Sivas Cumhuriyet Üniversitesi (SCÜ) Tıp Fakültesi Dekanı Prof.Dr. İlhan Çetin, kene ısırması ile ortaya çıkan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi virüsünün Covid-19’dan daha öldürücü olduğunu belirtip, bu yıl Türkiye’de görülen 490 vakadan 16’sının hayatını kaybettiğini söyledi.
Çetin, İhlas Haber Ajansı’na yaptığı açıklamada bu yıl kene ısırması sonucu ortaya çıkan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) vakalarında önceki yıla oranla 5 kat artış gözlendiğini hatırlatıp, “Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesine şuana kadar gelen Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastamızın sayısı 106 civarında. Bu hastalarımızdan maalesef 5 tanesini kaybettik. Diğer hastalarımız ciddi manada iyileşmektedir. Şuanda servisimizde yatan toplam hasta sayımız 11’e kadar düştü. Bizim Tıp Fakültemizde ölüm oranı yüzde 3-4’ lerde. Aslında bu hastalığın Dünyada ki ölüm oranı yüzde 30’lara kadar çıkmakta. Türkiye de en iyi tedavi edilen yer olarak ta bizim üniversite hastanemiz bilinmektedir” dedi.
Kene’leri sağlık kuruluşlarında çıkartın
Çetin, vaka sayısını azaltmak için kene ısırmasını engellemenin şart olduğunu, yapışan kenelerin ise sağlık kuruluşlarında çıkartılması gerektiğini belirtip, “Bu noktada KKKA vaka sayılarını azaltmanın en büyük yollarından bir tanesi vücuda kene yapışması ve kenenin insanı ısırmasını engellemektir. Bunun için bizler beyaz elbise giyecek olursak vücudumuzda bir kenenin gezindiğini veyahut elbiselerimiz üzerinde gezindiğini çok daha çabuk bulabiliyoruz. İkincisi de eğer masa örtümüz veya yerde bir takım aktiviteler yapıyorsak örtülerimiz beyaz olunca o bölgede kene olup olmadığını da biz o nokta da hissetmiş oluyoruz. Eğer tabiatta bir şekilde bir etkinlik yapıyorsak, pantolon paçalarımızı çoraplarımızın içine koymamızda çok ciddi manada bir engelleyici tedbirdir. Arkasından da yine bütün bunlara rağmen de eve geldiğimizde tabiattaki bir etkinlikten sonra mutlaka vücutta bir kene kontrolü yapmakta fayda vardır. Eğer vücudumuzu kene ısırmış ise bunu mümkün olduğu kadar sağlık kuruluşlarında çıkarttırmakta fayda var. Çünkü bunu mümkünse tek defada örselemeden kusturmadan yaptırmamız gerekir diye düşünüyorum. Patlatmak suretiyle öldürmek kenenin taşımış olduğu virüslerin vücuda verilmesi konusunda en önemli etkenlerden bir tanesi. Bundan mutlaka kaçınmamız lazım. Bazen sigara basmak, ateş tutmak gibi keneleri çok rahatsız edici uygulamalar kusmalarına neden olur. Kenenin kusmasından kaynaklı KKKA virüsünün vücuda girmesine ve hastalığın meydana çıkmasına sebebiyet verilmektedir. Biz onun için diyoruz ki mutlaka kene rahatsız edilmemelidir. Mümkünse bir sağlık kuruluşunda çıkarılmalıdır. Eğer öyle bir imkan yok ise tek bir defa da cımbızla başından tutmak suretiyle bir defada çıkarılmaya çalışılmalıdır. Çıkarılmış olsa dahi mutlaka bir sağlık kuruluşuna giderek bir kan testi yapılmalıdır.” dedi.
