Haber Manşet Gazetesi

KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, Guterres ve GKRY lideri ile görüştü

POLİTİKA

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, New York’ta BM Genel Sekreteri Antonio Gutteres ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) lideri Nikos Christodoulides ile gerçekleştirdiği görüşmenin ardından yaptığı açıklamada, "Bir sonraki buluşma daha geniş bir toplantı şeklinde Türkiye ve Yunanistan’ın da olduğu bir ortamda olacak" dedi.

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, New York’ta BM Genel Sekreteri Antonio Gutteres ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) lideri Nikos Christodoulides ile gerçekleştirdiği görüşmenin ardından yaptığı açıklamada, "Bir sonraki buluşma daha geniş bir toplantı şeklinde Türkiye ve Yunanistan’ın da olduğu bir ortamda olacak" dedi.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, New York’ta Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) lideri Nikos Christodoulides, gayriresmi görüşmede bir araya geldi. BM’den yapılan yazılı açıklamaya göre Guterres, Kıbrıs’taki Özel Temsilcisi Maria Angela Holguin Cuellar’ın Temmuz ayında kendisine nihai raporunu sunduğunu hatırlattı. Guterres, Özel Temsilcisi Cuellar’ın çabalarına, iki lider ve adadaki siyasi aktörler, sivil toplum, garantör güçler ve daha geniş uluslararası toplumla yaptığı görüşmelere rağmen liderler arasında Kıbrıs sorununda ileriye dönük ortak bir zemin bulunamamış olmasından üzüntü duyduğunu ifade etti. Guterres, iki lideri pozisyonları arasındaki uçurumu nasıl kapatacaklarını ve çözüme giden yolda ilerleme kaydetmeye imkan verecek güveni nasıl yeniden inşa edeceklerini düşünme çağrısında bulundu. Guterres, BM’nin Kıbrıs sorununun tüm Kıbrıslıların ve gelecek nesillerin yararına olacak şekilde barışçıl bir çözüme kavuşturulması yönündeki kararlı taahhüdünün devam ettiğini vurguladı. Tatar ile Rum lider, yakın gelecekte yine Guterres’in himayesinde daha geniş bir formatta gayriresmi toplantı yapma konusunda anlaştı. İki lider ayrıca, yeni sınır geçişleri açılması konusunu ele almak üzere Kıbrıs’ta bir araya gelmeyi kabul etti.

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ise yemeğin ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Tatar, "İlk önce Sayın Genel Sekreter’e çok teşekkür etmek istiyorum. Bu yoğunluğun içerisinde dünyada fevkalade önemli olayların devam etmekte olduğu, Gazze’deki, Ukrayna’daki ve diğer bölgelerdeki büyük sorunların kendisini çok meşgul ettiği bir dönemde bizlere vakit ayırıp böyle bir yemek verdiği için Sayın Genel Sekreter’e bir kez daha çok teşekkür etmek istiyorum. Ben oraya yapıcı bir anlayışla gittim. Netice itibarıyla Kıbrıs’ın geçmişine baktığımızda, yaşananlara baktığımızda 4 yıl önce Cenevre’de, o zaman Cenevre’de yine Sayın Genel Sekreter’in davetiyle ve o zamanın Güney Kıbrıs Rum Lideri Nikos Anastasiadis ile birlikte 5+1 toplantısında, çünkü orada Birleşmiş Milletler, ben, Rum Lider, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere vardı. O toplantıda federal temelde bir anlaşmanın artık mümkün olmadığını, geçmiş görüşmelerin bunu gösterdiğini, dolayısıyla Cumhurbaşkanı seçildikten sonra artık egemen eşitliğimizin, eşit uluslararamızın teyidiyle ancak bir müzakere sürecini geçirebileceğini, bu da hem 1960 kuruluş anlaşmaları hem daha önce Kıbrıs’ın tarihine ve geçmişine baktığımızda Kıbrıs Türk halkının özden gelen bir hakkı olduğunu, bunun esasında pazarlık unsuru olmadığını, özden gelen bir hak, bu özden gelen hakkın teyidiyle ancak bunların mümkün olabileceğini, bunu bu akşam aynen tekrar ifade ettim" şeklinde konuştu.

