Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türk Dünyası Entegrasyonu İçindeki Yeri ve Önemi Konulu Panel’de gerçekleştirdiği konuşmasında, "Kıbrıs meselesi, Türkiye Yüzyılı’nda çözümsüz kalmayacaktır. Türkiye Yüzyılı, aynı zamanda KKTC Yüzyılı’dır, Türk dünyasının yüzyılıdır" dedi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, KKTC temaslarını sürdürüyor. Yılmaz, Lefkoşa’da düzenlenen “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türk Dünyası Entegrasyonu İçindeki Yeri ve Önemi” Konulu Panel Programı’nda konuşma gerçekleştirdi. Konuşmasına KKTC’de bulunmaktan memnuniyet duyduğunu ifade ederek başkan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, “Türk dünyasının ayrılmaz bir parçası olan Kıbrıs Türkü’nün ambargoları aşması için her platformda gayret gösteren Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın en kalbi selamlarını ve başarı dileklerini iletiyorum” dedi.
“Türkiye ve bağımsızlıklarının 30. yılını kutlayan Türk Devletleri’ni aynı çatı altında toplayan Türk Devletleri Teşkilatı, Türk Dünyası’nda iş birliğini güçlendirmektedir” diyen Yılmaz, “Türk Dünyası 2040 Vizyon Belgesi, daha önce ortak dil ve kültür unsurları üzerinden şekillenen Teşkilat faaliyetlerini, siyasi ve ekonomik boyuta taşıması noktasında önemli bir kilometre taşı olmuştur. Böylece Türk cumhuriyetleri arasında temaslar artmış, bölgesel ve küresel sorunlarla ilgili ortak tutum ve duruş geliştirilmeye başlanmıştır. Gaspıralı’nın, ‘Dilde, fikirde, işte birlik’ şiarını yaşatan Teşkilat, yaklaşık 170 milyonluk nüfusu kapsayan potansiyeliyle dünya jeopolitiğinde yükselen bir güce dönüşmüştür. Türk Medeniyeti için Yeni Dönem: Ortak Kalkınma ve Refaha Doğru temasıyla geçtiğimiz yıl Semerkand’da gerçekleşen son zirvede pek çok tarihi karara imza atılmıştır” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
“Geçmişi ve geleceğiyle Türk dünyasının bir parçası olan KKTC, anayasal adıyla, Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üye olmuştur. Macaristan’ın gözlemci üyelik statüsünden sonra KKTC’nin de aile meclisimiz olarak gördüğümüz teşkilatta bayrağını dalgalandırması bir milat olmuştur. Kuzey Kıbrıs’a yarım asırdır uygulanan akıl ve vicdan sınırlarını zorlayan ambargo ve kısıtlamalara karşı Türk Devletleri Teşkilatı, kardeşliğin gücünü ortaya koymuşlar. Aynı zamanda insani değerlerin de güçlü bir şekelde yansıtılmasına vesile olmuştur. Mücadele burada bitmedi; aksine yeni başlıyor. Şimdi KKTC’yi ticaretiyle, turizmiyle, eğitim imkanları ve kültürel zenginlikleri gibi potansiyeliyle Türk Dünyasına entegre etmenin yollarını geliştirmeliyiz.”
"BM Barış Gücü, konu KKTC toprakları içerisindeki Pile-Yiğitler yolu olunca adil olmayan bir tutum takınmıştır"
Yılmaz, “Kıbrıs Türklerinin maruz kaldığı dışlanmışlık, ötekileştirme ve haksızlık ortadan kaldırılmadan adada ve Doğu Akdeniz’de kalıcı barış ve istikrarın sağlanmasının mümkün olmadığını biliyoruz. Kıbrıs meselesi, Rumların Kıbrıs Türklerini 1960’ta kurulan ortaklık devletinden dışlayarak, devleti gasp etmeye çalışmalarıyla 1963 yılından bu yana, uluslararası toplumun gündemindedir. Yarım asrı aşan bu süreçte Kıbrıs Türk halkı çözümden ve uzlaşıdan yana olmuş; iyi niyetle ve kararlılıkla müzakere sürecine sahip çıkmıştır. Rumların bozduğu ortaklığı yeniden tesis edebilmek için her zaman yapıcı bir yaklaşım sergilemiştir. Kıbrıs’ta kalıcı çözümün ancak ve ancak Ada’daki gerçekler üzerine inşa edilmesi gereklidir. Ada’daki gerçeklerden kopuk olmanın ne denli problemli olabileceğini, 18 Ağustos tarihinde insani bir proje olan Pile-Yiğitler yolunun inşaatına fiziki müdahalede bulunan BM Barış Gücü’nün tavrında net olarak gördük. Geçmişte Rumlar tarafından Türk arazileri istimlak edilmek suretiyle inşa edilen Larnaka-Dikelya-Ayia Napa ile Pile-Voroklini yol yapımlarına izin veren BM Barış Gücü, konu KKTC toprakları içerisindeki Pile-Yiğitler yolu olunca adil olmayan bir tutum takınmıştır. Bu yaklaşım sürdürülebilir değildir. KKTC Devleti’nin uluslararası platformlarda her türlü hak arama girişimini destekliyoruz. Bu insani projeye engel olanları tavırlarından vazgeçmeye, adada yaşayan insanlara eşit gözle ve eşit mesafede yaklaşmaya davet ediyoruz. Yeni bir müzakere sürecinin başlayabilmesi için Kıbrıs Türklerinin özden gelen hakları olan egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsünün teyit edilmesi gereklidir. Cumhurbaşkanı Sayın Tatar’ın ortaya koyduğu bu vizyona desteğimiz tamdır” açıklamasını yaptı.
