Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "CHP’nin azıcık ar, haya duygusu varsa bu iddialardan temizlenmeden milletin karşısına çıkmaması lazım. Gün geçmiyor ki tecavüz olayı duymayalım, gün geçmiyor ki hırsızlık olayı duymayalım, gün geçmiyor ki tacizci olayı duymayalım" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında konuştu. TBMM Genel Kurulunda geçtiğimiz hafta kabul edilen 2021 yılı bütçesinin hayırlı olması temennisinde bulunan Erdoğan, bütçe görüşmelerinin meclisin en temek görevleri arasında yer aldığını bildirdi. Erdoğan, "Mecliste bütçenin kabul edilmesiyle birlikte iktidar ve muhalefetiyle tüm meclisin, tüm ülkenin, tüm milletin bütçesi haline gelmiştir. Demokrasiler, iktidarla birlikte muhalefetin de varlığıyla anlam kazanır. Böylesine önemli bir sürecin meclisin tamamının yoğun mesaisinin ardından nihayete ermiş olması ülkemizdeki demokrasinin işleyişinin en önemli göstergelerindendir. Bütçemize katkı sunan tüm milletvekillerine istisnasız teşekkür ediyorum. Bu bütçe 83 milyon vatandaşımızın her birine hizmet edeceği, her insanımızın hayatına dokunacak, her bireyin geleceğinin inşasına katkı sağlayacak bir belgedir. Her bütçe önemlidir ama bu yıl korona virüs salgınının etkisini sürdürdüğü dönemde hazırlanıp yürürlüğe girecek olması sebebiyle 2021 bütçesi ayrı bir ehemmiyete sahiptir. Amacımız bir yandan salgının olumsuz etkilerini azaltmak, diğer yandan ülkemizi hedeflerine doğru adım adım yaklaştırmaktır" dedi.
"Fikri olan fikrini söyler, fikri olmayan ise yalanla, hakaretle kendini göstermeye çalışır"
Böylesine kritik dönemde bütçe üzerindeki tartışmaların daha yoğun ve kapsamlı olmasının gayet tabii olduğunu bildiren Erdoğan, "Önemli olan bu tartışmaların ahlaki, yapıcı bir zeminde yürümesidir. Hakaretten, iftiradan, yalandan, çarpıtmaktan uzak her eleştiriye katılmasak da saygımız var. Bütçe görüşmelerinde saygı çerçevesinde pek çok görüş ifade edilmiş, seviyeli değerlendirmeler ortaya konmuştur. Fikri olan fikrini söyler. Fikri olmayan ise yalanla, hakaretle kendini göstermeye çalışır. Bütçe görüşmeleri sırasında bu yönteme başvuranların olduğunu üzüntü ile gördük. Bu yıl 747. vuslat yıldönümüne ulaştığımız Mevlana Hazretleri’nin dediği gibi ‘Testinin içinde ne varsa dışına o sızar.’ Şahsımıza, partimize, grubumuza, hükümetimize ahlak ve nezaket sınırlarını aşarak yaptıkları içlerindeki kini, nefreti, cürufu dışarı yansıtmaktan ibarettir. Bu durumun takdirini ekranları başında izleyen tüm milletimize bırakıyoruz. Bunların üslupları kişiliklerinin yansımasıdır" diye konuştu.
"Üzüldüğümüz husus ülkemizde vizyonel politika ortaya koyan, program ve proje üreten, halkın kafasını karıştırmaya değil, gönlünü kazanmaya çalışan bir muhalefet anlayışının eksiklidir" diyen Erdoğan, "Çamur at tutmasa da izi kalır, bu mantıkla her gün yalan söyleyebilen, yalanı ortaya çıktığında hiç utanıp sıkılmayan, bir sonraki yalana geçen, bazen dönüp eski yalanları yeniden tekrarlayan bu zihniyetle hiçbir yere varamayız. Bizimle projede vizyonda yarışamayanların işi, kendi aralarında hareket, iftira yalan yarışına çevirmeleri ülkemiz adına bir kayıptır. Bu yalanları milletin gözünün içine baka baka kendilerinden emin bir şekilde söylüyorlar. Bir doğrunun yanına 9 yalan katarak çizdikleri resme herkesin inanmasını bekliyorlar. Kendilerine itibar etmeyen çiftçi, öğretmen, yargı mensupları, polis, asker kim varsa herkese hakaret etmekten çekinmiyorlar. Sanıyorum bunlar hala kendilerini herkesi karşılarında hizaya diktikleri tek parti döneminde sanıyorlar. Öğretmen CHP’li ise makbul, değilse kötü, çiftçi CHP’ye oy veriyorsa iyi vermiyorsa cahil. Yargı mensubu CHP’nin istediği gibi davranıyorsa saygıdeğer, kendi vicdanına göre hareket ediyorsa değilse militan. Polis CHP arzusu istikametinde hareket ediyorsa aferin, kanuna ve amirlerinin emirlerine göre davranıyorsa zorba. Bu listeyi her meslek grubu, her fert için uzatmak mümkün" ifadelerini kullandı.
