu bence” şeklinde konuştu.

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.