Covid-19’dan daha ölümcül
Çetin, KKKA’nın Covid-19’dan daha ölümcül olduğunu ifade edip, “Özellikle Türkiye de bugün itibarı ile yaklaşık 490 KKKA vakamız var. Bunlardan 16 kişiyi kaybettik. Yani öldürücülük oranı bizim Covid-19’dan iki-üç kat daha fazla. Bizim ülkemizde ölüm oranı düşük olsa da bazı ülkelerde yüzde 30-40’lara kadar ölüm oranlarının yüksek olduğunu biliyoruz.
Kan yoluyla bulaşıyor
Çetin, KKKA virüsünün insanlardan insanlara kan yolu ile bulaşabileceğine dikkat çekip, “Genelde insandan insana kan yoluyla bulaşabilir. Yani KKKA hastalığını geçirmekte olan bir insanın kanı başka bir insanın vücuduna girecek olursa o insanda bu hastalık olabilir. Vücuttan çıkartılan keneye kesinlikle çıplak elle dokunmamak gerekir. Kenenin temasa neden olmayacak şekilde tıbbı bir kap içerisinde muhafaza edilmesi gerekir” dedi.
Belirtileri nelerdir
Çekin, KKKA belirtilerini ise şu şekilde sıraladı, “KKKA belirtileri arasında; yorgunluk, ateş yükselmesi, baş ağrısı yer almaktadır. Normalde 3-7 gün arasında kuluçka süresi vardır ve ondan sonrada hastalık belirtileri artarak devam etmektedir. En kesin belirtisi ise 3 günün ardından vücutta oluşabilecek kanamalardır. Hastaları da kaybetmemizde ki en önemli faktör kan kaybıdır. Sağlam insanlardan almış olduğumuz taze kanın trombosit dediğimiz kanın hücrelere verilmesi şeklinde tedavi yöntemini kullanıyoruz. Mide ve bağırsak sisteminde veyahut da solunum sisteminde oluşabilen bir kanamadan bahsediyoruz. İnsanların özellikle büyük abdestinden, ağzından, burnundan gelebilecek veyahut öksürükle gelebilecek kanamalar oluşabiliyor ve bu şekilde bir kan kaybından dolayı biz insanlarımızı genellikle kaybediyoruz”
Kenenin en büyük düşmanı kanatlı hayvanlar
Çetin, kanatlı hayvanların kene ile mücadelede etkin olduğunu ifade ederek, “Kuşlar, tavuklar ve keklik gibi bir takım hayvanlar keneleri toplamak suretiyle onların sayılarını ciddi manada azaltabiliyorlar. Mücadelede biz bunu kullanıyoruz. Bir takım keklik türlerini çoğaltmak suretiyle tabiata bırakıp özelikle vahşi alanda ki keneleri toplamaları için biz tabiata bırakıyoruz. Kendi sosyal alanlarımızda ise tavukların mümkün olduğu kadar sayısını arttırmak suretiyle o bölge de kene popülasyonunun azaltılmasında da etkisi olduğunu biliyoruz. Ancak bunların hepsi aynı zamanda kenelerin taşınmasında da etkisi olabiliyor. Çünkü keneler kuşlarla kuşların kanatları arasında kıtalar arası taşındığını da biliyoruz” dedi.
Bu illerde yaşayanlar daha fazla dikkat etmeli
Çetin, ölümcül vakalara neden olan kenelerin yaşadığı illeri sıralayarak, “Yozgat, Çorum, Tokat, Giresun’un Güneyi, Gümüşhane, Bayburt, Erzincan, Sivas ve Kayseri bölgesinde KKKA ve buna sebebiyet veren kene sayısında bir oranda artış var. Bu dönmede biz mümkün olduğu kadar dikkatli olmamızda fayda var. Dikkatli olduğumuz zaman bu tür hastalıklar ile mücadelenin en önemli dikkat unsuru bizim bunun farkında olmamızdır. Eğer biz bunun farkında olup yeterli mücadelemizi yapacak olur isek hastalıktan korkmaya, ürkmeye sebep yoktur. Yeter ki biz konuda dikkatli olalım tedbirlere uyalım” şeklinde konuştu.