"Sanıyorum ki bu zata Türkiye’nin 70 yıldır demokrasiyle yönetildiğini sık sık hatırlatmak gerekiyor"
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştiren Erdoğan, "Sanıyorum ki bu zata Türkiye’nin 70 yıldır demokrasiyle yönetildiğini sık sık hatırlatmak gerekiyor. Demokraside asıl olanın sağa sola tehditler yağdırmak değil, ülkeye, millete hizmet etmek olduğunu da bu hatırlatmanın üzerine ekleyelim. Hiç kimsenin CHP’nin keyfine göre hareket etme mecburiyeti yoktur. Hepsini bir kenara bıraktık hiç değilse bu toplumu millet yapan hasletlerin başında gelen dayanışma, paylaşma ruhuna saygı gösterseler ona da razıyız. Allah rızası için yapmak nedir? Milletin gönlünü kazanmak nedir, bunları bilmeyenler salgın döneminde yapılan hayırlı işleri lekelemek için canhıraş bir çaba içerisindeler. 2023 hedeflerimizin karşısına çok daha iddialı hedeflerle, 2053 vizyonumuzun karşısına çok daha geniş vizyonlarla, 2071 hedeflerimizin karşısına çok daha büyük hayallerle çıkan bir muhalefet görmek istiyoruz. Kendi hayalini kurmak yerine başkalarının hayalinde figüran olmak bizim asla takdir edeceğimiz bir siyaset tarzı değildir" şeklinde konuştu.
"CHP’nin azıcık ar, haya duygusu varsa bu iddialardan temizlenmeden milletin karşısına çıkmaması lazım"
Kemal Kılıçdaroğlu’nun tutumunu eleştiren Erdoğan, "Kendi partilerinin içini bir ur gibi sardığı anlaşılan hırsızlık, taciz, tecavüz vakalarına karşı erdemli bir duruş sergilemek yerine yalan ve iftira çıtasını yükselterek gündem saptırmaya çalışmak beyhudedir. CHP’nin azıcık ar, haya duygusu varsa bu iddialardan temizlenmeden milletin karşısına çıkmaması lazım. Gün geçmiyor ki tecavüz olayı duymayalım, gün geçmiyor ki hırsızlık olayı duymayalım, gün geçmiyor ki tacizci olayı duymayalım. Utanmadan sıkılmadan diyor ki; bizim başkanlarımız şöyle temizdir böyle başarılıdır. Şu anda adliye adliye dolaşıyorlar. Bunun neresi temiz. Çık açık net kendini bir check et. Ciddi manada bir chech-up’tan geçmesi lazım. Hem ruhsal hem fiziki olarak. Milletimiz daha muhalefette iken böyle derin ahlaki zafiyetler içine düşenlerin iktidarı ele geçirirse neler yapabileceğini geçmişteki örneklerden biliyor. Dün söylediklerini bugün inkar edenlere ne desek boş. Milletimize olan saygımızdan dolayı ifade etmek zorundayız. Bu zihniyetin faşizan uygulamalarını hırsızlıktan, tecavüze kadar tüm çarpıklıklarını bıkmadan, usanmadan yüzlerine söylemeyi sürdüreceğiz. Ne kadar bağırırlarsa bağırsınlar tepeden tırnağa her yerlerini saran tecavüz, taciz, hırsızlık rezilliğinin hesabını vermeden kurtulamayacaklar. Uyuşturucu kaçakçılarına, organ mafyasına bunlara verdi. Ne demek biliyor musunuz; uyuşturucu satıcılığı yapabilirsiniz, organ mafyası olarak örgütler kurabilirsiniz diyorlar. Bu ne sapkınlıktır. İstikametini tamamen şaşırmış. O zaman gel şöyle bir uyuşturucu örgütü kur. Bir de uyuşturucu örgütü dışında organ mafyası da kur. Hiç olmazsa devlet senden gelir elde etsin. Başka bir işe yaramıyorsun. Vergi konusunda maliyeden belli bir tecrübesi var. Bu adımı atarsa belki bir işe yarar" dedi.
