İnsan varlığının depresyona uğrama olasılığı neden güçlüdür. Şöyle ki; insan duygusal bağlamda yapısal olarak zayıf bir varlıktır. Depresyon ne sıklıkla görülmektedir. Maalesef depresyon sık görülür. Kadınlarda görülme oranı % 4-10, erkeklerde ise %2-2,5 . Hayat boyu risk kadınlarda %10-26, erkeklerde %5-12'dir. Yani şöyle ki; her dört ya da beş kişiden biri hayatlarının bir döneminde bir çeşit depresif dönem geçirebilir. Depresyon kadınlarda erkeklerden üç kat daha sık görülür. Depresyon işsizliğin yüksek oranda görüldüğü yerler gibi sosyoekonomik seviyenin düşük olduğu yerlerde daha sık görülür. Yeni araştırmalar göstermiştir ki depresyon yirminci yüzyılda artış eğilimindedir ancak bunun nedenleri belli değildir. Sosyoekonomik değişiklikler, aileler ve topluluklardaki bölünmeler, genç kuşaktaki özellikle işsiz olanlar, umutsuzluk duyguları, beklentilerdeki artmanın etkisi olabilir.
Peki ya depresyon hayatımızın her alanında karışımıza çıkıyorsa bundan nasıl kurtulabilir ya da en aza nasıl indirgeye biliriz.
Küçük ipuçlarıyla hayatımızı yenileyebilir öncelikli hedefimiz şu şekilde olmalıdır;
Başarısız hissediyorsanız, kendinize yönelmiş yoğun bir öfkeniz varsa, eğer hayatı yaşamaya değer bulmuyorsanız, kapana kısılmış hissediyorsanız ve kurtulma umudunuz yoksa duygularınız her ne ise; yalnız olmadığınızı hatırlayın. Ve bundan kurtulabilmek için depresyon daha sakin düşünmeye çalışın.
Depresyonla başa çıkabilmek için yapmamız gereken önemli olay kararlı ve doğru adım atabilmektir. Şöyle ki; bunu hiçbir zaman unutmamalıyız. Her zaman başımıza her çeşit olay gelebilir. Planlarımız umduğumuz gibi gitmeyebilir, ilişkilerle ilgili sorunlarımız olabilir, araba kazası geçirebilir, ekonomik zorluklarla karşılaşabiliriz. Çok çalışıyor olabilir, çocuklarla sorun yaşıyor olabilir ya da sürekli ''hızlı, daha hızlı'' diyen rekabetçi ve yarışmacı bir toplulukta yaşıyor olabiliriz. Bunu yenebilmek için dik durmayı unutmamalı ve doğru kararlarla sakin cevaplar vermeliyiz.
Depresyonun psikolojik ve biyolojik etkileri nelerdir? Ya da böyle bir ayrım olabilir mi?
Zorlanma, psikolojik olarak daha sıklıkla endişe bozukluklarına ve depresyona yol açar. Depresyon âdeta içimizdeki o negatif enerjinin birikmesi hâlidir. İnsanlar hayat boyu olumsuz olaylar yaşarlar. Onlara göğüs gererler ancak sonra bir bakarsınız en basit bir olayda depresyona girmişler.
Depresyonun çözümü aslında o kadarda zor değil yapmamız gerekenler şu şekilde uygulanmalıdır;
- Mutsuz, umutsuz ve duygusuz hissetme
- Önceden yapmaktan hoşlandığınız bir çok şeye karşı isteksizlik
- Asabiyet kaygı
- Karar almakta zorluk çekebilirsiniz
- Değersiz ve suçlu hissetme
- Ölüm yada intihar düşünceleri
Öncelikli olarak bu hislerden kurtulmalısınız. Çünkü üzüntünüzü biriktirdiğiniz taktirde içinizde bu birikimler patlamaya yol açabilir. Bu patlamalar hayatımızın büyük bir bölümünü kaplamaya başladığında bütün enerjimizi çekmiş olacaktır. Bununla beraber bazı hastalıklar meydana gelecektir bunlar;
- Sindirim sistemi hastalıkları,
- Uyku sorunları,
- Kanserin bazı çeşitleri,
- cinsel sorunlar,
- kas ve baş ağrıları,
- kalp rahatsızlıkları,
- yorgunluk
Bu hastalıkların yanı sıra yaşanan olaylar beraberinde intihara meyilli ruh halini de meydana getirmektedir. Şöyle ki; Duygudurum bozukluğu gösterenlerde intihar düşünce ve eylemleri % 20-40 kadardır. İntiharları gerçekleştirenlerin geçmişlerinde de intihar girişimleri bulunmaktadır. İntihar riski belirtilerin şiddeti ile her zaman bağlantılı değildir. Yaşlılarda intihar olasılığı gençlere göre iki kat daha fazladır. İntiharla ilgili konuşanlarda olasılığın daha az olduğu düşüncesi yanlıştır. Hastanede yatan olgularda intihar girişimi oranı % 15 kadardır. Depresyon olgularının % 15’i intiharla ölmektedir. Tüm intiharların % 70’i depresyon olgularıdır.
Depresyonun tarihçeisine bakıldığında Depresyon antik çağlardan beri bilinmektedir. Bugün depresyon hakkında bildiklerimizin çoğunu eski Yunan ve Romalı hekim ve filozofları tanımlamışlardır. Duygudurum bozuklukları için mani ve melankoli terimini ortaya atmışlardır ve bunlar en eski bilinen hastalıklardan ikisidir. Depresyon melankoli içinde tanımlanmıştır. Tanımlama modern çağa gelene kadar gelişmiştir. Ancak depresyon hakkındaki modern düşüncelerin çoğu ondokuzuncu yüzyılın ortaları ve sonlarında Fransız ve Alman okullarının çalışmaları ile gelişmiştir. Eski zamanlardan yirminci yüzyılın başına kadar geçen dönemde depresyon ile ilgili anlayış doğa üstü açıklamalardan naturalistik açıklamalara kaymıştır. Yirminci yüzyılda teknolojik gelişmeler ile depresyonun çağdaş modelleri oluşmuştur. Bu makalede depresyon tarihsel perspektifte gözden geçirilmiştir.
M.Ö 400 yılında Hipokrat depresyonu da tanımlamış ve iç salgılarla ilgili oluştuğunu savunmuştur.
Orta çağda ruhsal çökkünlüğü en iyi tanımlayanlardan biri İbni Sina olmuş ve ilginç olgu örnekleri vermiştir. 19. yüzyılda Fransız ve Alman ruh hekimleri mani ve melankolinin değişik türlerini, klinik belirtilerini yazmışlarsa da hepsini psikoz manyak depresif ( PMD ) adı altında toparlamayı, hastalığın belirtilerinin gidiş ve sonlanışının tanımlanmasını Kraepelin ( 1896 ) başarmıştır.
Depresyonu hayatımızdan çıkaralım bunun için azıcık çaba ve dik duruş sergilememiz yeterli olacaktır hep mutlu olmak adına çaba sarf edersek kaliteli yaşama kavuşmak kaçınılmaz olacaktır.