Haber Manşet Gazetesi
2021-01-11 16:29:22

Adnan IŞIK

Atilla Kantarcı

11 Ocak 2021, 16:29

Çocukluğunda, anasının adı Sultan olduğu için, Ramazan ayı yaklaştıkça “On bir ayın sultanı geliyor” diyenlere, anam bir yere gitmedi ki, gitse beni de götürürdü diyen ama için için üzülen saf ve temiz bir Malatya çocuğudur Adnan Işık ...

O bir Malatya aşığı... o hayatını şehriyle ilgili araştırmalara adamış... hayatı boyunca 1140 kitap okuyup ve bunların çetelesini tutmuş, sevdalısı olduğu şehre yıllarca unutulmayacak “Malatya 1830-1919” adlı eseri armağan eden yazarımızı anlatmaya, sınav sorusu kıvamında bir matematik sorusu sorarak başlayalım mı? Ne dersiniz?

Sorumuzun kahramanı, rahmetli anası Sultan Bacı’nın “çağam ben seni turfanda mişmiş vakti doğurdum” dediği, yani doğumunun zamanı belli fakat yılı belli olmayan! Adnan Işık...

Sorumuz şöyle: Eski nüfus cüzdanında 2 teşrin-i sani 1933 yazıyor. Anasının ifadesine göre Kardeşi Mehmet Necati Işık kendinden 2.5 yaş küçük. Kardeşi bir Cumhuriyet bayramı gecesi doğduğuna göre...

Sorumuz şu? Adnan Işık kaç yılında doğmuştur? Hadi bakalım...

Kafanız karıştı değil mi? Daha fazla zorlamayayım sizi...

Neyse ki ben bu problemin sonucunu biliyorum...Size de fısıldayayım. Adnan Işık 1932 yılı Haziran ayının son günlerinde doğuyor...

Kendi hayatıyla ilgili olan ancak Malatya tarihine de ışık tutacak bilgileri kendi ağzından kendi üslubuyla dinleyelim...

“Hacıaabdi mahallesinde ana tarafından dedeme ait konakta doğdum. Babam Yeşilyurtludur. 1935 yılında İpekçi sokağındaki tek katlı kerpiç ev yapılınca oraya taşındık. 1939 yılının Eylül ayında Cumhuriyet ilkokulunda ilkokula başladım. Cumhuriyet ilkokulu binalarının Sülügoğlu Mahmut Ağa’nın selamlığı ve haremliği olduğu söylenirdi. Galiba Cumhuriyetin ilk yıllarında bu haremlik selamlığı Hadi Çekirdeklerin bitişiğindeki konakla (İttihat ve Terakki Cemiyeti binası, Derme okulu karşısı) takas yapmışlar...

Sümerbank fabrikasında çalışan ailelerin çocukları ana caddeden yürüyerek okula gelmezlerdi. Lojmanlarla okulu birbirinden ayıran bir duvar vardı. Bu duvara açılan bir kapıdan gidip gelirlerdi. Bu duvarın arka yüzünde fabrika müdürünün makam arabası ve bir ahır vardı. Makam arabası dediğim, çift atlı, çok gösterişli bir payton idi. Teneffüse çıktıkça atların kişnemesini duyar ve ahırın kendine özgü kokusunu teneffüs ederdik. Paytonun sürücüsü Rıza dayı idi. 1960 lı yıllarda planlama müdürlüğünde odacılık yapıyordu. Boş zamanlarında ya uyuklar ya da kuran okurdu...

İlkokul beşinci sınıfta iken okulumuzun bir kısmı yandı. Aynı günlerde 24/25 Nisan 1944 gecesi Malatya lisesi de yandı. Lise yandığı için orta birinci sınıfı Gazi ilkokulunda okuduk. 1945 yılı Nisan ayında yeni yapılan lise binasına taşındık. Ama ben sınıfta kaldım. Daha sonra Ticaret Lisesine geçtim... Yeni açılan Ticaret ortaokuluna 36 öğrenci kaydolmuştu. Bu ilk öğrenciler Gazi ilk okulunda küçücük bir odada öğretim görmeye başladı. İki ay sonra Terziler çarşısı denilen yerde bulunan “Topalhahizlerin” denilen iki katlı bir konağa taşındık. Öğretmen masasını, kara tahtayı, ve sıraları şarkılar türküler söyleyerek biz küçücük öğrenciler taşıdık...

