Bugün günlük dilde çok kullandığımız tahammül etmenin ne anlama geleceğini düşündüm. ‘Tahammül etmek’ nedir merak ettiniz mi siz de hiç? ‘Zaten anlamını biliyorum. İnsanın kötü ve zor durumlara karşı dayanabilmesi, katlanabilmesi’ mi diyeceksiniz? O halde soru yanlış oldu: Toplumsal hayatta kadın için tahammül etmenin ne anlama gelebileceğini düşündünüz mü olmalıydı?
Kadının tahammülünün bir sınırı var mı? Varsa nereye kadar bunu gerçekten merak ediyorum? Size sözüm yok hemen cevap vermeyin ‘var’ diye. Biliyorum sizin tahammülsüz olduğunuzu tıpkı benim şu anda olduğum gibi. Aslında eminim anlamışsınızdır bireysel olan kadın değil de kolektif olan kadından bahsettiğimi.
Yüzyıllardır uygulana uygulana adeta kadının genetik yapısına, DNA’sına işlemiş tahammül etme becerisi. Sürekli gün aşırı olaylar karşısında sabrının sınanması, ayrımcılığı tecrübe etmek zorunda bırakılması kadını tahammül etme uzmanı haline getirmiş. Yüzyıllar boyunca aklını kaybetme pahasında tahammül etmeye devam etmiş kadın. Aklın hayalin alamayacağı öyle şeylere tahammül etmiş ki yeri gelmiş hakkından özgürlüğünden, yeri gelmiş malından, yeri gelmiş namusundan canından olmuş ama tahammül etmekten vazgeçmemiş kadın. Ancak sanmayın ki bu dayanma, katlanma becerisi iyi bir şey. Aksine sahip olduklarını kaybettirme aracı olarak kullanılmakta tahammül. Hoşuna gitmese bile her daim dayanması, sabır göstermesi beklenir kadından. Kaderim böyleymiş deyip başlar kadın tahammül etmeye. Bu eğitimi önce ailede öğrenir kadın. İlk önce babasının, erkek kardeşlerinin davranışlarına sesini çıkarmaması tahammül etmesi istenmiş kadından. Çünkü annesi de sabırlı, tahammül sahibi, hoşgörülüymüş. Onun annesi de öyle. Nesiller boyu hoşgörü kisvesi altında bastırılmış hakkını arama özgürlüğünün vücut bulmuş hali olmuş tahammül etmek. Sonra evinde kendisine şiddet gösteren eşine tahammül etmek zorunda kalmış. Çocuklarının saygısızlıklarına tahammül etmiş. Sırf erkek diye meslektaşlarının ve işvereninin hoşlanmadığı ego ve davranışlarına tahammül
etmiş. Haklarını ve özgürlerini değiştirmek isteyen yöneticisine tahammül etmiş. Denmiş ki tahammül etmek, hoşgörüdür ve en büyük erdemlerden biridir. Sana yakışan da tahammül etmektir. Oysa sessiz çığlığın makyajı yapılıp giydirilmiş süslendirilmiş diğer adıdır tahammül etmek.
Bazen öyle şeyle görüyoruz ki kadın kendi hakkından kandırılmış iradesi karşısında kendisi feragat etmekte. Hatta bunun gerekliliğinin baş savunucusu olmakta. Onun olanı ona verene sanki lütuf bahşedilmiş gibi alkış tutmakta. Asıl sorun erkeğin davranışın da öte toplumun kadına ve erkeğe aynı bakamamasında. Erkek sesini yükseltince veya bağırınca cesur, kadın bağırınca şirret, edepsiz oluyor. Erkek aldattığında çapkın, kadın aldattığında namussuz deniyor. Erkek sabredip tahammül ettiğinde pısırık kadın dayanıp tahammül ettiğinde hoşgörülü olarak nitelendiriliyor. Oysa bir davranış kadın veya erkek için aynı şekilde ya erdemdir ya da değildir. Bir ülkede kadınların haklarının ve özgürlüklerinin istenilen seviyeye ulaşması
isteniliyorsa gerçekten eğer öncelikli olarak sosyolojik anlamda değişimin yaşanması gerekmektedir.
Son zamanlarda kadının uzun yılların sonunda haklarını güvence altına alan kazanımı olan İstanbul Sözleşmesi’ne tahammül etmek istemeyenlerin diğerlerini kendi düşüncelerine tahammül etmeye zorladıkları tartışmalara tanık oluyoruz. Ancak yeter artık! Kadının da tahammülünün bir sınırı var. Yok öyle artık kadının her şeye tahammül etmesinin beklenildiği bir dünya. Tahammül etmeyeceğim bedel ödenerek elde edinilen kazanımlarının elimden alınmasına, benim olanı bana vermiş gibi gösterme kurnazlıklarına katlanmayacağım. Ve en önemlisi kadının kendisi için geç kalınmış değişimini ertelemeyeceğim. Uluslararası İstanbul Sözleşmesi önemli bir kazanımımdır ve bu kazanımıma dokunulmasına kesinlikle tahammül etmeyeceğim.
Öncelikle yazınız ve emeğiniz için trşekkür ederim.
Kadın ....kadın nice bir varlıktırki herşeyi omuzlarına alır bir ömür taşır ama of demez daha da kadın hskkı denildiğinde kendinş bilmez zirzoplar hemen zıplar tabi kadın güçleniyo ne haddine onlara göre .
İlk onlar bir kendine gelsin kadın olmasa onlar nadıl dogup büyüyüp bir birey olacaklar acaba kadın hakkı rn üst seviyelerde tutalacagı o günleri göresiye kadar dimdik duracağız.
Susmayacağız susturulamayacagız hakkımızı koruyacağız.