"Bir sonraki buluşma daha geniş bir toplantı şeklinde Türkiye ve Yunanistan’ın da olduğu bir ortamda olacak"

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ve Kıbrıs Türk halkının bu anlamda son 4 yıldır sürdürdüğü siyasette herhangi bir değişikliğin olmadığını belirten Tatar, "Bu pozisyonumuzu koruduğumuzu ve Sayın Maria Holguin, Genel Sekreter’in kişisel temsilcisinin Temmuz ayında sona eren 6 aylık kişisel temsilci görevinde yaptığı çalışmalarda görüşme süreci için bir ortak zemin olmadığını Sayın Holguin’in de ifade ettiğini, raporunda bunları yazdığını ve dolayısıyla şu anda pozisyonun bu şekilde olduğunu, o bakımdan Güney Kıbrıs lideri sürekli olarak bizleri bir yere çekmeye çalışıyor, onu biliyorum ama Kıbrıs’ın gerçeklerine baktığımızda pozisyonun bu olduğunu orada tekrar ifade ettim. Ancak işte bundan sonra ne yapılabilecek. Sayın Genel Sekreter’in benim daha önce bir önerim olmuştu. Anavatanların, gerek Türkiye Cumhuriyeti, gerek Yunanistan’ın belki katılacağı ve dolayısıyla önümüzdeki süreci nasıl değerlendireceğini ama federasyon sürecinin geçmişte kaldığını, federasyonun konuşulmayacağı, gelecekte özellikle bizim üzerinde ısrar ettiğimiz iki devletli bir çözümü nasıl şekillendirebileceği noktasında, bunun daha geniş bir toplantıda değerlendirebilmesi, bunu Sayın Genel Sekreter de elbette değerlendirmiş ve bu konuda çalışmaları olduğunu bu akşam öğrendim. Rum lideri de bunun mümkün olabileceğini ifade etmiştir. Dolayısıyla bu akşam bir kez daha bir sonraki buluşmanın daha geniş bir toplantı şeklinde Türkiye Cumhuriyeti ve Yunanistan’ın da olduğu bir ortamda olabileceği noktasında bir anlayış gelişmiştir, bunu söyleyebilirim" ifadelerini kullandı.

"Daha fazla geçiş noktalarını açılabilmesi için Haspolat dahil Kıbrıs’ta buluşmamızın olabileceğini bu toplantıda onayladık"

Tatar, açıklamalarının devamında şunları kaydetti: "Çok sayıda konuşulan konular arasında Kıbrıs’ta son zamanlarda tutuklama olaylarının bizi çok rahatsız ettiğini, insan haklarına aykırı olduğunu, bunun gerçekten hiç kabul edilemez olduğunu, Kıbrıs’ta hepimizin de bildiği gibi Taşınmaz Mal Komisyonu diye bir kurumun Avrupa Birliği İnsan Hakları Mahkemesi’nde teyidiyle kurulduğunu ve Güney Kıbrıs’ta yaşayan Kuzey’de mal bırakanların telafisi için bu komisyonun çare müessesesi olduğunu, bu şekilde çareden üretilmesi gerektiğini bir kez daha hatırlattıktan sonra buna son vermesi gerektiğini, çünkü asla bunun kabul edilmez olduğunu, bu gelişmenin iki halk arasındaki ilişkileri bozmakta olduğunu ve gerginliklerin kimseye faydası olmayacağını orada altını çizerek ifade etmeye çalıştım. Genel Sekreter de bunları tekrar not etti. Gerçekten onun da bu konuda rahatsız olduğunu hissettim. Nikos Christodoulides’un hiç kabul edilemez olduğunu vurgulayarak vermeye çalıştım. İki halkın birbirlerine daha fazla güvenmesi gerektiğini, daha fazla yakınlaşmaları gerektiğini, özellikle ekonomik konularda ve 4 yıldır örneğin Haspolat kapısının açılmasıyla gidiş ve gelişlerin ve ticaretin daha da artabileceğini, ama ısrarla bu konuda çok metan gibi sıkışık olmasına rağmen adımların atılmadığını ve bunun kimseye bir faydasının olmadığını ifade ettim. Bunların gözden geçirebilmesi için kendisiyle Kıbrıs’ta buluşabileceğimi ifade ettim. O da bunu onaylamıştır. Genel Sekreter de buna şahit gelmiştir. Dolayısıyla daha fazla geçiş noktalarını açılabilmesi için Haspolat dahil Kıbrıs’ta buluşmamızın olabileceğini bu toplantıda onayladık."

