İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, sel felaketi sırasında Bodrum’daydı. Oysa seçimlerin ardından Bodrum’da tatil yapmıştı zaten. Selin ardından günübirlik İstanbul’a geldi ve hemen Bodrum’a geri döndü. Böylesi bir dönemde, yandaş basının kendisini linç etmesini de göze alarak neden Bodrum’a döndü? Gerçekten tatil mi yapıyordu? Yoksa erteleyemeyeceği görüşmesi ya da görüşmeleri mi vardı?
Kimseyi suçlamıyorum sadece bu konuda içimde engelleyemediğim bir soru sorma isteği var.
LİVANELİ’DEN SİYASETÇİ OLUR MU?
Son zamanlarda Zülfü Livaneli ismini sık sık duyar hale geldik. Neredeyse hemen her gün bir internet sitesinde boy gösteriyor. Konserler veriyor, gazetelerde haber oluyor, TV’lere çıkıyor. Sanattan, edebiyattan çok siyaset üzerine konuşuyor. Türkiye’nin geleceğiyle ilgili öngörülerde ve önerilerde bulunuyor. İmamoğlu’yla da aralarında su sızmıyor.
Yeni kitabının tanıtım çalışmasının ötesinde bir şeyler oluyor gibi.
Eğer siyasete ısınıyorsa benden söylemesi kendisinden iyi bir siyasetçi çıkmadı ve bundan sonra da hiç çıkmaz.
Biz seçimleri kaybettiği belediye başkan adaylığını de başarısız geçen milletvekilliği dönemini de çoktan unuttuk. Çünkü bizim için hiçbir zaman siyasetçi olmadı.
Eğer siyasete dönme hevesi varsa bundan vazgeçsin. Sanatçı olarak kalsın. Sanat, siyasetten çok daha değiştirici ve kalıcı.
FIRTINA ÖNCESİ SESSİZLİK
Her seçimle birlikte siyasi partiler kadrolarını yeniler, kongrelerini yapar. Yeni yol haritaları çizilir. Kazananlar, kaybedenler, siyaseten kaybolup gidenler, yıldızı parlayanlar…
31 Mart seçimlerinin üzerinden neredeyse 5 ay geçti, yenilenen İstanbul seçimlerinin üzerinden ise 2 ay geçti.
Değişen bir şey oldu mu? Kazananlar, kaybedenler, yıldızı parlayanlar ve sönenler elbette oldu ama ne istifa eden bir siyasetçi ne de olağanüstü kurultaya giden bir parti oldu. İyi Parti’de yaşanan küçük bir değişikliğin dışında ülkede seçim hiç olmamış gibi.
Bu sessizlik pek hayra alamet değil. Kopacak büyük bir fırtınanın habercisi bu sessizlik.
Herkesin gözü Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun ayrı ayrı kuracağı partilerde. AK Parti cenahı ve ‘yandaş’ medya
şimdilik bu iki oluşumu görmezden gelse de sinirler gergin.
Nasıl gergin olmasın ki? Ak Parti’nin 291, MHP’nin 49 milletvekili var ve 340 milletvekiliyle Meclis çoğunluğunu Cumhur İttifakı oluşturuyor. Kurulacak yeni partilerin AK Parti+MHP bloğundan milletvekili alması Meclis çoğunluğunu muhalefetten yana değiştirecek. Belediyeleri kaybettikten sonra Meclis çoğunluğunu da kaybeden bir iktidar ayakta durabilir mi?
Açık denizde kopan ve yavaş yavaş kıyıya doğru yaklaşan büyük dalgayı AK Parti’nin göğüsleyebilmesi kadro değişikliğiyle mümkün olmaz. AK Parti kadrolarıyla birlikte söylemini ve hepsinden de önemlisi felsefesini değiştirmesi gerekiyor. Gerekmesine gerekiyor ancak Diyarbakır, Van ve Mardin büyükşehir belediyelerine kayyım atayan bir iktidarın söyleyeceği yeni şeylerin anlamını şimdiden boşa çıkarttı.
Sağ siyasette taşlar tamamen yerinden oynayacak da sol siyasette yerinde mi kalacak sanıyorsunuz?
Siyaset kulisleri ısınır da CHP bundan etkilenmez mi? Hadi benden duymuş olun Babacanların sağdaki oluşumuna benzer bir oluşum siyasetin sol cephesinde de yaşama geçebilir. AK Partiyle CHP birbiriyle didişirken bu iki parti siyaseti şekillendirebilir.
Şimdilik bu kadar yeterli, devamı gelecek günlerde takipte kalın.
Kalın Sağlıcakla
Aklımda deli sorular
Paylaş