Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “(İsveç ve Danimarka’da Kur’an-ı Kerime yönelik provokasyon) Esas itibari ile bu sorunun ortaya çıkardığı potansiyel zararları ve tehditleri görmeye başladıklarını anlıyoruz. Özellikle İsveç Başbakanının yazılı açıklamasında şu ibare var, ‘İkinci Dünya Savaşından sonra en güçlü, en ciddi güvenlik durumunu yaşıyoruz.’ Bu önemli” dedi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov ile gerçekleştirdiği görüşmenin ardından ortak basın toplantısında konuştu.
Bakan Fidan, görüşmeye ilişkin, “Güçlü Türkiye güçlü Azerbaycan’dır, güçlü Azerbaycan güçlü Türkiye’dir. Bugünkü görüşmemizde bu istisna ilişkilerimizi ve bölgesel konuları etraflıca ele alma imkanı bulduk, ekonomik ilişkilerimizin memnuniyet verici. Karşılıklı yatırımlarımız 30 milyar dolar üzerinde, enerji alanında işbirliğimizi ilerletirken, ortak çıkarlar temelinde bütüncül bir stratejide çalışmaktayız. Güçlü alt yapımız ile orta koridorun önemli ve ayrılmaz bir parçasıyız. Görüşmemizde Güney Kafkasya‘daki gelişmeleri de ele alma imkanımız oldu. İşgalinden kurtarılan Azerbaycan topraklarının yeniden imarına ve kalkınmasına desteğimiz devam edecek. Öte yandan normalleşme süreçleri bölgenin barış, istikrar ve refahı için önemli. Ermenistan ile normalleşme sürecinde Azerbaycan ile eşgüdüm içindeyiz sürdürmekteyiz. Uluslararası topluma bir çağrıda bulunmaktayız; taraflar arasında fark gözetmeksizin, barışı destekleyin, destek yerine köstek olmayın. Bölgesel ve huzura giden yol geniş bir barış anlaşmasının imzalanmasından geçiyor. Bu bütün bölge ülkelerinin yararına bir gelişme olacaktır. Azerbaycan ile Türk dünyasına ve Türk Devletleri Teşkilatının parlak geleceği için yapacak çok işimiz var” ifadelerini kullandı.
Bakan Fidan açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Bakan Fidan, “Laçin yolu biliyorsunuz Azerbaycan toprağıdır dolayısıyla Azerbaycan hangi tedbiri gerekli görüyorsa onu alır almakta en büyük egemenlik haklarından biridir aynı şekilde insani münazaralar ile orada her türlü çabayı da Azerbaycan’ın gösterdiğini görmekteyiz zaten tıbbi geçişlerde mümkün kapsamlı malzeme nakline uygun diğer güzergahlarda tahsis edilmiş durumda bütün bu değerlendirmeler baktığımızda Azerbaycan’ın bu konuda eleştirilmesinin haklı bir zemini olmadığını düşünüyoruz” diye konuştu.
“Bizim inancımız bir an önce Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki anlaşmaların imzalanması”
Bakan Fidan, Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecine ilişkin “Çok şükür işgal sona erdi, artık bölgede özellikle Türkiye-Ermenistan-Azerbaycan normalleşmesi ile çok büyük bir siyasi istikrar ve ekonomik kalkınma potansiyeli bulunmakta. İşgal fiilen sona ermiş olmakla birlikte sonlandırılması gereken bazı konular var. Bunların başında Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki ateşkes anlaşması ve sınır anlaşmaları var. Bunlar ile ilgili çalışmalar yoğun şekilde sürmekte. Hem Avrupa başkentlerinde hem ABD’de hem Moskova’da Ermenistan ve Azerbaycan bir araya gelmekte. Biz bunları yakından takip ediyoruz. Türkiye olarak bizim pozisyonumuz Türkiye-Azerbaycan ilişkileri çerçevesinde, Ermenistan’la Azerbaycan arasındaki anlaşmalar sağlandıktan sonra Sayın Cumhurbaşkanımız bu noktada Ermenistan’la olan ilişkileri normalleştirmesi konusunda iradesi bulunmakta. Dolayısıyla Azerbaycan - Ermenistan arasındaki barış görüşmelerinin sonuca ulaşması fevkalade önemli. Ama diğer taraftan Türkiye-Ermenistan arasındaki ilişkilerde, normalleşme de, neler, hangi adımların atılması gerektiği, hangi istikamette girilmesi gerektiği konusunda diyaloglar devam ediyor. Bu konuda kurulmuş mekanizmalar var, özel temsilcimiz var. En önemlisi biliyorsunuz Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Sayın Cumhurbaşkanımızın yemin töreni vesilesiyle Ankara’ya geldi ve karşılıklı görüşmelerde devam etmekte. Bizim inancımız bir an önce Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki anlaşmaların imzalanması, Türkiye’nin de böylece Ermenistan ile ilişkilerini normalleştirerek Kafkasya’da Azerbaycan-Türkiye ve Ermenistan’ın merkezinde bulunduğu bir ekonomik, istikrar ve kalkınma sürecinin bir an önce başlaması. Bu bölgedeki diğer ülkeler içinde büyük bir fırsat teşekkür” dedi.
