Fırat’ın doğusunda terör örgütlerinin konuşlandırıldığı bölgeyi temizleyerek, burada bir güvenli bölge oluşturmak isteyen Türkiye’ye Eğitim-Bir-Sen Bursa 1 No’lu Şube’den de destek geldi.
Türkiye terör örgütlerinin konuşlandığı Fırat’ın doğusundaki bölgeyi temizlemek maksadıyla Barış Pınarı Harekâtı’nı başlatma kararı aldı. Bölge halkının ve ülke güvenliği açısından stratejik öneme sahip bir operasyon olan Barış Pınarı Harekâtı’na Eğitim-Bir-Sen Bursa 1 No’lu Şube’den de destek geldi. Türkiye’nin terör örgütleriyle olan mücadelesini uluslararası hukuktan kaynaklanan en tabiî hakkı olduğuna işaret eden Eğitim-Bir-Sen Bursa 1 No’lu Şube Başkanı Ramazan Acar, Türkiye’nin daha önce bölgede gerçekleştirdiği operasyonlarda olduğu gibi bu sefer de uluslararası hukuk çerçevesinde hareket ettiğinin altını çizdi.
Türkiye’nin, Fırat’ın doğusunda terör örgütlerinden arındırılmış, güvenli bir bölge kurma planının uluslararası hukuk çerçevesinde gerçekleştiğini ve planlanan Barış Pınarı Harekâtı’nı desteklediklerini ifade eden Başkan Ramazan Acar, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Fırat’ın doğusunda yuvalanmış terör örgütlerini temizleyerek güvenli bölge oluşturmak maksadıyla “Barış Pınarı Harekâtı’nı başlatma kararı almıştır. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonları ile emperyalizmin oluşturmak istediği terör koridorunun önünü kesen devletimiz, Fırat’ın doğusuna yönelik bu harekâtla, emperyalizmin taşeronluğunu yapan PKK/PYD terör örgütünü süpürerek bölgeyi asıl sahiplerine teslim etmeyi amaçlamaktadır. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarında olduğu gibi devletimiz, Barış Pınarı Harekâtı’nı da uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kullanarak gerçekleştirmektedir. Suriye ile 911 kilometre sınırı olan Türkiye’nin, hemen güneyinde emperyalizmin stratejileri doğrultusunda hareket ederek huzur ve güven ortamına musallat olan taşeron terör örgütleriyle mücadelesi uluslararası hukuktan kaynaklanan en tabii hakkıdır” şeklinde konuştu.
Bundan önceki operasyonlarda da Türkiye’nin amacının Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumak ve oradaki yerel halkın çektiği acıya son vermek olduğunu belirten Başkan Acar, harekât ile ilgili şunları aktardı:
“On bin kilometre öteden gelerek sözde kendi güvenliği için bölgeleri ateşe verenlerin ve ona karşı sessiz kalanların, yine onların taşeronlarının oluşturdukları güvenlik meselesini bertaraf etmek için harekete geçen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı, gerek içerideki lejyonerlerin gerekse dışarıdaki emperyalizmin aparatçığı konumundaki yapıların sözlerinin hiçbir kıymeti ve önemi yoktur. Öte yandan, emperyalist ülkelerin, rejimin ve terör örgütlerinin ürettikleri şiddet dalgası sonucu yurtlarını terk etmek zorunda kalan milyonlarca insanın yaşadığı trajedi karşısında üç maymunu oynayanların, Türkiye’nin mülteci sorununa ilişkin getirdiği teklifleri, içi boş cümlelerle, yaptıkları açıklamalarla savuşturduklarına da hep birlikte şahit olduk. Bu yüzden, 3 milyon 600 bini aşkın mülteciyi ülkesinde barındıran Türkiye’nin bu konuda ürettiği çözümü, sahada uygulama girişiminin ilk ayağı olan terörü süpürmek ve şiddeti durdurmak için başlattığı operasyona yönelik yapılan, neresinden bakılırsa bakılsın, kaynağı dezenformasyon olan ve yalana dayalı açıklamaların hiç bir hükmü yoktur.Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yetkilileri her zemin ve şartta “Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılıyız” açıklaması yapmaktadır. Fakat hiçbir değeri tanımadan insanları katleden, şehirleri yerle bir ederek Suriye’yi insansızlaştıran stratejilerin emperyalist mimarlarının ve gerçekleştirdiği her sınır dışı operasyonla birlikte Türkiye’yi “işgâlci” diyerek karalayanların sözleri her defasında boşa düşmektedir. Kaldı ki milletimizin de devletimizin de hafızasında Suriye; Arap’ıyla, Kürt’üyle Türkmen’iyle, Nusayrîsi ve Sünnîsi ile kardeşlerimizin yurdudur.
Türkiye’nin bölgeye barış getirme çabalarına karşın dışarıdan gelen tehditlerin hadsiz bir girişim olduğunu söyleyen Acar, “Türkiye’nin barış yanlısı ve yapıcı tutumuna karşın terör örgütlerinin yanında yer almayı tercih ederek bizi tehdit etme hakkını kendinde bulanlar gaflet içerisindedir. Bu noktada ABD Başkanı Trump’ın, köksüz ve histerik bir söylemle Türkiye’yi ekonomi ile tehdit ederek harekâtın sınırlarını çizme çabası ancak ve ancak hadsizlik olarak değerlendirilebilir. Dünyanın birçok bölgesini ateşe vermiş ABD’nin başkanı, “Türkiye, benim büyük ve emsâlsiz bilgeliğimle sınırları aşmak olarak değerlendirdiğim bir şey yaparsa, Türk ekonomisini yıkıp ve yok edeceğim (daha önce yaptım)” diyerek ancak ve ancak nevzuhur bir anlayışın yetersizliğini ortaya koymuştur. Zira Türkiye Cumhuriyeti, her ne şartta olursa olsun, savaşta ve barışta tarihin derinliklerinden devraldığı geleneğe bağlı kalmayı azmetmiş bir devlettir. Onun için, her gittikleri yerde bozgunculuk çıkaranların, terör örgütleriyle iş tutanların, hatta terör örgütlerine binlerce tır silah ve mühimmat yardımı yapanların tehditleri de boş hükmündedir” diye konuştu.