Doğu Akdeniz’de Yunanistan ile yaşanan gerilimi değerlendiren Doç. Dr. Armağan Gözkaman, Türkiye’nin sahadaki faaliyetlerini ‘ulusal çıkarlar için atılmış akılcı adımlar’ şeklinde özetlerken, bölgedeki düğümün çözülmesi için diyalog masasının kaçınılmaz olduğunu belirtti.
Türkiye ile Yunanistan’ı enerji üzerinden karşı karşıya getiren Doğu Akdeniz gerilimi günden güne tırmanıyor. Denizdeki yetki alanlarının sınırları üzerinden patlak veren gerilimde askeri ve stratejik hamleler kimi zaman taraflar arasındaki tansiyonu yükseltse de uluslararası aktörler sorunun çözümü için diyalog masası kurulmasını öneriyor. Bölgedeki son durumu değerlendiren Beykent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Doç. Dr. Armağan Gözkaman, Doğu Akdeniz’deki sorunun diyalog yoluyla çözülmesi gerektiğini belirterek, Türkiye’nin sahadaki faaliyetlerinin ülke menfaatleri doğrultusunda olduğunu söyledi.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki askeri ve stratejik hamlelerini değerlendiren Armağan Gözkaman, “Türkiye’nin faaliyetlerini ulusal menfaatlerin gözetilmesi üzerinden planlanan ve aynı anda birkaç hedefin gerçekleştirilmesine yönelik akılcı adımlar olarak görüyorum. Bu adımların bir boyutu Doğu Akdeniz’de enerji kaynaklarının aranmasıyla ilgili ve burada Türkiye Cumhuriyeti yetkililerinin beyanları mevcut olan ve Türkiye’ye ait olan kaynakların Türkiye tarafından sahiplenileceği yönünde. Burada benim gördüğüm ikinci sacayağını Kıbrıs oluşturuyor. KKTC’nin egemen bir devlet olarak ortaya çıkarılması ve özellikle uluslararası alanda Kıbrıs ile ilgili -en hafif ifadeyle- olumsuz olarak nitelendirilebilecek durumun ortadan kaldırılması planlanıyor. Kısaca bu adımları, uzun bir zaman diliminin kapsayan iyi planlanmış, hem Türkiye Cumhuriyeti hem de KKTC açsısından ulusal çıkarları koruyan hamleler dizisi olarak görüyorum” dedi.
ABD dolaylı olsa da sürece dahil oldu
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in Türkiye ve Yunanistan’a ziyaretini yorumlayan Doç. Dr. Gözkaman, “Söz konusu ziyaretler, bir uluslararası örgütün en yüksek seviyedeki temsilcisinin Türkiye ve Yunanistan arasındaki problemin çözülmesiyle ilgili olarak ciddi bir rol oynama isteğine işaret eder. NATO, Amerikan varlığı ile anlam bulan bir örgüttür. İçinde bulunduğumuz coğrafya Amerikan çıkarları açısından mühim olduğu için ABD, Türkiye ile Yunanistan arasındaki görüşmelerin, sadece görüşme olmanın ötesinde sonuca götürecek bir sürece denk gelmesini istiyor” ifadelerini kullandı.
Avrupa Birliği’ni krizde yer alan bir aktör olarak değerlendiren Gözkaman, bölge dışı bir aktör olarak ABD’nin de sürece dâhil olduğu görüşünde. Öğretim üyesi, “Türkiye açısından NATO’nun bölgede olması çok mühim; çünkü, hem Türkiye hem de Yunanistan NATO içerisinde eşit haklara sahip üye statüsündeler. Bu bakımdan NATO’nun en yüksek seviyeli yetkilisi olan Genel Sekreter Jens Stoltenberg tarafından gerçekleştirilmiş bir ziyaretin krizin çözümüyle ilgili olarak hem sembolik hem de -kısa vadede olmasa da, en azından orta vadede- yapıcı ve sonuç getirici bir hamle olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.
“Fransa’nın durumu Almanya’dan daha uygun”
Almanya’nın arabuluculuk çabalarına rağmen Fransa’nın farklı bir rol üstlenmesinin nedenlerine değinen Doç. Dr. Gözkaman, Avrupa Birliği’ne üye devletlerin dış politika alanlarında her zaman aynı paralelde bulunmalarının mümkün olmadığına vurgu yaparak, “Fransa ve Almanya ‘nın Türkiye’ye yönelik farklı yaklaşımlarda bulunmaları AB’nin dış politika anlamındaki geleceği açısından iyimserliğe yer bırakmıyor. Avrupa Birliği üye devletleri aynı platformda buluşmak ve siyasi olarak aynı dalga boyunda bulunmak zorundalar. Fransa Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ı destekleyerek Avrupa Birliği içerisinde siyasi birliktelik izlenimi vermeye çalışıyor.
Fransa’nın durumu bu tür bir destek için Almanya’da daha uygun. Burada iki nokta dikkat çekiyor. Birincisi, Almanya’nın 2016 yılında varılan Türkiye ile göç konusundaki uzlaşmaya ne kadar önem verdiğiyle ilgili. İkinci olarak da Almanya’daki yoğun Türk nüfusun özellikle seçim zamanında çok etkili bir güç oluşturma potansiyeline dikkat çekilmeli. Fransa tarafında bu hususların önem dereceleri farklı olduğu için Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın desteklenmesi noktasında farklı bir görüntü ortaya çıkabiliyor. Bir noktayı daha hatırlamakta fayda var: Yunanistan, Eylül ayı ortalarında Fransa’dan 18 tane Rafale savaş uçağı alacağını açıkladı. Bu, Fransa’nın verdiği desteğin karşılığını almış olabileceğini düşündürebilir mi?” şeklinde konuştu.