Yaramaz bir çocuktum. Babam beni çok döverdi. Kelp (Köpek) diyerek kafamı yumruklar, yanağıma sert tokatlar yapıştırırdı. Rahmetli anam “Herüf gafasına vurma aptal olur, gıçına vur” der babamın elinden kurtarmaya çalışırdı. Bu dayaklar yüzünden Ticaret orta okulunda çocukça bir düşünce ile kimya dersinden ikmal imtihanında babamdan intikam almak için bildiğim sorulara “bülmüyüm” diyerek sınıfta kaldım. Böylece Ticaret lisesinin ilk mezunları listesine adımı yazdıramadım...

1950- 1951 ve 51-52 yıllarında Malatya Gençlik takımında futbol oynadım. Ahmet Fırat Başkanımız, Pötü Hamdi ise takım kaptanımızdı... Kasap Avni (Şalva), Tuluğh Nedim, Cücük Memet, Kürdoğlu İhsan (Aşlar), Abdullah Kazancı, Sarı Necati (Aktan) ve Cimi (Necati Şalva), ile takım arkadaşlığı yaptım. Pötü Hamdi nazarımda Malatya’nın en büyük futbolcularından biridir. O yıllarda 35-36 yaşlarındaydı.

1951-1952 yılında Ticaret lisesini bitirdim. 1952-1953 yılında Yüksek Ekonomi ve Ticaret okuluna kaydoldum. 1953-1954 yılında ikinci sınıfta devamsızlıktan sınıfta kaldım.

1955 yılında kendisi orada çalışmakta olan rahmetli dostum Yılmaz Özer’in teklifiyle Akçadağ’da yapılmakta olan NATO Hava alanında 600 lira maaşla anbar şefliği yaptım.

O günlerde Hayriye hanıma aşık oldum ve (1955) evlendim. 1956 yılı ocağında yedeksubay olarak askere gittim. 1957 mayısında terhis oldum. Önce TCDD yolları 5. İşletmede işe başladım, daha sonra SSK ya geçtim. 1958-1959 yılında istifa edip tahsilimi tamamlamak üzere İstanbula geldim. 1961 yılında, Yüksek Ticaret okulunu bitirdikten sonra Malatya Sümerbank pamuklu sanayi müessesesinde işe başladım.

Edebiyatla tanışmam çocukluk yıllarına dayanır... İlk hikayem okulun duvar gazetesinde çıktı. 1958-59 yıllarında Cemil Sait Barlas’ın (Mehmet Barlas’ın babası) sahibi olduğu pazar postası ve birinci “a” dergisinde Bülent Ecevit’le beraber yazdım. Birinci “a” dergisinde Edip Cansever, Erdal Öz, Memet Fuat, Ülkü Tamer, Doğan Hızlan, Hilmi Yavuz ile güzel dostluklar yaşadım.

1962 yılında Ali Naci Karacan armağanı yarışmasına katıldım. Günebakan adlı yazım büyük ilgi gördü ve 677 yazı arasından büyük jüriye sunulan 55 yazının arasına girdi. Bu yazılar bir kitapta toplanıp Milliyet gazetesinde yayımlandı.

1965-66 yılında Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü’nün açtığı yarışmaya katıldım. Enstitü’ye 50 öğrenci alınıyordu. Ben ikinci yedekten girdim. Okulda üç sınıf vardı, ve her sınıfta 16-17 öğrenci bulunuyordu. Sınıf arkadaşlarımdan üç kişi vali oldu. Bunlardan biri de Malatya’da valilik yapmış olan Babür Ünsaldır. Sekiz aylık programı başarıyla bitirip Prof. Mümtaz Soysal’ın imzaladığı diplomayı almaya hak kazandım.

