Prof. Dr. Murat Törüner, dışkı nakli yönteminin clostridioides difficile enfeksiyonuna bağlı ishalleri tamamen geçirilebileceğini belirterek, “Diğer tedavilerde kullanıldığında elimizde hala tutabileceğimiz kanıt yok. Sadece clostridioides difficile enfeksiyonunda elimizde kanıt var” dedi.
Türk Gastroenteroloji Derneğinin ev sahipliğinde düzenlenen “36. UGH 2019 Mezuniyet Sonrası Eğitim" toplantısına katılan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Törüner, dışkı nakli (gaita nakli) hakkında açıklamalarda bulundu. Törüner, dışkı naklinin çok popüler olduğunu ve pek çok çalışmaların da odağı olan bir tedavi şekli olduğunu kaydetti. Dışkı naklinin yeni bir tedavi yöntemi olmadığının altını çizen Törüner, bu tedavinin tarihçesinin milattan önceye dayandığını belirtti. Dışkı naklinin ilk olarak Çin tıbbında kullanıldığını dile getiren Prof. Dr. Törüner, “Sarı çorba tedavisi diye anılmış. Onlar da insan dışkısını sulandırarak insanlara içirmiş. Daha sonra uzun bir süre Doğu tıbbında kullanılmış. Batı tıbbına girmesi 1950’lerde başladı. ‘Clostridioides difficile’ bakterisi var. Antibiyotik alanlarda ishal sebebi oluyor. Bu enfeksiyonun tedavisinde kullanılmaya başlandı. Dışkı nakli 2010’larda hem ABD’de, hem de Avrupa’da sadece bu bakteri enfeksiyonuna bağlı ishal tedavilerinde sağlık bakanlıklarınca onaylanmış bir tedavi yöntemi. Başka bir hastalıkta onaylı bir tedavi değil. Bir bakteri var, bu bakteriye bağlı inatçı ishaller tedavide birinci basamak değil. Antibiyotiğe direnç varsa o zaman dışkı nakli yapılmasına izin veriliyor. Bunun dışındaki tüm hastalıklarda deneme aşamasında olan bir tedavi şekli” dedi.
Tedaviyle ilgili çok sayıda çalışmanın yapıldığını aktaran Törüner, bu çalışmaların bazılarının olumlu, bazılarının ise olumsuz sonuç verdiğini söyledi.
“Hastanın ölümüyle sonuçlandı”
Dışkı naklinin basit bir tedavi yöntemi olmadığının altını çizen Törüner, sözlerine şöyle devam etti:
“Bu esasında dışkı naklinden öte bir biyolojik ve genetik bir tedavi sınıfına alınmış. Bunu yaparken bazı kriterleri mutlaka gözetmemiz gerekiyor. Geçtiğimiz yıl Amerika’da iki tane dışkı nakli yapılmış hasta çok ciddi olarak hastalandı. Hatta hastalardan birisi maalesef hayatını kaybetti. Verilen dışkıdan gelen bakteri, alıcının kanına karıştı ve hastanın ölümüyle sonuçlandı. Dolayısıyla Amerika’da bu çalışmalar bir ara durduruldu, yeni kriterler getirilmeye çalışılıyor. Kulağa basit bir tedavi gibi geliyor ama gidilmesi gereken uzun bir yol var.”
Törüner, Türk Gastroenteroloji Derneği olarak dışkı nakliyle ilgili çalışmaların belirli kriterlere göre yapılması gerektiğini uygun gördüklerini ifade etti.
“Yeterince kanıt olmalı”
Konuyla ilgili hastalardan yazılı onay formu alınarak, olası yan etkilerin anlatılması ve hastanın detaylı bir şekilde bilgilendirilmesi gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Murat Törüner, “Hastalar onay verdikten sonra bunlar yapılmalı. Yararlı her şeyin herkese yararlı olacağının dünyada garantisi yoktur. Yararlı olan şeyi çok fazla tüketirsek, çok fazla yarar alırız diye bir şey de yok. Dolayısıyla mutlaka kanıta dayalı tıp yapmamız gerekiyor. Hastalar bize sorduğunda elimizde yeterince kanıtın olması gerekiyor. Yoksa ‘Ayşe Hanım’a iyi geldi, Mehmet Bey’e de iyi gelecek’ diye bir felsefeyle tedavi yapmamamız gerekiyor” ifadelerini kullanıldı.
Dışkı nakli tedavisi yöntemiyle clostridioides difficile enfeksiyonuna bağlı ishallerin tamamen geçebileceğini bildiren Törüner, “Bu dışkı naklini yaptığınız zaman hasta tamamen sağlığına kavuşuyor. Diğer tedavilerde kullanıldığında elimizde hala tutabileceğimiz kanıt yok. Sadece clostridioides difficile enfeksiyonunda elimizde kanıt var” dedi.