Eğitim Bir Sen’den ’Eğitime Bakış 2021’ Raporu

Memur-Sen Manisa İl Temsilcisi ve Eğitim-Bir-Sen Manisa Şube Başkanı Mesut Öner, Eğitim-Bir-Sen Genel Merkezi tarafından hazırlanan Eğitime Bakış 2021: İzleme ve Değerlendirme Raporu’nu kamuoyu ile paylaştı.

Eğitim Bir Sen’den ’Eğitime Bakış 2021’ Raporu

Memur-Sen Manisa İl Temsilcisi ve Eğitim-Bir-Sen Manisa Şube Başkanı Mesut Öner, Eğitim-Bir-Sen Genel Merkezi tarafından hazırlanan Eğitime Bakış 2021: İzleme ve Değerlendirme Raporu’nu kamuoyu ile paylaştı.

Eğitime Bakış 2021: İzleme ve Değerlendirme Raporuyla, eğitim sisteminin ayrıntılı bir fotoğrafını çektiklerini dile getiren Başkan Öner, "Bir toplumun ahlakta olgunlaşmasın, adalette zirveye ulaşması, bilimde öncü olması, teknolojide yeniliklere imza atması ancak iyi planlanmış verimli bir eğitim sistemiyle mümkündür." dedi.

Ülkelerin, eğitime yapılan yatırımların ne kadar etkili ve verimli sonuçlar verdiğini görmek için politikalarını ve uygulamalarını sürekli olarak izlediklerini ve değerlendirdiklerini kaydeden Öner, sözlerini şöyle sürdürdü: "Eğitimin mevcut durumunu ortaya koymak amacıyla yayımladığımız Eğitime Bakış 2021: İzleme ve Değerlendirme Raporu ile sistematik olarak Türkiye eğitim sistemini çeşitli göstergelerle veriye dayalı olarak izledik ve değerlendirdik. Raporumuz, eğitime erişim ve katılım, eğitimin çıktıları, öğretmenler ve okul müdürleri, eğitim-öğretim ortamları ve finansman olmak üzere beş ana bölümden meydana gelmektedir. Ortaöğretim zorunlu olmasına rağmen çoğu ilde hem kızların hem erkeklerin eğitimin dışında kalması düşündürücüdür. 2020/21 eğitim-öğretim yılında yükseköğretim hariç tüm eğitim kademelerinde toplam öğrenci sayısı 18 milyon 85 bin 943 olmuştur. Genel ortaöğretime 838 bin 587, mesleki ve teknik ortaöğretime ise 652 bin 880 öğrenci yeni kayıt yaptırmıştır. 5 yaş grubunda net okullaşma oranı geçen yıla göre yüzde 16,6 puan düşmüş ve yüzde 58,5 olarak gerçekleşmiştir. 14-17 yaş grubunda ise net okullaşma oranı yüzde 90,76 olup erkeklerin okullaşma oranı (yüzde 91,01) kızların net okullaşma oranından (yüzde 90,49) biraz fazladır. Ortaöğretim kademesi zorunlu eğitim kapsamında olmasına rağmen çoğu ilde hem kızların hem erkeklerin eğitimin dışında kalması, üzerinde düşünülmesi ve yeni politikaların üretilmesi gereken bir konudur. 17 yaş için net okullaşma oranı OECD ülkeleri ortalaması yüzde 90, Türkiye’de ise yüzde 82’dir. Özel eğitim ihtiyacı olan öğrencilerin eğitime erişimlerinde son yıllarda önemli artış olmasına rağmen öğrencilerin yüzde 37’si kızdır ve bu oran son beş yıldır neredeyse aynı kalmıştır. 2020 yılında 18-21 yaş arası en az lise mezunu olanların oranı erkeklerde yüzde 65,9, kadınlarda yüzde 73,3 ve toplamda yüzde 69,5’tir. Buna ilaveten çoğu OECD ülkelerinde lise kademesi zorunlu olmamasına rağmen 25 yaş altı en az lise mezunu olma oranları bakımından yüzde 76 ile Türkiye son sıralarda yer almaktadır. 2020 yılında genel ortaöğretimde 325 bin erkek, 350 bin kız, mesleki ve teknik ortaöğretimde ise 254 bin erkek, 228 bin kız mezun olurken, ortaöğretimde toplamda mezun sayısı 1 milyon 156 bin olmuştur. Türkiye 4. sınıflarda matematik puanında 58 ülke arasından 23, fen puanında 19, 8. sınıflarda ise matematik puanında 39 ülke arasından 20 ve fen puanında 15. sırada yer almıştır. Genel olarak ifade etmek gerekirse TIMSS sonuçlarına göre Türkiye yıllar itibarıyla sürekli olarak puanlarını artırmıştır. 4. sınıf düzeyinde matematik puanının en yüksek olduğu Doğu Marmara Bölgesi ile en düşük olduğu Güneydoğu Anadolu Bölgesi arasında 88 puan, fen puanının en yüksek olduğu Doğu Marmara Bölgesi ile en düşük olduğu Güneydoğu Anadolu Bölgesi arasında ise 87 puanlık bir fark bulunmaktadır."