“Türkiye Yüzyılı, aynı zamanda KKTC Yüzyılı’dır”
Anavatan Türkiye’nin her daim KKTC’nin yanında duracağını, adil ve kalıcı bir çözüm için garantör ülke olarak elinden geleni yapacağını sözlerine ekleyen Yılmaz, “Kıbrıs meselesi, Türkiye Yüzyılı’nda çözümsüz kalmayacaktır. Türkiye Yüzyılı, aynı zamanda KKTC Yüzyılı’dır, Türk dünyasının yüzyılıdır. Bu çalışmalar sürerken, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin her açıdan kendi ayakları üzerinde durabilen, uluslararası toplumun saygın bir üyesi haline getirilmesi Türkiye’nin öncelikleri arasındadır. Kıbrıs Türk halkının dünyayla bütünleşmesi önündeki engellerin kaldırılması uluslararası toplum için de hem siyasi hem ahlaki bir yükümlülüktür. Sayın Cumhurbaşkanımız BM’nin 77. Genel Kuruluna hitabında, Ada’da iki ayrı halk, iki ayrı devlet bulunduğuna ve çözümün anahtarının Kıbrıs Türk halkının egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü haklarının tescil edilmesi olduğuna işaretle, uluslararası topluma bir an önce KKTC’nin tanınması çağrısı yapmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımız, seçim zaferinin ardından gerçekleştirdiği ilk KKTC ziyaretinde ve 20 Temmuz tarihinde Barış ve Özgürlük Bayramı vesilesiyle KKTC’yi ziyaretinde KKTC’nin tanınması çağrısını güçlü şekilde yinelemiştir. KKTC’nin, özellikle Türk Dünyası’nın ayrılmaz bir parçası olduğunun bilinciyle; Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üyeliğinin ardından KKTC Cumhuriyet Meclisi’nin TÜRKPA’da gözlemci statü elde etmesi bu doğrultuda önemlidir. Kuzey Kıbrıs’ın Türk Dünyası ile siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel iletişimde olması, istenilen ve özlenen bir durumdur. Ortak kalkınma ve bölgesel istikrar için uluslararası siyaset, dengeler ve çıkarlardan önce akrabalık, soydaşlık ve samimi ilişkiler gelir” açıklamasını yaptı.
Yılmaz açıklamasını şu şekilde sürdürdü:
“Diğer bir önceliğimiz, İpek yolunun ana ekseninde yer alan ve yüzyıllar boyunca ticaret yapılan bu coğrafyada ticaret akışını yeniden canlandırılmasıdır. Yeni ortaklıklar kurmak, karşılıklı işbirliğini geliştirmek ve fırsatları hızla somut projelere dönüştürmek iş insanlarımıza düşmektedir. Devletin görevi çatıyı sağlam kurmak, ortamı hazırlamak. Ama esas işi yapacak olan iş dünyasıdır, akademi dünyasıdır, meclislerdir. Bizler de iş dünyamızın ikili ticaret ve yatırımlarında karşılaştıkları zorlukları aşacak iradeye ve muhataplarımızla çözüm üretecek güçlü bağlara sahibiz. Türk dünyasında bütünleşmenin lokomotifi ekonomi, ticaret, ulaştırma ve enerji alanlarında KKTC için fırsatlar olduğunu değerlendiriyoruz. Kalkınma projelerinden, ulaştırma ve lojistik zincirlerine, altyapı projelerinden, tarım ve turizm alanlarındaki yatırımlara ve yenilenebilir enerji çalışmalarına kadar destek sağlanması planlanan TDT Türk Yatırım Fonu, Kuzey Kıbrıs’ta meyvelerini vermelidir. Uluslararası yatırımcılar için Kuzey Kıbrıs’ta yatırım iklimini iyileştirmek ve girişimciliğin önünü açmak için Türkiye olarak yapısal reformlar ve gerekli altyapı için KKTC’ye destek sağlıyoruz.”