Erdoğan konuşmasını söyle sürdürdü:
"Siyaset bu değildir. Siyaseti öğrenmesi için bu söylediklerini ispat etmesi gerekir. Mesele sadece bunlardan ibaret değil. CHP zihniyetinin asıl gayesini anlamak için son günlerdeki kimi uygulamalara bakmak lazım. Kendilerini ülkenin ve milletin değerleriyle barışmış göstermek için kırk takla atanların buldukları her fırsatta nasıl tek parti faşizmine döndüklerini bu örneklerle açıkça görmek mümkün. Bu zihniyet geçtiğimiz günlerde Mevlana’nın vuslat yıl dönümü töreni kılıfı altında asırların birikimi olan bir geleneği yerle yeksan etmeye kalktı. Miletlimizin uzun mücadeleler sonucunda yıktığı Kur’an’ı Kerim’i ve ezanı Türkçe okutmak benzeri bir garabet Mevlevi mukabelesi adı altında İstanbul’da sahnelendi. ’Allahhüekber’ demekten, ’Lâ ilâhe illallah’ demekten, ’Sadakallahulazim’ demekten imtina eden zihniyetin 70 yıl sonra yeniden hortladığına şahit oluyoruz. Asıl zihniyetin Ayasofya’nın ibadete açılmasından Büyük Çamlıca Camii gibi abide eserlerin, Melike Hatun Camii gibi abide eserlerin ülkemize kazandırılmasından duyduğu rahatsızlığı unutuyor değiliz. Aradan geçen bunca zamana rağmen demokrasiyi hala hazmedememiş olanların tek parti faşizminin özlemiyle yanıp tutuştukları anlaşılıyor. Biz milli iradeyi güçlendirdikçe bu özlemin emareleri ortaya saçılmaya başladı. Buradaki asıl mesele naatin ve duaların nasıl okunduğundan ziyade niçin bu yola başvurulduğudur. Gerçekten inanıyorsanız dininizin temel kaynaklarındaki hüküm ve usuller açıkça ortadadır. Buna göre inancınızı, ibadetinizi, zikrinizi yaşar, yaşatırsınız. İnanmıyorsanız böylesine hassas bir konuda inanç sahiplerini rencide edecek yollara başvurma hakkınızın olmadığını bileceksiniz."
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği Şeb-i Arus töreninde Kur’an-ı Kerim ve Naat-ı Şerif’in Türkçe okunmasına tepki gösteren Erdoğan, "Altını çizerek tekrar ifade etmekte fayda olduğunu ifade etmek istiyorum. Biz hayatımız boyunca kimsenin kökeni, inancıyla, meşrebiyle, kültürüyle, hayat biçimiyle uğraşmadık, uğraşmayız. Ancak kimsenin inancımıza, kültürümüze, meşrebimize el ve dil uzatmasına müsaade etmeyiz. Tasavvufta çok önemli bir kaide var. Dergaha girerken bazı yerlerde görürsünüz. ‘Edeb ya hu ‘der. El, dil, bel buna dikkat edeceksin. Buna dikkat etmediğin zaman rezili rüsva olursun. Bunların akıbeti budur. Kur’an-ı Kerim’e inanıyorsanız, ona gereken hürmeti göstermek mecburiyetindesiniz. Eyüp Sultan Camii’nde seçim öncesi kalkıp bir mihrabiye yerine Kur’an-ı Kerim‘i önüne açıp orada Yasin-i Şerif’ten belli bir bölümü aslına uygun olarak okumak sana bir şey getirmez. Onu da Türkçe okumadın neden, Türkçe okusaydın. Bak bakalım millet sana ne değer veriyor. Her şey istismar, her şey istismar. Hazreti Mevlana’nın ya da bir başka mürşidin izinden gidiyorsanız bu yolun geleneklerine saygı göstermek mecburiyetindesiniz. Aynı durum diğer inanç sahipleri için de geçerli. Müslümanlar için Kur’an-ı Kerim’in nasıl kıraat edileceğine, ezanın nasıl okunacağına, ibadetin nasıl yapılacağına bırakın o inancın temel kaynaklarından beslenen alimleri karar versin. Siz anlamazsınız bu işten. Kaldı ki bu ülkenin Din İşleri Yüksek Kurulu var. Oraya sorun. Diyanet teşkilatına sorun. Dert başka dert, bu ülkenin değerleriyle oynamak. Milletin böyle bir talebi yokken, kimi zaman ideolojik, kimi zaman turistik ve ticari hesaplarla dini sembollerimize sataşılmasını art niyetli buluyoruz. CHP’nin planlarında 1940’ların faşist uygulamalarına bir geri dönüş varsa bunun yanlış olduğunu söylüyoruz. Korkarız bu işin sonu bir tarihçi yazarımızın isabetle söylediği gibi İstiklal Mahkemelerini yeniden kurma teşebbüsüne kadar varır. Bu kafa her fırsatta AK Parti mensuplarını yargılamaktan, şirketlere ve gazetelere el koymaya kadar İstiklal Mahkemesi icraatı olabilecek pek çok zırvayı açıkça dile getirmekten kaçınmıyor. Bu çarpık hesap bizden önce milletten döner. Demokrasiyi, hukuk devletini, milli iradenin üstünlüğünü maziden atiye kurduğumuz köprü ile inşa etmekte olduğumuz büyük ve güçlü Türkiye gayretini zehirleme gayretleri beyhudedir. Ülkemizi geriye değil ileriye götürecek her hizmetin başımızın üstünde yeri vardır. Milletimizin değerlerine, tarihine yönelik hiçbir terbiyesizliği, saldırıyı hoş görmeyiz" şeklinde konuştu.