"Her dört öğrenciden üçü bir yükseköğretim programına yerleşememiştir"

"2017 yılından 2021 yılına kadar üniversite giriş sınavına başvuranların arasında liseden mezun daha önce yerleşmemiş aday sayısı sürekli artmış; ÖSYS’ye başvuran ve yerleşen aday sayısı arasındaki makas yıllar itibarıyla sürekli açılmış ve 2021 yılında aradaki fark bir milyon 792 bin 528’e çıkmıştır." diyen Öner, "2021 yılında ortaöğretim son sınıfta üniversite giriş sınavına başvuranların yüzde 14,5’i lisans düzeyinde, yüzde 10’u ön lisans düzeyinde ve yüzde 1,81’i açık öğretim düzeyinde bir yükseköğretim programına yerleşirken, toplamda ise her dört ortaöğretim son sınıf öğrencisinden üçü, bir yükseköğretim programına yerleşememiştir. Türkiye’nin (yüzde 32) 18-24 yaş arası ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerinin oranı OECD ülkeleri ortalamasının (yüzde 15) oldukça gerisinde kalarak Kolombiya’dan sonra son sıradadır. 2020/21 eğitim-öğretim yılında okul öncesinde 95 bin 49, ilköğretim kademesinde 635 bin 147, ortaöğretim kademesinde 382 bin 109, toplamda ise 1 milyon 112 bin 305 öğretmen görev yapmaktadır. Ayrıca kadın öğretmen oranı yüzde 59,2 olarak gerçekleşmiştir. OECD verilerine göre Türkiye 30 yaş ve altı (yüzde 18) ile 30-49 yaş arası öğretmen oranı (yüzde 67) en yüksek, 50 yaş ve üstü öğretmen oranı (yüzde 15) ise en düşük olan ülkelerin başında gelmektedir. OECD ülkelerinde ortalama olarak ortaokul yöneticilerinin çalıştıkları hafta sayısı 44, çalıştıkları gün sayısı 212 ve çalıştıkları toplam saat bin 626’dır. Bu verilere göre Türkiye’de ortaokul müdürleri 48 hafta, 236 gün ve bin 856 saat çalışmaktadır. Türkiye’nin özel harcamaları ortalaması yüzde 29 ile OECD ortalamasının oldukça üzerindedir. Türkiye’de eğitime yapılan kamu ve özel harcamalar OECD ülkeleri ortalaması ile karşılaştırıldığında oldukça farklılaşmaktadır. Kamu harcamaları bakımından OECD ülkeleri ortalaması yüzde 90 iken, Türkiye’nin kamu harcamaları ortalaması yüzde 73’tür. Özel harcamalar noktasında ise OECD ülkeleri ortalaması yüzde 10 iken, Türkiye’nin özel harcamaları ortalaması yüzde 29 ile OECD ortalamasının oldukça üzerindedir. Dahası, eğitim harcamaları arasında hane halkı harcama oranı (yüzde 14) en yüksek olan ülkeler arasındadır. Türkiye, öğrenci başına yaptığı harcama ile OECD ülkeleri arasında Meksika ve Kolombiya’dan sonra en düşük harcama yapan üçüncü ülkedir. Öğrenci başına yapılan harcama OECD ülkeleri ortalaması 10 bin 454 dolar iken, Türkiye’de bu harcama 4 bin 707 dolardır." diye konuştu.

