O saldırıyı 34 yıldır unutamıyor: Ölümle burun buruna geldi

HALİL İBRAHİM DEMİRBAŞ

O saldırıyı 34 yıldır unutamıyor: Ölümle burun buruna geldi

Kocaeli’de yaşayan 74 yaşındaki emekli kimya mühendisi Halil İbrahim Demirbaş, kriminal laboratuvarlarının ilk çalışanlarından biri olarak mesleki tecrübelerini ve hatıralarını kaleme aldı. Kriminal incelemenin gerektirdiği birçok olayda görev yapan Demirbaş, 34 yıl önce yaşanan terör saldırısında arkadaşının şehit olduğunu, kendisinin de yaralandığını söyleyerek, "O olayı hiçbir şekilde unutamıyorum" dedi.

Kartepe ilçesindeki Uzuntarla Mahallesi’nde ikamet eden Halil İbrahim Demirbaş, lise eğitimini Ankara Yenişehir Sağlık Koleji’nde, üniversite eğitimlerini ise Berlin Teknik Üniversitesi ile Ankara Devlet Mühendislik Mimarlık Akademisi Kimya Mühendislik Fakültesi’nde tamamladı. Yüksek lisans eğitimi sonrası 1977’de laboratuvar teknisyeni olarak çalışmaya başlayan Demirbaş, Türkiye’de kriminal laboratuvarlarının geliştirilme sürecinde Ankara Kriminal Laboratuvar Daire Başkanlığı’na bağlı Kimya Şube Müdürlüğü’nde göreve başladı.

Tecrübelerini kaleme aldı

1983’de kimya mühendisliğine adım atan Demirbaş, bu alanda çeşitli eğitimler alması için Almanya’ya da gönderildi. Patlayıcı maddelerden uyuşturucu analizlerine, zehirlenme vakalarından şüpheli ölümlere kadar kriminal incelemenin gerektirdiği birçok alanda görev yapan Demirbaş, 2001’de emekli oldu. Emekli olduktan sonra da 7 yıl iş sağlığı ve güvenliği uzmanı olarak çalışan Halil İbrahim Demirbaş, hem kimya mühendisliğini hem de vazife süreci boyunca yaşadıklarını anlatmak için kitap yazmaya karar verdi.

Halil İbrahim Demirbaş’ın "Kimyasal Sorgular (Bir Kimya Mühendisinin Sıra Dışı Gerçek Anıları)" isimli kitabında; tecrübelerinin yanı sıra uyuşturucu madde türlerinden yanıcı ve patlayıcı maddelere, olay yerindeki biyolojik materyal ve lekelerin toplanmasına kadar kriminal incelemenin tüm detaylarına yer veriliyor.

"Mesleki tecrübelerimi dile getirmek her zaman hasretimdi"

Halil İbrahim Demirbaş, yaptığı açıklamada, "17 yıl bir fiil çalıştım. 5 yıl Ankara Kriminal Laboratuvar Daire Başkanlığı’nda, 8 yıl Erzurum Polis Laboratuvar Müdürlüğünde, 5 yıl da İstanbul Emniyet Müdürlüğü Laboratuvarı bünyesinde kimya yüksek mühendisi adli kimya uzmanı olarak çalıştım. Kitap yazma işine emekli olduktan sonra başladım. Kimyayı çok sevdiğim için kitap yazmak istedim. Bir de mesleki tecrübelerimi dile getirmek her zaman hasretimdi. Bu yüzden dinlenme faslına geçtiğimde bu konuya eğilme gereği duydum" dedi.

"Kriminal laboratuvarlarında ilk çalışanlardan birisiyim"

1980’li yıllarda Türkiye’de kriminal laboratuvarlarının pek bilinmediğini anlatan Demirbaş, "Türkiye’de hayata geçirilen kriminal laboratuvarlarında ilk çalışanlardan birisiyim. O dönemlerde kriminal bilgisi hiçbir yerde yoktu. Dolayısıyla ilk laboratuvar kurulma aşamasında görevler aldık. Yurt dışında eğitimlere gittik. Bende bu eğitimler için Almanya’daki kriminal laboratuvarlarına gönderilmiştim" diye konuştu.

"O olayı hiçbir şekilde unutamıyorum"

Meslek hayatı boyunda birçok incelemede görev aldığını, bu tecrübelerini kitabında da aktardığını ifade eden Halil İbrahim Demirbaş, yıllardır unutamadığı bir hatırasını paylaştı. Erzurum’da görev yaptığı dönemde terör örgütü PKK tarafından Iğdır Adliyesi’nin yakıldığını, yangının ardından kendisinin de inceleme yapmak üzere Iğdır’a gönderildiğini söyleyen Demirbaş, "İncelemenin ardından dönüş yolunda teröristler tarafından yolumuz kesildi. Sarıkamış’a yakın bir bölgede yolumuz kesildi ve çatışmaya girdik. Benim bulunduğum aracın şoförü şehit oldu. Bende sağ kalçamdan yaralandım. O olayı hiçbir şekilde unutamıyorum. Arkamdan uzun namlulu silahlarla ateş edildiğinde mermilerin taşlara çarparak seyrettiklerini görmüştüm" şeklinde konuştu.

"Bazı insanların benzine ya da mazota yüzde 1 oranında su kattıklarını düşündüm"

Türkiye’ye kaçak yollarla sokulan benzin ve mazot gibi akaryakıt maddelerin incelemesinde görev aldığı sırada ilginç bir bilgi öğrendiğini de anlatan Demirbaş, konuşmasına şöyle devam etti:

"Irak ya da İran’dan Türkiye’ye sokulan kaçak akaryakıt olayı patlak vermişti. Valilik kanalıyla bize, ’Benzin ya da mazotun kaçak olup olmadığıyla ilgili inceleme yapabilir misiniz?’ diye soruldu. Alman laboratuvarlarının çıkardığı bir dergi vardı. Bu derginin tarihi çok eskidir. Bende dergide istasyondan çıkan bir benzinde inceleme yapıldığını okumuştum. Araştırmalarımı hızlandırdım. İzin alıp Kırıkkale’deki rafineriye gittim. Rafineri laboratuvarında 12 ASTM metoduyla benzin ve mazotun incelendiğini gördüm. Bu metoda göre bir takım kriterler benzinin kimliğini veriyordu. Rafinerideki çalışmaların ardından Erzurum’a geldim ve akaryakıt istasyonlarından numune topladık. Bu numunelerle inceleme yapmaya başladım. Bu incelemelerimde benzinin içinde yüzde 1 oranında su bulunduğunda bunun hiçbir şekilde belli olmadığını gördüm. Dolayısıyla bazı insanların benzine ya da mazota yüzde 1 oranında su kattıklarını düşündüm. İncelemelerimi derinleştirdim, bölge laboratuvarlarına dergi şeklinde kitap yazdım ve gönderdim. Ardından akaryakıtı satan rafinerilerinin ve şirketlerin kendi ürünlerinin standardını kendilerinin kontrol etmesi gerektiği düşüncesine vardım"

"Kitabımın üniversitelerde de faydası olabilir"

Son olarak Demirbaş, tüm tecrübelerini aktardığı kitabının faydalı olmasını istediğine dikkat çekerek, "Kitabımın üniversitelerde de faydası olabilir çünkü araştırma yerinde her zaman bilgi çıkar. Bu bilgiyi hem üniversite hem de sanayi kullanır. Bu kitabı yazma sebeplerim arasında bu da yer alıyor" ifadelerini kullandı.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER