Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, köy okullarının 15 Şubat’ta, diğer okulların ise 1 Mart’ta yüz yüze eğitime başlayacağını açıkladı. Peki uzun süredir okuldan ayrı olan çocuklar bu sürece nasıl hazırlanmalı? Aileler ve öğretmenler süreci nasıl yönetmeli?
Covid-19 salgının hayatımıza girmesinin üzerinden bir yılı aşkın bir zaman geçti. Salgınla birlikte hayatımıza giren yeni zorunluluklar günlük yaşantıyı da büyük ölçüde değiştirdi. Sağlık, ekonomi ve iş yaşamının yanı sıra en büyük değişiklik eğitim alanında meydana geldi. Aralarında Türkiye ve KKTC’nin de bulunduğu yüzlerce ülkede tüm okullarda örgün eğitime ara verildi ve kesintiye uğrayan eğitim faaliyetleri çevrimiçi platformlar üzerinden uzaktan yürütüldü. Türkiye ve Kıbrıs’ta online eğitim döneminin geride bırakılarak yeniden yüz yüze eğitime geçilmesi için kritik tarih 15 Şubat olarak öne çıkıyor. Peki, uzun bir dönem okullarından uzak kalan ve eğitimlerini online olarak sürdüren öğrenciler, okula dönmeye ne kadar hazır?
Çocuklar duygusal olarak hazırlanmalı
Yakın Doğu Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Yağmur Çerkez, öğrencilerin salgın sonrasında okula uyum sağlamalarında olabilecek olumsuz etkileri en aza indirebilmek için önerilerde bulundu. Son bir yıldır zamanının büyük bir bölümünü evde geçirmeye alışan çocukların, yüz yüze eğitimle yeniden okullarına dönmelerini kolaylaştırmak ve bu geçiş sürecini en az hasarla atlatmak için hem ebeveynin hem çocuğun duygusal olarak hazırlanmasının oldukça önemli olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Çerkez, çocuklara nasıl destek olunabileceği konusunda bilgiler aktardı.
Psikolojik sağlamlık korunmalı
Evdeki ortamından ayrılmanın hem ebeveynler hem çocuklar için zorlayıcı olabileceğini dile getiren Doç. Dr. Yağmur Çerkez, uzaktan eğitimden yüz yüze eğitime geçiş sürecinde çocukların ve gençlerin psikolojik sağlamlığının korunmasının önemli olduğuna dikkat çekti. “Psikolojik Sağlamlık” kavramının olumsuz koşullar ve zorluklarla karşılaştıktan sonra bunların üstesinden gelebilme veya kendini toparlayabilme becerisini ifade ettiğini söyleyen Doç. Dr. Yağmur Çerkez, “Öğrencilerin bu süreçte psikolojik sağlamlıklarını korumaları için ebeveyn ve öğretmenlerine önemli görevler düşüyor. Yüz yüze eğitime geçiş sürecinde çocuklarda ve gençlerde psikolojik sağlamlığı korumayı ve geliştirmeyi sağlayabilecek faktörlerin iyi anlaşılması ve doğru uygulanması oldukça önemlidir. Koruyucu faktörlerin, veliler ve öğretmenler tarafından desteklenmesi önem arz ediyor” şeklinde konuştu.
Geçiş süreci çok hızlı olmamalı
Yüz yüze eğitime geçilmesiyle birlikte eğitim kurumları ve öğretmenlerin online eğitimle geçen dönemdeki kayıpları çok hızlı telafi edebilmek adına öğrencileri yoğun bir programa tabi tutmamaları gerektiğine de vurgu yapan Doç. Dr. Yağmur Çerkez, “Çocuklara dış dünyaya alışabilmek için zaman tanınması gerek. Yüz yüze eğitime geçiş döneminde öğretmenler, öğrencilerine sosyal destek sağlamalı ve empati kurarak olumlu rol model oluşturmalılar” diyen Doç. Dr. Çerkez, akademik programın yanında çocukların ve gençlerin kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlayacak, sosyal ve duygusal becerilerini geliştirici okul içi etkinliklerin de mutlaka gündeme alınması gerektiğini belirtiyor.
Sosyal ve duygusal becerileri destekleyici çalışmalar yapılmalı
Doç. Dr. Çerkez, özellikle 20 yaş altı grubun önlemler ve kısıtlamalar nedeniyle COVID-19’dan sosyal ve duygusal anlamda en çok etkilenen gruplardan biri olduğunu hatırlatıyor. “Aralarında farklı yoğunluklarda stres, kaygı ve depresyon belirtileri gösterenler var” diyen Doç. Dr. Yağmur Çerkez, eğitimcilerin müfredat eğitimiyle eş zamanlı olarak her kademeye özel, sosyal-duygusal becerileri geliştirmeye yönelik çalışmalar planlanması gerektiğine vurgu yaptı.
Biraz oyun, biraz deney, biraz sanat, biraz spor
Doç. Dr. Çerkez’in vurgu yaptığı önerilerden biri öğrencilerin sosyalleşmelerinin sağlanması. “Sosyal mesafeyi koruyacak şekilde düzenlenecek oyunlar ve deneylerle okul öncesi, ilkokul ve ortaokul çağındaki çocukların, Covid-19 hakkında doğru bilgilenmesi, hastalığa karşı koruyucu önlemleri pekiştirmesi, kendini, yakınlarını nasıl koruyacağını kavraması ve bu konudaki sorumluluklarını içselleştirmesi sağlanabilir. Bu sayede çocuklar kendilerini güvende ve iyi hissederek okula uyum sürecini daha kolay atlatabilir” diye konuştu.
Sanatın iyileştirici gücünden faydalanmanın önemli olduğunu belirten Doç. Dr. Çerkez, “Müzikli oyunlar, resim çalışmaları, görsel sanat etkinlikleri ve küçük drama çalışmaları ile çocuklara, fiziksel temas kurmadan duygularını ifade etme fırsatı sağlanmalı” dedi.
Duygularını ifade etmeleri için fırsat oluşturun
Özellikle lise düzeyindeki çocuklarda yazılı anlatımın önemine dikkat çeken Doç. Dr. Çerkez, “Covid-19’la birlikte hepimizin üzerine daha çok konuştuğu toplumsal dayanışma, beraberlik, umut, güven, endişe, değişim gibi kavramlar üzerinden, çocuklardan duygu ve düşüncelerini olumlu olumsuz yönleriyle ifade etmeleri sağlanabilir” dedi. Çerkez, bu yolla öğrencilerin, eğitim sürecine katılma konusunda motivasyonunlarının artacağını ve okul rutinine çok daha kolay dönüş yapabileceklerini vurguladı.
Yakın Doğu Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Yağmur Çerkez, bunların yanında velilerin de olumlu bir aile ortamı sunması, demokratik ebeveyn tutumları sergilemesi ve çocuklarını mümkün olduğunca telefon, tablet, bilgisayar oyunları yerine hareketli olabilecekleri spor ve fiziksel aktiviteye yönlendirmeleri gerektiğini söyledi. Çerkez son olarak her çocuğun bu süreçten farklı bir şekilde etkilendiğini hatırlatarak eğitim kurumları, öğretmenler ve ailelerin uygulayacakları çözümlerin her çocuğa göre değişebileceğini akıllarından çıkarmaması gerektiğini söyledi.