Mazideki Lezzetler

Malatya'yı anlattığım seride bugün mazide kalan ve iz bırakan lokantalarımızı hatırlatayım istedim.

     Altmışlı yılların tartışmasız en lüks ve günümüz restoran anlayışına uyan lokantası Kantar lokantasıydı.

    Kantar Palas oteli altındaki lokanta, geniş mekanı, beyaz gömlek ve kravatlı garsonları, Bolu Mengen'den getirilen şefleri, bu gün yeme şansınız olmayan nefis tencere yemekleri, bembeyaz masa örtüleri ve yaz günleri için bahçesiyle hala hafızalarımda olan bir lokantaydı.

    O denli temiz ve nezih bir mekandı ki bir çok insan ayakkabısını çıkarır öyle içeri girmeye çalışırdı.

     Hükümetin yan tarafında, Ziraat bankasının yukarısındaki ilk mekanında rahmetli Gazi Onel'in hizmete açtığı, tadını unutamadığım yayla çorbaları yapan, Karadeniz lokantası da şehrimizde iz bırakan esnaf lokantalarından biriydi. Daha sonra Temelli pasajı içinde, daha sonra da Soykan Parkı yanı, Kırk ambarın bitişiğinde hizmete bir süre devam etti.

      Bu arada çoğu kimsenin hafızalarından silinen, postane yanındaki Halis Aslantürk’ün çalıştırdığı lüks Ege lokantası da dönemin önemli lokantalarından biriydi. 

     Yine bu bölgede, renkli kişiliği ve davudi sesiyle hafızalardan silinmeyen, valinin hanımına yemekten sonra cebinden çıkardığı kallavi tütün tabakasını açıp: “Bi tene gaçağh saram içiy misin?” Dedikten sonra Vali Beyin hanımının apar topar lokantayı terkettiği Kulaksız Dursun’a ( Kozluklu) ait lüks bir lokanta daha vardı. (Lokantanın ismini hatırlayamadım)

     Kronolojik olarak yazmaya çalıştığım iz bırakan lokantalardan bir diğeri Malatya'nın Aşçı Rıfat ve Aşçı Mustafa diye tanıdığı Rıfat Aracı ve Mustafa Saygı'nın ortak açtıkları Turfanda pasajından girilen bodrumdaki Sinan lokantasıydı. 

      Sinan Lokantasına sabah çorbası için gelen biri iki somun ekmekle çorbayı mideye indirdikten sonra kasaya gelmiş ve büyük bir tutam kürdanı da cebine attıktan sonra Rıfat Usta’ya 100 lira uzatmış. 100 lira büyük para sabah sabah bozamamış usta. Dönüp müşteriye: “Dayı maşallah, iki ekmeği götürdün, garnını da doyurdun, gışlığh odunu da hallettin, hadi çorba da bizden olsun”

    Aşçı Rıfat ustanın elim bir cinayet olayına karışmasından sonra İstanbul'a gitmesine kadar süren ortaklık bu şekilde sona erdi.

    Rıfat usta İstanbul 'da rahmetli olana dek uzun yıllar mesleğine devam etti. 

    Aşçı Mustafa da kendinin 'Hacı baba' olarak tanınmasına sebep olacak diğer lokanta zincirlerini açmaya başladı. Oğulları ,Metin ve Zeki Saygı da baba mesleğinin tüm inceliklerini yeni mekanlarında sürdürmekteler.

    Bu arada bu iki ustanın da Malatya'da kağıt kebabının mucidi İbrahim babanın çırağı olduğunu belirtelim.

     İz bırakan lokantalardan diğer ikisi; Postane karşısındaki Bahçeli Emniyet lokantası ve eski  Belediye arkasındaki İlhan Çuhacının yerinde hizmet veren Emniyet lokantasıydı.

     1942 de kunduracı pazarında Hüseyin Pişkinöz'ün açtığı küçük Emniyet lokantasının devamı olan Bahçeli Emniyet lokantasını oğlu Kemal Pişkinöz 1970 yılında açmıştır.

     Yeni Emniyet lokantası olarak bilinen lokantanın en renkli siması bence, lokantanın emektarı 'Onbaşı' idi. Onbaşıyı kasada otururken, gözünde gözlüğüyle, sürekli önündeki hesapları incelerken ve girene de çıkana da kafasını kaldırmadan "Büyrüüün" demesiyle  hatırlıyorum. Ayrıca sonraları lokantanın ortaklarından olacak olan garson Cemal de unutulmayacak bir kişilikti.

     Emniyet lokantası Kemal Pişkinözün ölümünden sonra, Altın Yunus tesisleri adıyla hizmete devam etmektedir.

      Eski Emniyet diye bilinen diğer lokanta da, esnaflığın zirvesindeki, adını çok kimsenin bilmediği ve ihtiyaç da duymadığı "Hacı Baba"nın çalıştırdığı lokantaydı .

     'Adıyamanlı, Bahattin, Hasan, İhsan' gibi unutulmaz garsonların hizmet ettiği, her türlü yemek yiyebileceğimiz, paramız olmasa dahi 'eyvallah' deyip çıkabildiğimiz ender güzellikteki lokantalarımızdan biriydi.

      Ailece, akşam yemeği yeme kültürünü şehrimize getiren rahmetli Sedat Dirican’ı ve Karakavakda Halit Ziya Özkan'ın benzinliğinin arkasında açtığı Petrol ofisi  veya “İncenin yeri” ismiyle hatırlanan tesisi ve daha sonraki yollarda Pınarbaşı'ndaki tesislerini anmamak insafsızlık olur.

      Özellikle Sedat abinin kendi elleriyle yaptığı enfes domatesli kebapları ve geleli kebaplarını hala özlüyorum. 

      Kışla caddesinde bulunan, Adıyamanlı Hacı ve ortağı Mehmet Ali Yalçın’ın lokantasını ve Şişko İsmet’in çalıştırdığı Cihan Lokantasını da anmadan geçmeyelim.

     Seksenli yılların sonunda hizmete giren sevgili dostlarım Hasan Öztürk, Nevzat Hanlıoğlu ve Sadık Çakıl'ın Melita restoran da döneminin ve bölgenin  en lüks restoranıydı.

       Bugün değişik tarzda hizmet veren  mekan eski tarzını bizlere aratmaktadır.

       Malatya'da uzun süre hizmet veren, insanlarda bir iz bırakan günümüz lokanta anlayışına uygun mekanları yazmaya çalıştım .

      Kebapçı, tavacı türündeki daha küçük evsaftaki mekanları ayrı kategoride yazmayı düşünüyorum.

      Unuttuklarım varsa affola 

      Bugün Mekanları andık sizlere de hatırlattık...

      Benim favorim yine eskiler yine eski lokantalar...

      Ben buralar da biber dolmadan, yumurtalı ıspanağa, bezelyeden bamyaya  her türlü tencere yemeği yiyebiliyordum...

      Şimdi ...???

       Selam olsun Malatya’mın güzel insanlarına ...

KEBAP VE DÖNERCİLER HAFTAYA...

YORUM EKLE