Ambargodan çok rahatsız olduğunu dile getirdiğini belirten Tatar, "Bayan Hogan’la müteaddit defalar yaptığım görüşmelerde egemenliğimizin teyit edilmesi, ancak direkt uçuş, direkt ticaret ve direkt temaslar olabileceğini, bizlere bu baskıların artarak devam ettirmesinin hiçbir hakkaniyete uygun olmadığını, iyi niyetle bağdaşmadığını ve bunların devam ettiği sürece Kıbrıs’ta adil kazancın ve sürdürülebilir anlaşmanın mümkün olmayacağını orada ifade etmeye çalıştım. Dolayısıyla bu akşamki toplantının ana hatları böyleydi. Sayın Genel Sekreter bu yoğunluğun içerisinde bize zaman ayırıp bu yemeği düzenledikçe bir kez daha kendisine teşekkür ederken biz Kıbrıs’ta Kıbrıs Türk halkı ve Kıbrıs Rum halkının nihai bir çözüm bulunana kadar mutlak surette eşitlik temelinde iki devletin iş birliği, çeşitli konularda iş birliği yapabileceğimizi de bu toplantılarda ifade ettim. Bu konular arasında elbette su meselesi, enerji meselesi, Doğu Akdeniz’deki doğal kaynakların araştırılması meselesi, kriminal olayların önlenmesi meseleleri, çevre meseleleri, çeşitli farklı konular ve Cumhurbaşkanı da 12 farklı konuyla ilgili zaten bunların şu anda kıymetli olduğunu ama daha da etkin bir çalışma olabilmesi için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurum ve kuruluşlarının Güney Kıbrıs tarafından muhatap kabul edilmesi gerektiğini, bunları da burada altın çizerek belirttim" diye konuştu.

Tatar, "Özellikle bu Avrupa Birliği’ne, interconnected sisteme bağlanma konusunda Kuzey Kıbrıs’tan Türkiye üzerinden Avrupa Birliği’ne bağlanmanın çok daha ucuza olabileceği ve bunun ileride bakım, tamir ve onarım olaylarının da çok daha makro fiyatlarda olabileceği için Güney Kıbrıs’tan bin kilometre uzaklıktaki Yunanistan’a ve dolayısıyla çok daha büyük bir maliyetle bağlanabilmesinin çok zor olacağını, onun için eğer bir niyet varsa Kuzey Kıbrıs’tan Türkiye üzerinden hem Güney Kıbrıs’ın hem de Kuzey Kıbrıs’ın bağlanabileceğini bu şekilde bir interconnect ile Avrupa Birliği ile Kıbrıs’ın enerji ve elektrik sorunlarının hem Güney hem Kuzey Kıbrıs için çözülebileceğini, çünkü zaten Güney ve Kuzey Kıbrıs şu anda da interconnecta. Ama bunu söylemem üzerine Nikos Christodoulides’in bana cevabı, bütün bu maliyeti Avrupa Birliği karşılıyor şeklinde olmuştur. Evet, milyar milyar dolarları, Avrupa Birliği ne zaman, nasıl karşılayacak bilmiyorum ama eğer Kıbrıs’ta adil ve sürdürülebilir bir anlaşmaya zemin oluşturacaksak böylesine hiç tartışmasız, fizibel olan bir projenin elbette ki Kuzey Kıbrıs üzerinden Türkiye’ye ve dolayısıyla Avrupa Birliği’ne bağlanmasının çok daha makul, çok daha anlaşılabilir olacağını tekrar bu toplantıda Genel Sekreter’in huzurunda ifade ettim. Dolayısıyla bütün bu büyük meselelerin tartışılabilmesi için bundan sonraki buluşmanın daha geniş bir katılımla Türkiye Cumhuriyeti ve Yunanistan’ın da olacağı böylesine bir geniş toplantıda geleceğin istişare edilmesi için böyle bir toplantının inşallah hayırlara vesile olacağını düşünüyorum" ifadelerini kullandı.

