Fırat Kalkanı Harekatında gazi olan Konyalı Süleyman Oğuz, yaralandığında üzerinde olan kamuflajının yıkanmadığını, kanlı bir şekilde muhafaza ettiğini belirterek, ikiz çocuklarının da SAT komandosu olmasını istediğini söyledi.
Konyalı Süleyman Oğuz (33), askerlik mesleğine 2014 yılında Komando Uzman Çavuş olarak başladı. Oğuz, 2015 yılında görevli olduğu Tunceli’den Suriye sınırına görevlendirildi. Daha sonrasında ise Fırat Kalkanı Harekatına katıldı. Süleyman Oğuz, görevi sırasında çıkan çatışma sonrasında canlı bomba saldırısında gazi olarak askerlik mesleğinden emekli oldu. Oğuz, yaralandığı sırada üzerinde olan askeri kamuflajını yıkamadan evinde saklıyor. Gazinin sakladığı eşyaların arasında, yaralandıktan sonra tedavi için getirildiği Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesindeki odasının kapısına asılan bayrak da bulunuyor. Bu bayrağı 80 yaşlarında bir teyzenin astığını söyleyen Oğuz, teyzeyi daha sonrasında aradığını, hatta güvenlik kameralarından baktığında teyzenin olmadığını gördüğünü belirtirken, ikiz olan erkek çocuklarının da asker olmasını istiyor.
Asker olmaya nasıl karar verdiğini anlatan Süleyman Oğuz, “Asker olmaya 2014 yılında karar verdim. Araştırdım, nasıl yaparız, nasıl olur diye. Ankara’ya gitmem gerekti başvuru için. Başvuruda bulundum ve başvurum onaylandı, sınava çağırdılar. Mülakatları falan geçtim. Tabii ben çok istiyordum kamuflajı giymeyi. 2014 yılından bugüne kadar hala asker kökenliyim. Evlatlarımı da inşallah asker yapacağım. 2017’den sonra yaralandım Suriye’de, şu anda emekliye ayrıldım” şeklinde konuştu.
“Birçok arkadaşım gazi oldu, birçok arkadaşımı şehit verdim”
Suriye’ye ilk gitme haberini Tunceli’de görevliyken aldıklarını anlatan Oğuz, "İlk başta Suriye içerisine değil de Suriye sınır hattına gidileceğini söylediler. 3 aylık bir görev olarak söylediler ama biz az çok orası terör bölgesi olduğu için 3 ay olmayacağını düşündük. 3 ay diye gittik, lakin 8-9 ay falan sınır bölgesinde kaldık. Bir gün komutanımız geldi. Suriye’ye harekat başlayacak dedi. Bu harekatın ismi Fırat Kalkanı Harekatıydı. Ailelerimizi arayıp helalleşmemizi istedi bizden. Ben kimseyi aramadım. 1 yıla kadar Suriye’de kaldım. 1 yıl içerisinde birçok arkadaşım gazi oldu. Birçok arkadaşımı şehit verdim” diye konuştu.
“Gözümü açtığımda bir zırhlı araçtaydım”
Yaralandığı anı anlatan gazi Süleyman Oğuz, “Sabaha karşı topraktan, kerpiçten yapma bir evde kalıyorduk. Kalıyorduk derken zaten ikişer saat uykumuz var. Çünkü çok tehlikeli bir bölgedeydik. Ben nöbeti devrettim. Dinlenmek için o eve geçtim. Tam kendimden geçiyordum bir ses geldi. Çok büyük bir patlama sesi. Daha önce yaşamadığım, duymadığım bir sesti. Kaldığımız eve terör unsurları tarafından havan topu atıldı. Ev toprak olunca göçme yaptı. Benim bulunduğum odanın yarısı kapandı. Çıkacak yer bulamadım. Küçük bir penceresi vardı. Ayağım ve silahımın dipçiği ile orayı kırdım. Artık çatışma başlamıştı. Kendimi aşağıya attım ama aşağıya kendimi atarken omzuma zarar verdim. Orada yaklaşık 25-30 kişilik grup bize saldırıda bulundu. 2 aracın arkasında da büyük silahlar yüklüydü. İlk başta kafamızı kaldıramadık. Sonra çok şükür hepsini bertaraf ettik. O saldırıda şehidimiz vardı, yaralımız vardı. Bu saldırının arkasından tam biz bitti derken canlı bomba gönderdiler. ‘Canlı bomba geliyor’ dediler. Ondan sonrasını ben hatırlamıyorum. Gözümü açtığımda bir zırhlı araçtaydım. Yanımda şehit olan bir arkadaşımın naaşı vardı. Sonrasında hatırladığım hastanenin odasındaydım” dedi.
Yaralandıktan sonra Kilis Devlet Hastanesine getirilen Oğuz, “Birkaç gün daha hastanede kaldım. Ailem, yaralılar ve şehit geldiği için burayı boşaltalım yer açılsın, çünkü çok yoğundu hastane, kendi memleketimiz olan Konya’ya sevk edilmemi istedi. O gün de helikopter istendi Konya’dan. Gece 1 sıralarıydı bir hemşire geldi ‘Bugün gideceksiniz’ dedi. Sabaha karşı geldi ambulans helikopter. Beni Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine götürdüler. Ben oraya gider gitmez etrafta bir sürü doktorlar bir sürü hemşireler, üniversiteden öğrenciler yani duyan herkes gelmişti. Bütün Konya oradaydı diyebilirim. Tabii insan duygulanıyor, kendini çok değişik hissediyor” şeklinde konuştu.
“80 yaşlarında bir teyzenin elinde bir Türk bayrağı vardı”
Gazi Oğuz, Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine geldiğinde odasına yaşlı bir teyzenin bayrak astığını belirterek, “Özel bir oda demişlerdi. Ben iyi hatırlıyorum. Odaya girerken 80 yaşlarında bir teyzenin elinde bir Türk bayrağı vardı. Bir tane de koli bandı vardı. Benim gireceğim odanın kapısına onu bantlamaya çalışıyordu. Tanımadığım bir teyzeydi. Bunlar olunca tabii insan duygulanıyor. Doktorlar bana müdahalelerini yaptı, daha sonra ortalık biraz sakinleşti. Sonrasında bir hemşire hanıma o bayrağı bantlayan teyzeyi sordum. Hemşire, öyle bir teyzenin olmadığını söyledi. Anlatmaya çalıştım bakın bayrak orada duruyor dedim. Israrla bana öyle birinin olmadığını söylediler. Hastanenin güvenlik amiri ilerleyen günlerde bana ziyarete geldi. Ona rica ettim bakın böyle böyle bir durum var diye. O teyzeyi bulmamız lazım dedim. Güvenlik kameralarından incelesek olmaz mı dedim. Ertesi gün geldi bana bilgi verdi. Öyle bir teyzenin olmadığını söyledi o da. Ama ben gördüm öyle bir teyzenin olduğunu. O bayrak şu anda bende duruyor. Yaralandığım kamuflajım var hala duruyor. Yıkanmadı kanlı bir şekilde duruyor. O bayrak da duruyor. Bazen onları koklarım” diye konuştu.
İki çocuğun olduğunu ve onları SAT komandosu olarak görmek istediğini anlatan Oğuz, “İki çocuğum var. Allah’a çok dua ediyorum. Rabbim nasip ederse onların SAT komandosu olmalarını çok istiyorum. Bunu yapmak için elimden maddi manevi ne geliyorsa yapacağım. Çünkü o kamuflaj çok farklı bir şey” ifadelerini kullandı.