Pencereden odaya sızan, uyku mahmurluğunu yok eden, soludukça her seferinde daha fazla yaşama sevinci veren çiçek kokularıyla harmanlanmış temiz hava ve uzunlu kısalı yüreği ısıtan güneş ışıkları odanın her yerini istila ediyordu.
Gün içinde en iyi yaptığı şey somurtmak olduğundan bu yeni duyguyu bünyesi kabul etmek istemiyor gibiydi. Mevsim yaz mevsimi olmasına rağmen bir kaç gün öncesine kadar bahar yağmurları henüz şiddetini sonlandırmamıştı. Kendisiyle özdeş ruh halini yansıtıyor gibiydi mevsim. Yılın en sıcak mevsimi üşütüyordu. Ama bugün bir başkaydı sanki. Soğuk havalarda her zaman olan keskin yoksulluk kokusu bugün yoktu. Bugün havada ne kasif duman kokuları ne de keskin çöp kokuları vardı. Böylesine büyük bir metropolde görünmez olup unutulmuş insanların bir kaç mahallesi hariç doğalgaz her yere bağlanmıştı belki ama o bir kaç sokağın kokusunu, sesini ve duyusunu alıyordu o sadece. Yine de pencereyi kapatmak istedi. Umutsuzluk iliklerine kadar işlemişti. Ve bu duygudurumundan da çıkmaya hiç niyeti yoktu. Sanki tüm haksızlıklar karşısında mutlu olmak en büyük günahmış gibi midesine bıçak saplanır gibi bir ağrı saplanıyordu bu tür güzellikler karşısında.
Her zaman yaptığı gibi haberleri izleyip suratını asmak için tüm hazırlığını yaptı. Telefonundan bir kaç sosyal medya haberlerine baktı. Televizyonu taramaya başladı. Birbirinin klonu haline gelmiş kanallardan her hangi birini rastgele seçti. Gayet olağan bir olaymış gibi 'bir mafya liderinin ilk ziyaretinin yönetimde söz sahibi bir parti liderini ziyaret etmek olduğunu anlatıyordu' haberler. 'Ülkede gazeteci de kalmadı' diye kendi kendine söylendi. Gençlik yıllarının başında 90'larda hiç de normal gelmeyecek bu durum artık şaşırtmıyordu onu aslında. Mafya ve istihbarat arasında anlamayamadığı bir bağın gerçekten varolup olmadığını yeniden düşünmeye başladı. Yoksa bunca devletine bağlı olduğunu ve milliyetçi olduğunu İDDİA EDEN mafya eylemleri engellenemez miydi? Ya da herkesin gözü önünde gerçekleşen bunca eylem affedilip cezasız kalır mıydı aksi durumda? Canı sıkılmış gibiydi. Yine kendi kendine söylendi 'Hepsi sorsanız devletine ve milletine bağlı. Ama nedense yasalarına Anayasasına değil' diye yine kendi kendine söylendi. Gerçi çok da fark etmeyecekti mevcut yasalar, istenildiğinde her hangi biri için yasalar çok kolay değiştirilebilirdi.
Nefes alamadığını düşündü. Umutsuzluk soluk borusuna, kalbine baskı yapıyordu. Pencereyi kapatmak için çevik ve hızlı bir hamle yapmak istedi. Ama aynı anda kolu havada asılı kaldı. Pencereye yaklaştığında kulağına gelen neşeli çocuk sesleri imkan vermedi kapatmasına. Vazgeçti ve biraz daha sokağı dinlemek istedi. Yasaklara rağmen sınırlı izinlerinin tadını çıkaran çocukların neşeli cıvıltıları içini biraz da olsa ısıtmış gibiydi. Sokaklar her zaman çocukların olmalıydı ona göre. Çocukların sağlığını ve çocukları tehlikelerden korumak için sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş, yasalar çıkarılmıştı. Ne kadar ironiktir ki tam da bu dönemde 93.000 hükümlü serbest bırakılmıştı. Eskiden kuşların sesleri onu sakinleştirirken şimdi sadece masumluğun yegane temsilcisi çocukların cıvıltısı ve mutluluğu onu tebessüm ettirip sakinleştirebiliyordu. Yine en son izlediği haberin etkisinden kendisini alamıyor gibiydi.
Aklı hala o haberdeydi.
Sahi mafya neydi?
Ortaçağ'da Müslüman idareleri ortadan kaldırmaya yönelik ortaya çıkan silahlı bir suç örgütüydü tarihi gelişimi sırasında mafya aslında. Günümüzde bakıldığında ise kendisini devletin
ve milletinin menfaatine çalıştığı iddiasının arkasına saklayan, yasa dışı işlerle uğraşan, cebir ve şiddet kullanarak birtakım gizli ve haksız çıkarlar sağlayan hiyerarşik bir yapılanması olan silahlı örgüt ve mensupları anlamında kullanılmaktadır. Yoksa devletinin ve milletinin menfaati için çalışan bir grup ya da örgüt değildir elbette. Zira devletin önleyici ve koruyucu tedbirleri uygulayacak silahlı kolluk, asker ve emniyet güçleri vardır. Yasadışı ticaret, finans ve inşaat, uyuşturucu, kadın ticareti ve fuhuş, kaçakçılık, gasp ve adam öldürme, fidyecilik gibi yasa dışı tüm alanlarda faaliyet gösteren mafyaya ihtiyacı yoktur.
Boğuluyormuş gibi hissediyordu 'Kurumları temsil eden bireylerin kişisel menfaatleri için bu kişilere ihtiyacı olsa da devletimizin ve milletimizin kesinlikle bu tür illegal yapılara ihtiyacı olmamalı' diye düşündü sonra. Hangi akıl tutulması mafyayı meşrulaştırabilir anlayamıyordu hala.
Sokaklar çocukların olmalıydı evet ama çocukların sokakları bunca cezasız kalmış failler karşısında suçluların sokakları halini mi alacaktı yine endişelenmeye, anlık huzurunu kaybetmeye başladı. Anı yaşamak istedi midesindeki ağrı şiddetini artırsa da bir daha asla duymayacakmış gibi kendisini sadece çocukların sesine vermeye çalıştı ama nafile, yüzündeki tebessüm soldu. Bir anda içinde bir feryat koptu. 'Kimse güvende değildi hiç kimse.' Cezasız kalmayı alışkanlık edinmiş bunca suçlu sokaklarda mı dolaşacaktı yine? Belki de yine birilerinin canı acıyacak, belki de birilerinin hayatı son bulacaktı bu neşeli çocukların sokaklarında.
Muhteşem bir yazı. Mesleği adalet üzerine olan herkesin sizin gibi düşünmesi lazım. Ben bu yazıda ileride bir milletvekili adayı görüyorum.
Teşekkür ederim.