"Kıbrıs’ın huzuru, Kıbrıs’ın güvenliği, Kıbrıs’taki barış, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin oradaki varlığına bağlıdır"

"Esas itibarıyla 50 yıl önce Kıbrıs Barış Harekatı ile Kıbrıs’a barış gelmişti" diyen Tatar, "Bu barış hem kuzeye hem güneye gelmiştir. Ve bugün Gazze’deki olaylara baktığımızda, dünyanın farklı yerlerindeki çatışmalara baktığımızda Kıbrıs’ın huzuru, Kıbrıs’ın güvenliği, Kıbrıs’taki barış, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin oradaki varlığına bağlıdır. Bunu kimse tartışamaz. Onun için bir kez daha bu toplantıda bunu da ifade ettim. Dolayısıyla Kıbrıs’ın gerçeklerine baktığımızda, yakın coğrafyadaki gelişimlere baktığımızda, jeopolitik, jeostratejik bütün bu o günden bugüne gelişimlere baktığımızda Kıbrıs’ta adil ve sürdürülebilir bir anlaşmanın barış, huzur ve güvenlik içerisinde devam edebilmesi için mutlak suretle Türkiye’nin garantörü ve Türk askerinin oradaki varlığı gerçekten vazgeçilmez bizlerin kırmızı çizgileridir. Bunu da burada ifade ettim. Dolayısıyla tabi ki ciddi farklılıklar vardır. Kıbrıs’ta bir anlaşma, ancak her iki taraf birbirini anlamaya çalışırsa olabilir. Ama karşı tarafın baktığı, kendisi bağımsız bir Kıbrıs Cumhuriyeti, zaman içerisinde bunun federal cumhuriyete evrilmesiyle Avrupa Bölgesi’nde bir anlaşma istedikleri ve açık ve nettir, günün sonunda, Türkiye’nin garantörlerinin bir tarihte sona ermesi, Türk askerine geri çekmesi, onların federasyon anlayışı bu. Biz tabi çok farklı düşünüyoruz. Bunları da anlatmaya devam edeceğiz" şeklinde konuştu.

"Hem Batı Akdeniz’de hem de Doğu Akdeniz’de Türkiye Cumhuriyeti’nin hakkı var"

KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, açıklamalarını şöyle tamamladı: "Kıbrıs Türkü, Kıbrıs’taki asli unsurdur. Ama Kıbrıs Türkü’nün anavatanı ve garantör ülke Türkiye Cumhuriyeti’dir. Artık bugün jeopolitik, jeostratejik Akdeniz’in durumuna baktığımızda Türkiye Cumhuriyeti elbette Sayın Cumhurbaşkanı’nın buradaki 79. Genel Kurul Toplantısında yaptığı konuşmada ifade ettiği gibi İskenderun’dan Ege Adaları’na kadar Akdeniz’de en uzun cephesi olan sahil yeri olan ülke Türkiye Cumhuriyeti. Dolayısıyla hem Batı Akdeniz’de hem de Doğu Akdeniz’de Türkiye Cumhuriyeti’nin hakkı var, hukuku var. Aynı zamanda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Kıbrıs Türk halkında tüm Kıbrıs etrafındaki enerji zenginliklerinde hakkı ve hukuku vardır. Bu çerçeveden baktığımızda gerçekten Türkiye Cumhuriyeti hem Türkiye Kıbrıs Türk halkının ana vatanıdır, garantör ülkedir. Aynı zamanda bu bölgenin en güçlü ülkesi olarak hakkı vardır, hukuku vardır. Dolayısıyla, Doktor Fazıl Küçük’ün bundan 75 yıl önce söylediği gibi Kıbrıs meselesi Türkiyesiz çözülemez. Bunu Sayın Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş da söyledi. Şimdi ben de aynı şeyi söylüyorum. Kıbrıs meselesi Türkiyesiz çözülemez, mümkün değildir. Dolayısıyla Türkiye mutlak surette her konunun içerisinde olmak durumundadır. Ben hep bunu savundum ve böyledir. Böyle toplantılarda Türkiye Cumhuriyeti’nin de tabi olması benim için önemliydi. İnşallah bundan sonra Türkiye’nin de desteğiyle Kıbrıs’ta dediğim gibi adil ve sürdürülebilir bir çözüme ulaşabilmek için her türlü şartları zorlayacağız. Hakkımızı, hukukumuzu kabul ettirmek için mücadelemizi sürdüreceğiz."

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.