“İİT toplantısında alternatifleri gündeme getireceğiz”
Bakan Fidan, İsveç ve Danimarka’da Kuran-ı Kerim’e yönelik yapılan provokasyonlara ilişkin, “Hafta sonu bazı gelişmeler oldu, İslam ülkeleri ile bu konudaki koordinasyonumuz, telefon görüşmelerimiz, yüze görüşmelerimiz devam etmekte. Özellikle geçtiğimiz haftalarda bu konuyla ilgili ‘ortaklaşa ne yapılabiliriz’ sorusunu merkeze alan bir dizi diplomasi trafiği gerçekleştirildi. Bu konunun hem BM organlarında hem İslam İşbirliği Teşkilatı platformunda ciddi bir farkındalık oluşturduğunu görmekten memnuniyet duymaktayız. Bu noktada bugün İslam İşbirliği Teşkilatı üye ülkelerinin dışişleri bakanları bir çevrimiçi toplantı yapacak, ben de öğleden sonra o toplantıya katılacağım. Daha önceden arkadaşlarımızın yaptığı hazırlık çalışmaları var, bu çalışmalara bakarak bir takım belki ortak kararların alınması mümkün olacak. Daha farklı alternatifleri de gündeme getirme imkanımız olacak, önemli olan İslam İşbirliği Teşkilatı ülkelerinin bu konudaki ortak çalışmalarını devam ettirmesi ve ortak tavırlarını sistematik bir şekilde ortaya koyması” ifadelerini kullandı.
“Potansiyel zararları ve tehditleri görmeye başladıklarını anlıyoruz”
Bakan Fidan İsveç ve Danimarka ile yapılan telefon görüşmesine ilişkin, “Hafta sonu Danimarka ve İsveç ile yaptığımız telefon görüşmeleri önemlidir, talep onlardan geldi. İslam İşbirliği Teşkilatı üye ülkelerin sırf bu konu merkezli toplanıyor olması esas itibari ile büyük bir diplomatik mesajdı. Burada şunu görüyoruz; bu telefon görüşmelerin arkasından her iki ülke de bakanlık düzeyinde değil hükümet düzeyinde yazılı açıklama yaptı. Esas itibari ile bu sorunun ortaya çıkardığı potansiyel zararları ve tehditleri görmeye başladıklarını anlıyoruz. Özellikle İsveç Başbakanının yazılı açıklamasında şu ibare var, ‘İkinci Dünya Savaşından sonra en güçlü, en ciddi güvenlik durumunu yaşıyoruz.’ Bu önemli kendi, ülkenizde bu kadar hassas konuda provokasyon yapılmasına izin vermeniz ve kendi kurduğunuz sistemin ve organlarının bunu engelleyememesi bir devletin kurumları ile birlikte varoluşuyla ilgili bir ilgili bir takım sorunları da beraberinde getiriyor. Yaptığımız görüşmelerde sürekli gündeme getirdik, ‘burada olan eylemler esas itibari ile öncelikli size zarar veriyor ve daha büyük bir zarar potansiyeli de beraberinde taşımakta, neden bunu engelleyecek bir tavır içerisine gidemiyorsunuz.’ Buna yönelik adım atabilirler mi, kendi sistemleri içerisinde bir dönüş yapabilirler mi, bu bizim yine bekleyeceğimiz, izleyeceğimiz bir süreç; ama bu süreç içerisinde de biz gerekli çalışmaları yapmaya devam edeceğiz” dedi.
Bakan Fidan, Türkiye-Azerbaycan’ın enerji iş birliğinin sadece iki ülkenin çıkarlarına hizmet eden bir konu olmaktan çıkarak daha stratejik bir düzeye dönüştüğünün altını çizerek, “Bu çerçevede biz Avrupa’nın da enerji güvenliğine katkıda bulunmaktayız. Türkiye, kendi enerjisini tedarik ederken, Azerbaycan’la bu iş birliğini yürütürken ortaya koyduğu perspektif iki ülke tarafından Avrupa’nın enerji güvenliğine de katkıda bulunmakta. Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı ve Trans Anadolu doğalgaz boru hattı (TANAP) başta olmak üzere bunun önemli bir kısmını Azerbaycan’la yapıyoruz. Güney gaz koridorunun bel kemiği TANAP, Avrupa’nın önemli bir gaz tedarik arteri durumunda. Yılda 16 milyar metreküp gaz akmakta. Bunun da en az yarısı Avrupa’ya gitmekte. Ukrayna savaşıyla gördük ki ilk kez küresel düzlemde bir enerji krizi yaşanmakta. Merkezinde de bunun Avrupa var. Tamamen de atlatılmış değil. Ne zaman atlatılacağı da açıkçası şu anda ön görülemiyor. Bu meyanda Avrupa’da gelecek kış yeni bir kriz olabilir. Enerji piyasalarındaki belirsizlikler de bu nedenden dolayı devam ediyor. Sadece tedarik miktarlarında değil fiyat istikrarı tesisinde de sıkıntılar var. Azerbaycan’la önümüzdeki yıllar için bu konulara yönelik stratejik diyaloğumuz ve hazırlığımız devam etmekte. İlave kapasite hazırlanması bunun taşınması için TANAP’ın kapasitesinin artırılması söz konusu. Hazar Havzası’nda diğer kaynakların ülkemize getirilmesi konusunda da çalışmaktayız. Türkmen gazı giderek daha önemli hale gelmekte” açıklamasında bulundu.