İstanbul’daki 5.8’lik depremin ardından Türkiye’deki mevcut binaların durumu yeniden tartışılırken Yaşar Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Özgür Eğilmez, mevcut yapı stokumuzun iyi olmadığını belirtti. Eğilmez,"1997 yılı ve öncesi yapılan çok katlı binaların büyük bir çoğunluğunun riski çok yüksek. İzmir’de bu durumda bulunan yaklaşık 200 bin konut var" dedi.
Kentsel dönüşümden yetkin mühendislik uygulamalarına kadar alınabilecek önlemlerinden bahsetti. Yaşar Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Özgür Eğilmez, 18 bin insanımızın hayatını kaybettiği, 23 bin insanımızın yaralandığı, 135 bin binanın çöktüğü ve 600 bin işinin evsiz kaldığı 17 Ağustos 1999 Kocaeli - Gölcük depreminin ardından 20 yılı geride bıraktığımızı hatırlattı. Eğilmez, 1999’dan bu yana nasıl bir ilerleme ve gelişme olduğuna bakmak için önce 1999 yılı itibarıyla bir durum tespiti yapmanın uygun olacağını belirtti.
"1997 öncesine dikkat"
1999’dan önce Türkiye yapı stokunun çok büyük bir kısmının 1960 - 1995 yılları arasında, inşaat mühendisliği mesleğiyle hiçbir ilgisi olmayıp ’yap-sat’çı olarak tabir edilen yükleniciler tarafından ve neredeyse tamamen denetimsiz olarak yapılan 3 - 10 katlı binalardan oluştuğunu hatırlatan Eğilmez,"Bu binaların yapısal tasarımlarıyla beraber yapım kaliteleri de kabul edilemez boyutlarda. ABD ve Japonya gibi ülkelerde geçerli olan şartnamelerle aşağı yukarı aynı düzeye gelmiş ilk deprem şartnamemiz, 1997 yılında yürürlüğe giren Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik. Dolayısı ile 1997 yılı veya daha güncel şartnamelere göre tasarlanmamış yapılara kuşkuyla yaklaşmakta fayda olduğu kanaatindeyim" dedi.
"En önemli gelişme deprem bilincinin artması"
1999 yılından sonra inşaat alanında yaşanan en önemli gelişmenin, toplumumuzda 20 yıl içerisinde gelişen deprem bilinci ve bilgiye verilen değerin artması olduğunu ifade eden Eğilmez,"Bu bilinçlenmenin neticesinde özellikle İstanbul’da ve diğer şehirlerimizde yapı stokuna ilişkin projeler geliştirilmiş, çalışmalar yapılmıştır. Yapı Denetim Kanunu, iş sahibinin denetleyici şirketi seçmesine olanak sağlayan çarpık haliyle de olsa 2001 yılında yürürlüğe girmiştir. Ülkemiz deprem şartnamesi, 2007 ve en son 2018 yılında güncellenmiş ve şartnameye Mevcut Binaların Değerlendirilmesi ve Güçlendirilmesi başlıklı yeni bir bölüm eklenmiştir. Mevcut yapı stokunun iyileştirilmesi için de çalışmalar yapılmış, 2012 yılında Kentsel Dönüşüm adıyla bilinen yasa yürürlüğe girmiştir" diye konuştu.
"İzmir’de kuşkuyla bakılması gereken yaklaşık 200-250 bin konut var"
Yaklaşık iki yıldır İzmir Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü Riskli Yapı Tespit Komisyonu üyesi olduğunu ifade eden Eğilmez,"Meslektaşlarım beş yıldır bu görevi yürütmekte. Bu kurulda riskli yapı tespit raporu sonucuna itiraz edilmiş binaların durumunu inceliyoruz. İzmir’de riskli yapı tespiti yapılan bina sayısı Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü verilerine göre, 18 bin. İtiraz edilip incelediğimiz bina sayısı ise yaklaşık 500. Bu 500 binadan 1997 yılı deprem şartnamesine göre tasarlanıp inşa edilmeyen 25 - 30 yıllık ve daha eski binaların tümünü riskli yapı olarak değerlendirdik. Bu binalarda kullanılan betonun mukavemeti çok düşük ve donatılar da bugün kullanılmasına kesinlikle izin verilmeyen mukavemeti son derece düşük ve nervürsüz, yani düz donatılar. Bir çizgi çekmek gerekirse 1997 yılında yürürlüğe giren deprem şartnamesine veya sonrakilere göre tasarlanmamış binaların tümüne, kuşkuyla bakmak gerekiyor. İzmir’de durumda bulunan yaklaşık 200 - 250 bin konut var. Mevcut yapı stokumuzun durumunun iyi değil" şeklinde konuştu.
"Yetkin mühendislik sistemi hayata geçirilmeli"
Gelişmiş pek çok ülkede yetkin mühendislik sisteminin onlarca yıldır uygulandığını belirten Eğilmez, "Ülkemizde ise inşaat mühendisliği diplomasını alan herkesin imza yetkisi bulunmakta. Bunun engellenerek tasarım, şantiye yönetimi ve denetim işlerinin; belirli bir süre yetkin mühendislerin yanında tecrübe kazanan ardından da sınavda başarılı olan yetkin mühendisler tarafından yapılmasının sağlanması gerekli" diye konuştu.
"Yaptırımlar yetersiz"
Çok sayıda yönetmelik çıkmasına karşın Türkiye’nin önde gelen sorunlarından birinin de denetimsizlik ve yaptırım eksikliği olduğunu vurgulayan Eğilmez,"Yapılan hatalar büyük ölçüde cezasız kalmakta. İnşaatı projesine uygun yapmayan yüklenici, denetleme sorumluluğunu yerine getirmeyen mühendis, hangi yaptırımlarla karşılaşmakta? Bugüne kadar kaç yüklenici veya mühendis lisansını kaybetmiştir acaba? İnsan hayatını riske sokan hataların bedelinin ağır olması gerekir. Yaptırımlar yetersiz" dedi.