Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İŞ) Genel Başkanı Mahmut Arslan, “Zulümleri halkına yapan, halkını bombalayan, şehirlerini yok eden, halkının yarısını yerinden eden, yarısının da ülke dışına gitmesini sağlayan bu zalim Esad rejiminin yıkılması belki dünya için de bir örnektir. Suriyeli kardeşlerimizin zaferi, devrimleri kutlu olsun” dedi.
HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, Ordu’nun Altınordu ilçesinde bulunan bir otelin konferans salonunda üyeler ile bir araya geldi. Arslan programda, çalışma hayatı gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
“EYT sorununun temeli, IMF politikalarına teslim olan 1999 yılındaki hükümettir”
Genel Başkan Arslan, 1999 yılında hükumet tarafından uygulanan sistemin günümüzde EYT problemine neden olduğuna değinerek, “1999 yılında hükumet, o güne kadar uygulanması gereken 5 bin iş günü 55 yaş, 25 yıllık sigortalılık süresiyle ilgili emeklilik sistemine yeni bir hüküm getirdi. ’Bütün bunlar olacak ve bir de yaşı bekleyeceksiniz’. Ne yazık ki o gün itiraz ettiğimiz konuda haklı çıktık. O gün oradaki amaç IMF’den kredi almak olduğundan ayrıntılı bir çalışma yapmadan, IMF’nin şartları ile bir kanun değişikliği yapıldı. Denildi ki; ‘Biz 4 tane çalışanın bir emekliyi finanse ettiği bir model kuracağız.’ O günkü tarihlerde 1,5 çalışan bir emekli finanse ediyordu, bu sistem çöktü, yeni bir sistem kuruldu. Bunun mezarda emeklilik olduğunu söyledik, ilk önce prim sayısı 5 binden önce 9 bine çıkartıldı, sonra 7 bin 200’e ama aynı zamanda da belirli yaşları doldurmak zorunluluğu getirildi. Bu 25 yıl sonra ise EYT sorununu gündeme getirdi. Bu EYT sorununun temeli, IMF politikalarına teslim olan 1999 yılındaki hükümet ve sayın bakandır” diye konuştu.
“Emeklilik sistemini düzeltmemiz gerekiyor”
Arslan, 2008 yılında yapılan özellikle sosyal güvenlik reformuyla emekli maaşlarının bağlanma sisteminin yeni bir düzene getirildiğini ifade ederek, “Burada enflasyon, büyüme rakamları ve ödenen primleri içine alan yeni bir sistemin hayata geçirildi. Bu yeni sistem, bugün neyi getirdi? Enflasyonun 8-10 puan aralıklarda olduğu dönemler pek fark edilmedi. 2023 yılındaki enflasyon yüksek çıktı, 2024 yılında emekli olacak arkadaşlarımız, bu yıl değil de 2025 yılında emekli olmak isterlerse, bu yıla göre maaşları yüzde 35 düşecek. Böyle bir sistem olabilir mi? Priminiz yüksek ama maaşınız düşüyor. Neden? Çünkü enflasyon katsayı kabul ediliyor. 2023 yılı enflasyonu ve üzerine 2023 yılında emekliler için verilen zam birleştirilince katsayı yüzde 86 oluyor. Bu sene emekli olacaklar 2023 yılı enflasyon oranı, büyüme rakamı, ödediğiniz primle çarpılıyor, örneğin ücretiniz 40 bin lira diyelim. Eğer siz 2025 yılında emekli olmak isterseniz, 2024’ün enflasyonu esas alınıyor. Peki 2024 yılı enflasyonumuz yüzde 47 civarında gerçekleşecek. O zaman katsayımız yüzde 47, büyümenin yüzde 30’u ve ödediğiniz primleri çarpınca ne oluyor? Bu sefer maaşlar düşüyor. Neden enflasyon düşmeye başladığı için. Eğer enflasyon daha da yükselmiş olsaydı 2024 yılı maaşı 2025’in altında kalacaktı. Ama sistemde enflasyon aşağıya doğru inince düşük enflasyon emekli maaşlarını da düşürüyor. Sistem böyle oluyor. Dolayısı ile biz hükümete çağrı yapıyoruz. Sayın Hazine ve Maliye Bakanı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’mız ile de konuştuk. Bu sistemi bir şekilde düzeltmemiz gerekiyor. Çünkü bu yıl emekliliği hak edenler bir şekilde emekli oldular. Emekliliği bu yıl hak etmeyen arkadaşlarımız önümüzdeki yıl emekli olmak isterlerse ne olacak? Maaşları düşecek. O nedenle emeklilik sistemimizi bizim acilen gözden geçirmemiz gerekiyor. Bu yılın sonuna kadar emekliliği gelen arkadaşlarımızın emekli olmamalarını istiyorum. Bekleyelim, bir yeni düzenleme son ana kadar gerçekleşebilir. Eğer gerçekleşmezse bu yıl emekli olacak arkadaşlarımızın ki; maaşlarını ayın 15’inden 15’ine alanlar, maaşlarının düşmemesi için 14 Ocak’a kadar emekli olmaları gerekiyor. Biz HAK-İŞ olarak bu mağduriyetin düzeltilmesini istiyoruz. Bu mağduriyetleri giderecek yeni bir modele ihtiyacımız var” şeklinde konuştu.
“DEM Partili ve CHP’li belediyelerde 5 bin civarında üyemiz işten atıldı”
Arslan, 31 Mart’tan sonra özellikle DEM Partili ve Cumhuriyet Halk Partili birçok belediyede arkadaşlarının işlerini kaybettiklerini belirterek, “50 bine yakın arkadaşımız baskıyla tehditle ve bir kısım sürgünlerle, işten çıkarmalarla sendikalarımızdan istifa ettirildiler. Ağırlıklı Güneydoğu’da başta Van ve Diyarbakır olmak üzere pek çok ilde 5 bin civarında üyemiz işten atıldı. 5 binden fazla arkadaşımız sendikamızdan ayrılmadıkları için sürgün edildi. Türkiye’de büyük bir kaos ve haksızlığa sebebiyet verildi. Bu konuda Diyarbakır’da ve Van’da direnişimiz devam ediyor. 7 aydır arkadaşlarımız belediyelerin önlerinde eylemlerini devam ettiriyorlar” ifadelerine yer verdi.
“Esad rejiminin yıkılması belki dünya için de bir örnektir”
Arslan, Suriye’de Beşşar Esed rejiminin çökmesini de değerlendirerek, şunları söyledi:
“Son 12 gün içerisinde Suriye halkının gerçekleştirdiği devrimi tebrik ediyoruz ve kutluyoruz. 60 yıllık Baas rejiminin, 14 yıllık Esed rejiminin zulmünün sona erdiği bir Suriye ile karşı karşıyayız. Suriye halkı bu diktatörlerin, zulüm sahiplerinin ebedi olmadığını bir kez daha ortaya koydu. Tarih boyunca da böyle olmuştur. Zulüm ile abat olanın sonu berbat olmuştur. Bu zulümleri halkına yapan, halkını bombalayan, şehirlerini yok eden, halkının yarısını yerinden eden, halkına zulüm eden, yarısının da ülke dışına gitmesini sağlayan bu zalim Esad rejiminin yıkılması belki dünya için de bir örnektir. Suriyeli kardeşlerimizin zaferi, devrimleri kutlu olsun. Suriye’de yaşanan vahşetin 14 yıldır en büyük faturalarından birisini ülkemiz ödemiştir. Yaklaşık 4 milyona yakın Suriyeliye açık kapı politikasıyla topraklarımızda 15 yıldır gerçekten ev sahipliği yaptık. Bundan dolayı başta Sayın Cumhurbaşkanı’mız olmak üzere Adalet ve Kalkınma Partisi ve Cumhur İttifakı’na teşekkür ediyoruz. Suriye rejiminin devrilmesinden sonra on binlerce Suriyeli topraklarına gitmek için harekete geçti. Bu ülkenin topraklarına sığınmış mazlumlara ‘gidin’ diyemeyiz. Elbette kendi ülkelerinde yaşanan sıkıntıları ortadan kalkınca gideceklerdir. Ama birileri ‘kamyonlara yükleyelim, bunları zorla sınırdan dışarıya deport edelim’ diyen zihniyet bizi ve ülkenin vicdanı ile adalet duygusunu temsil etmiyor. Dolaysıyla bunu seçim malzemesi yapanlar, Türkiye’yi buradan sıkıştıranlar ve göçmenler içerisinde provokasyon yapmaya çalışanların oyunları ellerinde patladı.”