Önerileri de anlattı

Başkan Öner hazırlanan raporda sorunların çözümü için önerilerde de bulunulduğunun altını çizerek, "14-17 yaş grubunda okullaşma oranının düşük olduğu illerde ortaöğretime erişimi artırmaya, özellikle de kız çocuklarının aleyhine olan bölgelerde eğitimin dışında kalma nedenleri araştırılmalı ve eğitime erişimleri için yeni politikalar geliştirilmelidir. Okul öncesi kademesinde net okullaşma oranı 2020 yılında düşmüştür. Ayrıca Türkiye OECD ülkeleri arasında da okul öncesinde okullaşma oranı bakımından son sıralarda yer almaktadır. Bu kapsamda, özellikle okul öncesi okullaşma oranı düşük olan bölgeler ile dezavantajlı yerleşim bölgelerine yeni okul öncesi kurumların yapılmasına öncelik verilmeli, okul öncesi eğitime erişim ve katılımın önünde bir engel olarak duran ücret alma konusuna son verilmeli, okul öncesi eğitim ücretsiz yapılmalıdır. Özel eğitim ihtiyacı olan öğrencilerin eğitime erişimlerinde son yıllarda önemli artışlar olmasına rağmen bu çocukların ortaöğretime devamına ve özelliklerine göre de mesleki eğitime yönlendirilmelerine ilişkin politikaların uygulanması veya mevcut politikaların gözden geçirilmesi gerekmektedir. Özel eğitim alan öğrencilerin yüzde 37’sini kız öğrenciler oluştururken, bu oran son beş yıldır neredeyse aynı kalmıştır. Bu noktada özel eğitim ihtiyacı olan kız çocuklarının okullaşma oranlarını artırmaya yönelik daha etkin politikalara ihtiyaç vardır. OECD ülkelerinde lise kademesi zorunlu olmamasına rağmen 25 yaş altı en az lise mezunu olma oranları bakımından yüzde 76 ile Türkiye son sıralarda yer almaktadır. Ortaöğretim kademesi zorunlu olmasına rağmen lise mezunu olma oranlarının özellikle de erkeklerin mezun olma oranının düşük olmasının nedenleri araştırılmalıdır. Kaynakların daha verimli kullanılması ve mezun olamayan veya okul terkine giden gençler için gerekli olan politika değişiklikleri yapılmalıdır. TIMSS 2019 sonuçlarına göre Türkiye yıllar itibarıyla sürekli olarak puanını artırmıştır. Fakat bölgeler arasındaki puanlar aşırı derecede farklılık göstermekte, bu da eğitimsel eşitsizliklerin varlığına işaret etmektedir. Bölgeler arasında eğitimde fırsat eşitliğini sağlayacak yapıcı politikalar geliştirilmelidir. Son beş yıllık periyotta hem genel hem de lise dengi mesleki okul mezunlarının istihdam oranları azalırken, işsizlik oranlarında artış yaşanmaktadır. Buna ilaveten Türkiye’nin (yüzde 32) 18-24 yaş arası ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerinin oranı OECD ülkeleri ortalamasının (yüzde 15) oldukça gerisinde kalarak Kolombiya’dan sonra son sıradadır. Ne eğitimde ne istihdamda olanların oranının bu denli yüksek oluşu oldukça kaygı vericidir. OECD ülkeleri ortalamasının altında kalan Türkiye’nin bu noktada önemli politikalar geliştirmesi ve uygulamaya geçirmesi gerekmektedir. OECD verilerine göre Türkiye 30 yaş ve altı ile 30-49 yaş arası öğretmen oranı en yüksek, 50 yaş ve üstü öğretmen oranı ise en düşük olan ülkelerin başında gelmektedir. Genel olarak ifade edilirse Türkiye OECD ülkeleri arasında genç öğretmen oranı en yüksek olan ülkelerden biridir. Mevcut sistem içerisinde genç öğretmenlerin deneyim kazanması ve daha verimli olabilmelerine yönelik politikalar geliştirilebilir. Türkiye’nin öğretmen ve sınıf başına düşen öğrenci sayıları OECD ortalamalarına yakındır. Ancak illere göre öğretmen başına düşen öğrenci ve sınıf mevcudu sayıları birbirinden oldukça farklılaşmakta ve sistem içerisindeki eşitsizlikler devam etmektedir. Eğitim sistemimizin kronik problemlerinden biri olan bölgesel eşitsizliğin azaltılması için dezavantajlı bölgelere öncelik verilerek okul ve derslik yapılmalıdır. Taşımalı eğitimde 1 milyon 200 bine yakın öğrenci bulunmaktadır. Öğrenciler evlerinden erken saatlerde yola çıkarak okullara ulaşmakta ve yolculukta geçen sürenin uzamasıyla çeşitli olumsuz durumlar ortaya çıkmaktadır. Öğrencilerin evlerine en yakın yerlerde eğitim almalarına yönelik tedbirler alınmalıdır. Türkiye, OECD ülkeleri ile kıyaslandığında özel harcamalar bakımından en yüksek orana sahip ülkelerden biridir. Özel harcama oranlarının bu denli yüksek olması eğitimsel eşitsizlikleri artırıcı bir fonksiyona sahip olabilmektedir. Farklı sosyo-ekonomik ailelerden gelen öğrencilerin özel eğitim harcamalarının bu denli yüksek olması eğitimsel eşitsizliklerin yeniden üretilmesine ve dezavantajlı ailelerden gelen çocukların dezavantajlarını artırmasına neden olmaktadır. Eğitimde özel ve kamu harcamaları gözden geçirilmeli ve eğitimsel eşitsizliklerin önüne geçilmesi için kamusal kaynaklar daha da artırılmalıdır. OECD ülkeleri ortalaması ile kıyaslandığında Türkiye’de öğrenci başına yapılan harcama oranı oldukça düşüktür ve OECD ülkeleri arasında Türkiye son sırada yer almaktadır. Öğrenci başına yapılan harcamalar artırılarak, OECD ülkeleri ortalamasına yükseltilmelidir." ifadelerini kullandı.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER