Gerçek Bedel Ödeyen Kim?

Duymayı kanıksadığınızı ve normal karşıladığınızı düşünmek istemeyerek; aralarında ayrım yapmaksızın bir an için bile olsa şehitlerimizi unutmadığımızı ve rahmetle andığımızı belirterek yazıma başlamak istiyorum.

2015-2017 yılları arasında 771 askerimiz, 352 polisimiz, 89 güvenlik korucumuz olmak üzere 1. 212 şehit verdiğimizi,

2018 yılında 141 şehit verdiğimizi,

1994 yılından günümüze kadar 6 120 askerimiz, 805 polisimiz, 1 440 güvenlik korucumuz olmak üzere toplam 8 bin 365 şehit verdiğimizi, hatırlıyor musunuz içtenlikle?

Daha iki gün önce Barış Pınarı Harekat Bölgesinde 2 askerimizi şehit verdiğimiz de yaşadığım derin acı ve üzüntünün ızdırabını hala yaşıyorken ben, sizlerin de şehit haberlerini normal karşılamadığınızdan ve karşılamayacağınızdan emin olduğum için böyle bir yazı kaleme almak istediğimi belirtmek isterim.

Ezelden ebede gittiğimiz varoluş yolunda; duymaya ve görmeye tahammül edemediğim ‘ ateş düştüğü yeri yakar’ sözündeki ateşin kıvılcımları sanki evime düşmüş de alevlenerek büyüyüp önce kor, sonra kül olmuş gibi her bir zerremde etkisini artırarak hissettiren hiçbir zaman hüznünü ve kavurucu etkisini kaybettirmeyen tek acı; ülkemin askerinin, şehit haberini almak olmuştur. Ancak bu öyle bir acıdır ki vatanımın askerinin ebediyete yolculuğunda küllerinden yeniden doğacağına olan inancımı sarsmayan Anka kuşunun hikâyesine benzer.

Çoğu inanç ve dini inanış da olduğu gibi İslamiyet’te de bütün canlılar için ölüm diye bir son inanışı olduğu gibi, ölümden sonraki varoluş inanışı da vardır. Ben de şehitlerimiz için daha görkemli ve fedakârlıklarına değecek Ankanın küllerinden yeniden doğması gibi ölümlerinin ardından sonsuz bir yaşam aralanacağına inanıyorum.

Canını vatanı için feda ederken, görevin ne olduğunu dahi tek bir an sorgulamadan ve düşünmeden ülkesinin yarar ve menfaatleri için o kahramanların vermiş olduğu mücadele ve hayatlarına paha biçilemez elbette. Ama bu ülkenin değerleri, ülke savunmasının potansiyel şehitleri ülke için fedakârlıkta bulunurken yaşamlarının iyileştirilmesi için neden tereddüt edildiğini sorgulamaktan alamıyorum kendimi. Onlar bir beklenti ve karşılık bekleyerek görev almadılar belki ama bizler, bizim için fedakârlıkta bulunan o kahramanlar için sorumluluk almalıyız artık.

Görevlerini yaparken hiç bir zaman coğrafik güvence istemediler. Maaşlarının ya da iaşelerinin düşüklüğünden yakınmadılar belki. Lüks lojmanlarda lüks yaşantıları olmasa da hiç. Her türlü beklentiden uzak en ağır eğitimlerden geçerek, en ağır yaralanmalara tahammül ederek, gerektiğinde bedenini siper etmekten çekinmeden dünyanın en büyük mutluluğu olarak ülkesini koruyabilmenin verdiği hazzı hiçbir şeye değişmeyenlerdi onlar. Rahat yatakları, televizyon keyifleri, lezzetli yemekleri, düzenli tatilleri olmasa da hiç, dünyanın tüm nimetlerini vatanının ve milletinin bütünlüğüne hiçbir zaman değişmediler. Kimisi henüz doğmamış bebeğini bir kez olsun kucağına alamadı, kimisi aylarca göremediği ana babasına son bir kez sarılamadı, kimisi de vuslata kavuşamadı. Nerede görevlendirildi iseler gittiler. Ailelerinden uzakta sıcak çatışmada bazen, bazense sorgulamadan ince bir kıyafetle -40 derece soğukta ölüme gidenlerdi onlar. Onlar sorgulamadılar ve sorgulamayacaklar elbette ama bizler neden dilsiz gibi baka kaldık yanı başımızda fedakâr kahramanların yaşadıkları zorluklara.

Savaş teknoloji ve silahlarına yatırılan milyon dolarları eleştirmek her zaman kolay gelmiştir tekdüze bir bakış açısıyla ve siyaset kaygısıyla. Ancak ülkemin fedakâr tek bir evladının yaşamının dahi paha biçilemez olduğu düşünüldüğünde uluslararası standartlarda ülkemin kahraman askerlerinin şehit haberlerini durduracak; yaşamlarını koruyucu, başka ülkelerin bütünlüğüne zarar vermek için kullanılmayacak her türlü teknolojik yatırıma 'evet' diyorum. Ve bu fedakârlığa gölge düşürecek her türlü strateji ve talimat ile keyfi uygulamaların en ağır şekilde cezalandırılmasını bu milletin bir evladı olarak Türk Milleti adına talep ediyorum. Çünkü onlar kimilerinin söylediği gibi eğitim zayiatı değildir. Onlar paralı asker değildir. Onlar bedelli asker hiç değildir. Gerektiğinde onlar ülkenin milli birlik ve beraberliğinin, vatanın bütünlüğünün sağlanmasının bedelini canıyla ödeyenimizdir. Onlar bu ülke için yaşamlarını bedelsiz feda edebilecek fedakâr kahraman Türk askeridir.

Türkiye Cumhuriyetinde bulunan yargı makamlarının vermiş oldukları her kararın başına " Türk Milleti Adına " yazılması gerekmektedir. Çünkü yargılamada veya yönetimde ülke ve vatan söz konusu olduğunda her şey “Türk Milleti Adına” vekâleten yapılmaktadır aslında. Buradaki Türk Milleti kavramı ve anlayışı anlaşılacağı üzere, etnik ayrımcılık ve kafatasçı bir anlayışı ifade etmemektedir. Bu hususun önemine atıf yapmak suretiyle ben de ülkemin kahraman asker ve şehitlerine gereken saygının ve hakların sağlanması, onların yaşamlarına zarar verecek her türlü keyfiyetin cezalandırılmasını bu milletin bir evladı olarak Türk Milleti adına talep ediyorum. Yaşamlarını vatanı için feda etmede bir an bile tereddüt etmeyen, şehitlerin emaneti vatan savunması ve geride bıraktığı ailesi için koruyucu mevzuat hükümlerinin artırılarak hayata geçirilmesi için zaman kaybetmeden gerekli adımların atılması için aziz Türk Milletinin gerekli iradeyi göstereceğine ve vekâlet edenlerin de bu duruma duyarsız kalmayacağına inanıyorum.

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

YORUMLAR
Orhan keleş
Orhan keleş - 5 yıl Önce

Konuya ilişkin eksiklikleri ve gerekli duyarlılığı göstermeye yönelik çok etkileyici bir yazı olmuş teşekkür ederiz

A.G.
A.G. - 5 yıl Önce

Teşekkür ederiz çok anlamlı ve yerinde bir yazı olmuş.