Bugün özel bir gün, bu özel günde geçmişe dönüp zamanda yolculuk yapmayı çok isterdim. Son zamanlarda bana hiç var olmamışım gibi davranıldıkça, bir zamanlar var olduğumu ispatlamak için unutulmamak için zamanda yolculuk yapabilmeyi isterdim.
Hayalet şehir diyorlar adıma. Haksız da sayılmazlar. Oysa o kadar canlıyım ki ben; bakmayın sahillerimin, sokaklarımın, binalarımın boş olduğuna sanki cennetin yeryüzündeki bir parçasıyım. Binalarıma ve yapılarıma yağmalamacılar hariç hiçbir el hatta göz değmediği için harabeye dönse de eşsiz doğamla paha biçilmezim hala. Görülemeye değer turkuaz mavisiyim, gökyüzüyle mavinin bin bir tonunu yaşatan kirletilmemiş denizim; sarı, ince alev alev yanan şifa veren kumum, kumsalım.
En gözde tatil yeriydim ben. Dünyanın her yerinden her milliyetten en özel insanlar gelirdi ziyaretime. Akdeniz’in Las Vegas’ıydım ben. Fakat tam 45 yıldır hiç kimse gelmiyor, gelemiyor yanıma. O kadar hüzünlüyüm, o kadar dertliyim, o kadar yalnızım ki akranlarım gibi daha da büyüyüp serpilemedim, ya da yaşlanamadım hiç örneğin.
Genç yaşımda, tarihimin baharımda aynı kiraz çiçekleri gibi daha solmadan en canlı halimle ölümle yüzleştim. Yalnızlığa mahkûm edildim. Sebebi etnik kökenim diyorlar ama kabul etmek istemiyorum bunu, çünkü Türk olsam da ben 1974’te de öncesinde de kapım herkese açıktı benim. Şimdi ise sadece Birlemiş Milletler’e kapım açık. Oysa aynı milliyetten olduklarıma kapalı. Şimdi siz bana diyeceksiniz ki o Birleşmiş Milletler, Millet ya da milletler değil temsilcisi. Güvenlik için oradalar diyeceksiniz değil mi? Yeşil tampon bölgesin sen falan filan mı diyeceksiniz? ” Biliyorum ben de bunların hepsini tabi ki. Ama siz hiç bu kadar tecrit edilip yalnız bırakıldınız mı? Tecrit edilenler dahi en azından arada akrabalarını görür ben onu da göremiyorum. Bu yüzden de inanmıyorum güvenlik için kapılarımın herkese açık olmasının tehlikeli olduğuna. Hem ne olmuş Türk isem, gurur duyuyorum ben kimliğimle, kaldı ki kime ne zararım var benim her şehrin bir milliyeti bir tarihi yok mu sanki? Savaş ve anlaşmazlıkların simgesi değilim, asla kabul etmeyeceğim bunu, hiç kimse beni pazarlık malzemesi olarak kullanamayacak asla, inanıyorum ki ben yeniden tüm Dünyaya yeniden Türk misafirliğini göstereceğim. Çünkü barışın dim dik duran timsaliyim, temsilcisiyim ben. Ne olurdu keşke barış içinde kapılarım yeniden herkese açılsa.
Tanıyabildiniz mi? Hatırlayabildiniz mi beni? Ben Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden kimliği, öz ve öz Türk olan Maraş. Nam-ı diğer Hayalet Şehir…
Bu haftaki köşe yazımda hiç var olmamış gibi, yok olmaya mahkûm edilmiş yavru vatan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Maraş şehrini hatırlamak, hatırlatmak istedim. 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nın 46. Yıl Dönümü dolayısıyla özlem ve hasretle andığımız Maraş’ın eski görkemli günlerine dönmesi umuduyla KKTC’nin Barış ve Özgürlük Bayramı’nı kutluyorum.