1968 yılının Ocak ayında Erzincan Sümerbank Bez Fabrikasına tayinim çıktı. 9 sene Erzincan’da Ticaret şefi olarak görev yaptım.

1973 yılının Mayıs ayının beşinde çok ilginç bir olay yaşadım. Malatyaspor yöneticilerinden ilkokul arkadaşım İsmet Kirpi ve Nurettin Kutay, Nurettin Mazmanoğlu’nun kullandığı Murat 124 marka araçla Erzincan’a geldiler. Maçtan sonra Malatya’ya dönerken beni de Malatya’ya götürmek için arabaya aldılar... Bu arada yanımızda bulunan Ayhan Pembeci’nin kayınpederi olan Erzincan Emniyet Müdürü Mehmet bey, ne hikmetse gitmemi istemedi ve kolumdan çekerek beni arabadan zorla indirdi...

Arkadaşlarla kucaklaşıp vedalaştık. Onları yolcu ettim... Bu onları maalesef son görüşüm oldu. Pülümür Tunceli kavşağında tırın altına giren arabada üç arkadaşımızı da kaybettik.

1977 yılında Malatya Sümerbank müessesesine Ticaret Müdürü olarak atandım. Daha sonra Sümerbank Filyos Ateş tuğlası fabrikasında (Zonguldak) Ticaret müdürlüğü yaptım. 1991 yılında emekli oldum. 1991 yılında Başkan Alp Yalman’ın kontenjanından GS kulübüne üye oldum. 1999-2008 yilları arasında GS müzesinde müze müdür yardımcılığı yaptım. Hatta 2000 yılında kazanılan UEFA kupasını ben teslim aldım.

2000-2005 yılları arasında Cumhuriyet Gazetesi’nde Osmanlıca çıkan dönemin (7 Mayıs 1924- 31 Aralık 1928) gazetelerini Türkçeye çevirdim. 2010-2015 yılları arasında GS müzesinde Osmanlıca belgeleri Türkçeye çevirdim. Şu anda GS kulübü divan kurulu üyesiyim.

2019 yılının Ocak ayının 25 inde 63 yıllık yoldaşım Hayriye Hanımı kaybettim. Onu anlatmak için kelimeler yetersiz kalır. Tüm evlilik hayatımda kimseyle kavga ettiğini görmediğim, herkes tarafından sevilen bir melekti. Eminim şu anda cennette, layık olduğu baş köşededir.

1992-1998 yıllarını yıllarca hayalini kurduğum Malatya ile ilgili kitabımı hazırlamakla geçirdim. 5-6 yıl Osmanlı Arşivinde Malatya’ya ait belgeleri araştırdım.

Sekizyüz kırksekiz sayfalık “Malatya 1830-1919” adlı kitabı bilgisayar kullanmayı bilmediğim için elle yazdım. Düzeltmelerini ve A dan Z ye “Dizin” bölümünü bile ben düzenledim. Kitabım 1998 yılı Mayıs ayında çıktı. Malatya mahalli gazetelerinde yazarlarımızın iltifatlarına mazhar oldu...

Burada iki özel uğraşımdan da bahsetmek isterim. Bunlar okuduğum kitaplar ve gördüğüm filmlerle ilgilidir. 1944 yılından beri okuduğum kitapları, kitabın adı, yazarının adı, kaç sayfa olduğu ve okunduğu tarih olmak üzere bir deftere özenle kaydederim. Bugüne kadar 1140 kitap okumuşum...

Gördüğüm filmleri de 1952 yılından beri kaydederim... Bugüne kadar izlediğim film sayısı 1260” ...

Bana yazacak bir şey bırakmadı kıymetli yazarımız Adnan Işık...

İnsicamı bozmamak adına, ben onun söyledikleriyle yetineceğim...

Bugün maalesef ölüm haberini aldığım Adnan Abime rahmet diliyorum mekanı cennet olsun.

Selam olsun Malatya’mın güzel insanlarına...

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.