İnsan hep daha fazlasını ister, bu nedenle tüm arzuları yerine gelse dahi hep bir boşluk içinde olacak ve tüm çabaları da denizin ortasında susuzluğu deniz suyu içerek gidermeye çalışmak gibi faydasız olacaktır. Bu noktada asıl maksadın servet, şöhret, itibar, kariyer gibi geçici nitelikteki istekler olmadığının farkına varır. Nefsani istekler ilkel insanın da, modern insanın da en büyük tuzağı olmuştur aslında. Yaşamımızda en büyük sorunlarımız, aklımızı en çok meşgul eden şeyler bitmek bilmeyen isteklerimizden kaynaklanmıyor mu? Daha iyi bir bilgisayar, daha iyi bir telefon, daha lüks bir ev, araba… Sonu gelmeyen istekler…
Yaşam boyunca ihtiyacımız bile olmayan, aldıktan sonra çoğunu kullanmadığımız her şey bizi boynumuzdan zincirlerle, ayaklarımızdan prangalarla peşinden sürükleyip bir oyana bir bu yana savurup durdu. İçimizdeki manevi boşluğu kendimizi mutlu ederek doldurabileceğimizi sandık. Ama ne içimizdeki boşluğu doldurabildi elimizdeki telefon, ne de kalıcı bir mutluluk vermeye yetti ayakkabımızın markası. Aradığımız şeyin insanların beğenisini kazanmak olduğunu sandık; oysaki mutlu olmanın yolunun mutlu etmekten geçtiğini pek kavrayamadık. Para kazanmanın, insan kazanmaktan daha önemli olduğu telkinleriyle zihinlerimiz meşgul edilirken, gerçeklere değil, yoğun mesaili günlere uyandık. Güzel bir dost sohbetinin veremeyeceği tadı, öğle molalarında koşa koşa gittiğimiz zincir mağazanın lezzetli kahvesinin yudumlarında yalnızlığımızla aradık. Kahvemizi bitirdik; ama yalnızlığımızı bitiremedik. O boşluk bir türlü dolmadı, nefsimizin bencil duygularını doyurmaya çalıştığımız sürece de o boşluk asla dolmayacak.
“Nefstir seni yolda koyan, yolda kalır nefse uyan.” diyen Yunus Emre, sade ama bir o kadar da derin anlamlar içeren bu cümle ile nefsin kişiye verdiği zararları ifade etmiştir. İnancı her ne olursa olsun, nefis her insanda vardır ve nefsin her arzusuna uyan insan daima zarara uğramıştır. Ego, hırs, açgözlülük, bencillik, kıskançlık, gurur, kibir gibi önce kişiye sonra başkalarına zarar veren birçok duygunun altında nefis yatmaktadır. Bu duyguların esiri olmak zamanla insan ilişkilerinin bozulmasına da neden olur ve kişiyi zamanla yalnızlaştırır. Marifet, nefsi silmek değil, bilmektir diyen Hacı Bektaş-i Veli, nefsin isteklerini kontrol altına alabilmenin önemini belirtmiştir. Dolayısıyla mutlu olmak isteyen insan, bu mutluluğu yalnız kendi isteklerini karşılayarak değil, başkalarını mutlu ederek yakalayabileceğinin farkında olmalı. Bir yaşlıya yardım etmek, bir çocuğu sevindirmek ya da bir düşküne el uzatmak… Gergin olduğunuz bir iş arkadaşınıza samimi bir gülümseme ile günaydın diyebilmek, bir sokak hayvanına su vermek, bir karıncayı ezmemek… Küçümsenmeyen her iyilik, büyük mutlulukların anahtarıdır.
Aslında mutluluk içimizde değil, dışımızdaki her yerde.
Psikolog:Ali Eren Yıldız